TJA öncülüğünde ‘Mahpusta Kadın Olmak’ konulu çalıştayda konuşan aktivist Fatoş Güney, ‘Mahpus olmak bambaşka bir şey. Bunun en acı örneği Aysel Tuğluk. En kısa zamanda gerekenin yapılmasını diliyorum’ dedi
Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) “Mahpusta Kadın Olmak” konulu çalıştayı, Taksim’de bir otelde düzenledi. Çalıştayın yapıldığı salona, “Mahpusta kadın olmak” yazılı pankart asıldı. Farklı sivil toplum örgütlerinden kadınlar, kadın örgütü temsilcileri, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisleri ile milletvekilleri, feminist aktivistler, gazeteci kadınlar, hak savunucusu kadınlar, Barış Anneleri İnisiyatifi ve Adalet Nöbeti’ndeki tutsak yakınlarının katılım sağladığı çalıştay 4 oturumdan oluşacak.
Çalıştayın birinci oturumunda, “70’lerde, 80’lerde, 90’larda Mahpus Kadın Olmak”, ikinci oturumunda “Dünden Bugüne Mahpushaneler”, üçüncü oturumunda “Mahpushanelerde Hak İhlalleri” ve son oturumunda ise “Ne Yapmalı ve Çözüm Arayışları” başlıklarında sunumlar ve konuşmalar yapılacak.
‘Hepimiz o cezaevlerinin kapısına gittik’
Çalıştayın açılış konuşmasını TJA aktivisti Figen Ekti yaptı. Çalıştayın amacına dair bilgilendirmede bulunan Ekti, kadınların bir araya gelmesinin önemine dikkati çekti. Çalıştayda yapılacak olan tartışmalar ile ortak bir sonuca gideceklerini belirten Ekti, cezaevinde bulunan bir kadın olarak kendi deneyimlerinden örnekler verdi. 80’li yıllarda tutuklu bir kadının çocuğu olarak dünyaya geldiğin aktaran Ekti, kendisinin de daha sonraki yıllarda uzun süre cezaevinde kaldığını söyledi. Ekti, “Cezaevi gerçekliği kadın mücadelesi karşısında dönem dönem ıslah etme aracına dönüştü. Cezaevi politikası gerçekliği karşısında burada olmanızın nasıl bir duygu olduğunu tahmin edebiliyorum. 80, 90 ve 2000’li yıllarda cezaevi gerçekliği izolasyon ve tecride dönüştürüldü. 80’li yıllar hepimizin yargılandığı cezaevine girdiği yıllardır. Hepimiz o cezaevlerinin kapısına gittik. O yıllardan bugüne hiçbir şeyin değişmediğini hatta daha da zorlaştığını, tecrit koşullarının olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
Cezaevlerinde doğan çocuklar oldu
“Bize dayatılan yaşam biçimleri ile çok karşılaştık. Taciz tecavüzle karşılaştık. Tarihe baktığımızda biz kadınlar buna entegre olmadık” diyerek kadın mücadelesine işaret eden Ekti, bunun yanında da cezaevi gerçekliğinin hayatın bir parçasına dönüştüğünü söyledi. Ekti, “Eğer siz insanca ve özgürce yaşamak istiyorsanız elbette ki birileri buna itiraz etmek ister. Dolayısıyla egemen güçlerin bu coğrafyayı bize kader olarak dayatmasına karşı kadınlar hep mücadele etti. Kürt özgürlük mücadelesinin öncülüğünü biz kadınlar yaptık. Bu öncülüğü yapan kadınlar gözaltılar, tutuklamalar ile karşılaştı. Cezaevlerinde doğan çocuklar oldu” diye ekledi.
Kadınlar ters akışa karşı
Cezaevlerinde son dönemde yaşanan infaz yakmalara da değinen Ekti, “30 yılını hiçbir şekilde boyun eğmeyen yoldaşlarımız bizlerle buluşmayı bekliyor” dedi. Cezaevlerinin birer mücadele alanına dönüştürüldüğünün altını çizen Ekti, buna karşı F Tiplerinin inşa edildiğini ve bu örgütlülüğü yok etmenin amaçlandığını ifade etti. Ekti devamında da “Burada olmamızın temel nedeni yaşanmışlıklarımızdır, ortak duygularımızdır. Mücadele bizim bir sorumluluğumuzdur. Bu mücadele ortak güç ve ortak ses çıkarmak için hepimizin burada olması önemlidir. Bize dayatılan yaşam biçimine karşı buradaki her bir kadının itirazı var. Tarihin ters yöne akıtıldığı günden beri kadınlar buna karşı çıktı. Kürt kadınlar ve tarihteki tüm kadınların deneyimlerinden anladığımız gibi mücadele kaçınılmazdır” diye belirtti.
Ekti’nin konuşmasından sonra cezaevinde bulunan kadınların mücadelesini konu edinen kısa bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Sinevizyon gösterimi sırasında kadınlar duygulu anlar yaşadı.
En acı örneği Aysel Tuğluk
Daha sonra söz alan insan hakları aktivisti Fatoş Güney, eşi Yılmaz Güney’in cezaevinde olduğu günleri hatırlatarak, “Mahpusa gitmedim ama oğlumla 10 yıl boyunca cezaevi duvarlarını omuzlayan ve destek verenlerden biriyim. Kendimi sizlere bu uğurda cezaevlerine düşmüş kadın-erkek herkese çok yakın hissediyorum. Cezaevlerine dönük bir faaliyette bulunmak için çok çalıştım. Ama hiçbir zaman Bakanlıklardan izin alamadım. Mahpus olmak bambaşka bir şey. Bunun en acı örneği Aysel Tuğluk. En kısa zamanda gerekenin yapılmasını diliyorum. Bu çalıştayı gerçekleştiren arkadaşların emeklerine sağlık” diye konuştu.
Güney, cezaevlerinin fiziki yapısına da değinerek, psikolojik baskılardan örnekler verdi. Çalıştay basına kapalı olarak devam ediyor.
KADIN SERVİSİ