AKP’yi iktidarını korumak için her türlü yalan ve hileyi canhıraş biçimde uygulama kabiliyetinden dolayı taktir etmek gerekiyor. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün aile taraması yaparak, uygun aileleri, HDP önünde eylem yapmaya ikna etmeye çalışılmasından anlıyoruz ki AKP’nin kullanmayacağı, sömürmeyeceği bir acı yoktur. Diğer yandan acılar sömürülürken gerçekler de daha bir net ortaya çıkıyor. Bugüne kadar “etkisiz hale getirildi” diyerek bedenleri kurda kuşa bırakılanların da ‘leş değil’ insan olduğunu, onların da birer annesi olduğunu, binlerce annenin gözü yaşlı olduğunu, o annelerin de evlatlarına doyasıya sarılmak istediklerini öğreniyoruz. AKP’nin tertiplediği maskeli balodan, Kürt varmış, hem de annelerin gözü yaşlıymış, bugüne kadar terörist annesi denilerek hakaret edilen insanlar acılı annelermiş, gibi gerçekler ortalığa saçılıyor… Gerçekler her ne kadar maskelenmiş ve tersyüz edilmiş olsa da perdenin altından sızan kan ve gözyaşını herkes görüyor.
12 Eylül’le hesaplaşma görüntüsü vermek için Cumartesi Anneleri’ni, Berfo Ana’yı istismar etmeye çalışanların, iktidarlarını pekiştirince, annelere “paçoz terörist anneleri” dediklerine şahit olduk. Berkin Elvan’ın annesinin yuhalatıldığı, “kadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılır” sözlerini duyduk. Çocukların ölmemesi için HDP’nin Meclis toplantısı önerisine “Biz gerekeni Gabar’da, Tendürek’te yapıyoruz” diyenlerin, acılı annelere savaş ve ölüm dışında bir şey vermeyecekleri bir kez daha tescil oldu. Diyarbakır HDP’nin önünde sergilenen mizansende tek gerçeklik savaşın sonuçlarını yaşayan birkaç anne. Geriye kalanlar verili görevi yerine getirme gayretindeki şaklabanlar. Dindar olmanın bedelini ödeyemeyen ama din satarak geçimini sağlayanlar, sanatçı olmak emek gerektirdiği için hokkabazlık yapanlar, Afrin’e savaş bandosu kadrosuna dahil olmak için birbirini ezenler, Bakan olmayı boş boş bakmak belleyenler ve düzenin bütün tortuları HDP’nin kapısını ekmek kapısı görüp akın ediyorlar. HDP’ye saldırı örgütleyerek parçalanan kütlesini toparlamaya çabalayan AKP, çareyi HDP’nin kapısında arıyor. HDP’nin elinde dağdaki insanları getirecek güç olsa ve gerçekten getirebilse, AKP dağdan inenleri tutuklayıp müebbet hapse mahkum ederken, dağdan inmesine vesile olan HDP’lileri “terör örgütüne yardım” gerekçesiyle derhal tutuklayacaktır. Çözüm sürecinde barış görüşmecilerinin aldığı cezalar, geçmişte esir askerlerin getirilmesine aracı olanların başına gelenler yeterince ileriyi görmemizi sağlıyor bu konuda.
Meselenin esasına gelirsek; eskiden Kürt yoktu! Kürt olduğunu söyleyen herkes terörist sayıldığı için “HDP’nin dağa gönderdiği acılı Kürt anaları” benzeri bir söylem duyamazdık. Sonra ne olduysa oldu, Kürtlerle “bin yıllık kardeş” olduğumuzu ve bu kardeşliği hiç kimsenin bozamayacağını öğrendik! Şahsen kardeşlerimi çok severim. Aile içinde kendime hak gördüğüm her şeyi kardeşlerim için de isterim. Devlet büyükleri bangır bangır “etle tırnak gibiyiz, bin yıldır beraberiz” falan deyince ben de gaza geldim kardeş hukukunca ben neye sahipsem Kürt kardeşim de aynısına sahip olmalı dedim. Devlet büyüklerinin her söylediğine hemen atlamamak gerektiğini, ne söylediklerinden ziyade ne söylemek istediklerini kavramak gerektiğini acı verici birkaç pratik sonunda deneyimledim. “O bölgede verilen oyları halkın iradesi saymamak gerekir” diyen asker eskisine selam çakarcasına kayyumları tebrik eden Orhan Miroğlu’nun bin yılık kardeş olduğunu, Kürtler eşit ve özgür olmalı diyen benim gibi sorunlu görülen tiplerin “sözde Türk” sayıldığını ezberime yazdım. Yıllardır “benimde Kürt arkadaşlarım” var dediklerinde, O arkadaşların O. Miroğlu, M. Metiner olduğunu bilmek gerekiyormuş meğer. Köle avcısı statüsü alarak köle olmak isteyen işbirlikçilere sıcak çorba, yatak ve sırta pış pış yapılırken, “kölelik kaldırılsın” diye slogan atanlar Ahmet Kaya’nın söylediği gibi “cop tirina nininom da pat tirina nirinam”oluyormuş. Bütün baskılara rağmen eşitlik, özgürlük ve barış için ezilen halklardan yana tavır koymak insan kalma mücadelesinin parçasıdır. Kürtlerin karşısına çıkarılan “makbul Kürt” olmaya gönüllü olanlara inat, Kürdün yanındaki Türk olmaktan geri durmamak yaşadığımız bu coğrafyaya barışı getirecektir.