Yani Malatya ciddi halk sağlığı sorunlarıyla karşı karşıya. Deprem bölgesi, özellikle Malatya gündemden düştü, ancak biz en çok hasar gören illerden biriyiz. Ancak en baştan beri gündemde değildik
Cansu Kaplan
Depremin 10. ayını geride bıraktık. Malatya’da ve bölgede, depremden dolayı vefat eden herkesi saygı ve rahmetle anıyorum.
Deprem bölgelerinden en az bahsedilen ancak en çok hasar gören şehirlerden birinde, Malatya’da sağlık emekçisiyim. Ağır hasarlı olan diğer iller gibi Malatya’da da çok ciddi sıkıntılar yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Halen yıkımlar devam ediyor. Barınma sorunu ciddi bir şekilde devam ediyor. Konteyner kentlerde vatandaşlar birçok sorunla karşı karşıya. İfade edilen toplam yıkık, acil yıkılacak ağır hasarlı, orta hasarlı bina 45 bin 668. Evet TOKİ’ler yapılıyor ancak dış cephe işlemleri tamamlanan ve iç tefrişatlarına başlanan afet konutlarından 5 bininin, yıl sonunda bitirilip 2024 yılı ocak ayında depremzedelere teslim edilesi hedefleniyor. 2024 Ocak’tan sonra barınma sorunlarının devam edeceği yüksek ihtimal. İnsanlar konteynerda veya il dışında yakınlarının yanında. Soğuklar, yağmur, kar derken birçok hastalık kapıda. Keza konteynerların fiziki koşulları da kışı geçirmeye ne kadar yeterli tartışılır.
Türkiye’de, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) standartlarına göre havası temiz şehir yok. Havası en kirli beşinci kent ise şehrimiz Malatya. Depremden etkilenen kentlerde hava kirliliği ulusal limitlerin 2,5 katına, WHO kılavuz değerlerinin ise 7,5 katına çıktı. Bu ne anlama geliyor peki? Dışarı çıkabilirsiniz, risk altındasınız. Kronik hastalıkları olanlar nispeten daha sıkıntılı.
Şunu özellikle belirtmek istiyorum; Malatya genelinde yapılmakta olan “yerinde ayrıştırma ile bina yıkımı ve enkaz kaldırılması” faaliyeti halk sağlığını tehlikeye sokacak şekilde devam ediyor. Yayılan toksik (silikon, asbest, küf dahil pek çok çeşitli hastalandırıcı etkenleri içermesi muhtemel) toz taşınmasına ve halkın bu tozu solumasına sebep olmaktadır; zararlıdır. Halk sağlığını tehlikeye atmadan devam edilmesi gerekmektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği’ne göre asbestli binanın önce izole edilmesi ve ona göre sökülmesi, bunu yaparken de mümkün olduğunca etrafa yaymadan, kırmadan yapmak gerekir. Söküm yapacak ekibin de bu konuda çok deneyimli olması gerekir, eğitim almış olması gerekir. Ancak hiçbir binada kişisel hiçbir korucuyu ekipman yok. Bu binalarda tek kullanımlık tulumlar giyilmeli. O sahanın dışına çıkmaması gerekir. Asbestli bölge olduğuna dair yıkım yapılacak olan bölgeye uyarı levhası konulmalı. Asbestli binaların durumuna göre çalışanların mesaisini de ayarlamak gerekir, mesela yoğunluğa göre yıkımda görev alanların mesaisi 2 saate kadar düşürülebilir, o yıkımda görev alanların da sağlığını düşünmek zorundayız. Bu kişilerin 2 yıldan kısa olmak kaydıyla sağlık tetkikleri takip edilmeli.
Bu yaşadığımız durumun etkileri uzun bir dönem sonra ortaya çıkacak. Mesela asbest için bu 10 ile 50 yıl arası. Elbette halkın maruz kaldığı sadece asbest değil. Yıkımlarda ortaya çıkan kumda, betonda, her türlü inşaat malzemesinde olabilen birçok çeşitli partikül parçacıklara maruz kalmak halk sağlığında ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu partikül parçacıklarından en sık karşılaşılan silika uzun akciğerlerde sertleşme nefes darlığı, solunum yetmezliği oluşturabilir. Ama bu en az bir 10-15 yıllık süreç. 20 yaşındaki bir insan için çok endişe verici bir şey.
Kadın sağlığından da bahsetmek istiyorum. Malatya’da aktif kadın sağlığı birimi bulunmuyor. Toplu kullanılan tuvalet ve banyo sorunu kadınlar için özellikle devam ediyor. Toplu kullanım alanı olduğundan kaynaklı pek de hijyenik olamayabiliyor. Bu durumda kadınları sürekli bir enfeksiyonla karşı karşıya bırakıyor. Keza aynı şey banyo için de geçerli. Aydınlanma sorunları olabiliyor. Bu da güvenlik sorununu beraberinde getiriyor. Yine kronik hastalığı olan ya da belirtileri olan pek çok kadın ulaşım ile ilgili yaşadığı sorunlar ve bakım yükünün vermiş olduğu zamansal sorunlar nedeniyle sağlık taramalarını ve takiplerini ötelemiş durumda. Aile planlaması ile ilgili aile sağlığı merkezlerinde genel olarak bir çalışma bulunmamakta. Hatta Ria için üniversite hastanesine insanlar yönlendirilmekte ve ASM’lerde doğum kontrol ilaçları bulunmamakta. Bunun yanında en temel fiziksel ihtiyaçlara dahi ulaşımda güçlük devam ediyor.
Malatya’da içme suyu, özellikle yıkımların devam ettiği bölgelerde halen fiziksel olarak kirlenmekte ve çeşmelerden akan suyun topraklı olduğu görülmekte. Bu durum da birçok enfeksiyonu yanında getiriyor.
Bunların yanında şehir içi ulaşım çok sıkıntılı. Malatya’nın şehir merkezi başta olmak üzere birçok mahallesi yıkıldı. Bir yerden bir yere giderken çok sıkıntı yaşanıyor. Özellikle engelliler boyutuyla.
Depremden bu yana 10 ay geçti ancak insanlar psikolojik olarak çok etkilendi. Vatandaşlar çok ciddi travma yaşadı. Psikolojik destek şart.
Yani Malatya ciddi halk sağlığı sorunlarıyla karşı karşıya. Deprem bölgesi, özellikle Malatya gündemden düştü, ancak biz en çok hasar gören illerden biriyiz. Ancak en baştan beri gündemde değildik. Ancak bizim sorunlarımız sürekli şekil değiştiriyor. Depremi ve etkilerini tekrardan yüksek SES’le gündeme sokmalıyız. Önümüz kış ve sorunlarımız büyüyerek devam ediyor. Depremi unutmayalım, unutturmayalım.
*Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Malatya Şube Eşbaşkanı