Bugün Türkiye’ye gelecek olan Mahmud Abbas için Filistin Devlet Başkanı diyen de var, Filistin lideri diyen de… Peki gerçekten öyle mi? Tamam Abbas 2005 yılında yapılan seçimleri yüzde 62.5 oy oranı ile kazandı. Ancak görev süresi 2009 yılında sona erdi
Hüseyin Aykol
Halen Filistin’in Devlet Başkanı olarak görülen Mahmud Abbas, 1935 yılında İngiliz manda yönetimi altındaki Filistin’in kuzeyinde Safed şehrinde doğdu. 1948 yılında İsrail kurulunca mülteci durumuna düştü. İlk İsrail-Arap Savaşı sırasında ailesiyle birlikte Suriye’ye göç etti. Suriye’de ve Moskova’da hukuk eğitimi gördükten sonra Şam Üniversitesi’nden mezun oldu. Doktora tezi -Filistinli bakış açısıyla- Siyonizm’in tarihi hakkındaydı.
Ülkesine 1980’li yılların ortasında, başka Arap ülkelerinde zengin bir iş insanı olduktan sonra dönebildi. Yaser Arafat’ın yakın arkadaşı olarak en başından itibaren Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) yöneticileri arasında yer aldı. 1970’li yılların sonlarından başlayarak İsrail’le yakınlaştı ve “iki devletli çözüm” üzerinde durdu.
1990’lardaki Oslo Sözleşmeleri’ne aktif olarak katıldı. 1996’da Filistin Kurtuluş Örgütü genel sekreteri ve Arafat’ın resmi olmayan sözcüsü konumundayken, Arafat’ın Oslo Sözleşmeleri’ndeki taviz vermez tutumunu eleştirdi. Sözleşmelerin başarısız olması ardından İkinci İntifada’nın başlamasından sonra, intihar saldırılarına karşı tavır aldı ve Arafat’ın çizgisinden belirgin bir şekilde uzaklaştı. Az sayıda ılımlı Filistinli politikacıdan biri olarak, İsrail ve ABD hükümetleriyle diyaloğu sürdürdü.
Arafat ile ayrı düşme
Batı’nın bu yöndeki ‘telkinlerine’ boyun eğmek zorunda kalan Arafat, 2003 yılı Mart ayında Özerk Filistin yönetimi için başbakanlık makamı oluşturduğu gibi, bu makama aslında pek anlaşamadığı Mahmut Abbas’ı atadı. Abbas’ın bu makama atanması hem ABD başkanı George W. Bush hem de İsrail başbakanı Ariel Şaron tarafından Ortadoğu Sorunu’nun çözümü için ilk adım olarak talep edilmişti.
Abbas’ın atamayı kabul etmesine kadar anayasa tarafından öngörülen beş haftalık süre Arafat’la kimi bakanlıklar konusunda anlaşamaması nedeniyle aşıldı. Ancak ABD başta olmak üzere dışarıdan gelen baskı sonucu Arafat Abbas’ın isteklerine boyun eğmek zorunda kaldı. 29 Nisan 2003 tarihinde resmen başbakan olan Abbas’ın ilk işi 2005 yılına kadar üç aşamada bağımsız bir Filistin Devleti’ni öngören yeni barış planı Yol Haritası’nı kabul etmek oldu.
İntihar eylemlerinin gölgesi altında Ariel Şaron’la yapılan görüşmelerin sonunda 4 Haziran 2003 tarihinde İsrail’le uzlaşmaya vardı ve İsrail’e yönelik şiddet eylemlerini reddettiğini açıkladı. Ancak başta Hamas olmak üzere Filistinli grupların şiddet eylemlerine son vermesi yolundaki çağrısı başlarda karşılık bulmadıysa da, Haziran ayı sonunda El Fetih, Hamas ve İslami Cihad Abbas’ın barış planına destek verme kararı alarak üç aylık bir süre için ateşkes ilan etti.
Kontrolü kaybediyor
Bu arada, Abbas’ın İsrail’le yakınlaşma çabaları başta El Fetih olmak üzere Filistinli gruplar tarafından giderek daha sert bir tonda eleştirilmeye başlandı. Ateşkesin sürdürülmesi için İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinli tutukluların serbest bırakılması talebine İsrail’i ikna edemeyen Abbas bu sürecin sonunda Abbas, El Fetih’in merkez komitesinden ayrıldığını açıkladı; ancak bu kararı örgüt tarafından kabul edilmedi.
İsrail’in Filistinli gruplara yönelik suikast politikası sonucu ateşkes uzun ömürlü olmadı. Ağustos ayında ateşkes yeniden intihar saldırılarıyla ve Hamas lideri İsmail Ebu Şanab’ın İsrail’in füze saldırısında öldürülmesi sonucu bozuldu.
Filistinli güvenlik birimlerinin Yol Haritası uyarınca başbakanlığın ya da güvenlik bakanlığının emrine verilmesi konusunda Arafat’la görüş ayrılığına düşen Abbas, güvenlik birimlerinin önemli bir kısmını kendi kontrolünde tutan Arafat’la yaşanan gerginlik şiddetlenince 6 Eylül 2003’te barış planının uygulanması için hazır olunmadığını da gerekçe göstererek başbakanlık görevinden istifa ettiğini açıkladı. Yaser Arafat, Abbas’ın yerine bu makama Ahmed Kurey’i 5 Ekim 2003’te atadı.
Devlet başkanlığı
Yaser Arafat’ın 11 Kasım 2004 günü ‘ölümünden’ sonra Filistin Kurtuluş Örgütü başkanlığını devralan Abbas, 9 Ocak 2005 tarihinde yapılan seçimlere El Fetih’in adayı olarak girdi ve oyların yüzde 62.5’ini alarak Filistin Devlet Başkanı seçildi. Seçim zaferinden sonra İsrail’e karşı silahlı direnişi bitirme yolunda açıklamalar yapan Abbas’ın bu tutumu, seçimleri boykot etmiş olan Hamas’ın Ürdün’deki yönetimi tarafından ılımlı karşılanırken, Gazze Şeridi’ndeki Hamas önderleri, direnişi bırakmayacaklarını duyurdu.
23 Ocak’ta Hamas ve İslami Cihad’ın ilan ettiği ateşkes ancak 12 Şubat’a kadar sürdü. İsrail de Filistinli gruplara karşı şiddetli operasyonlarını sürdürdü. Mart ayında Filistin ve İsrail hükümetlerinin aldığı ateşkes kararıysa defalarca ihlal edildikten sonra 2006 başında Filistinli gruplar ateşkese son verdiklerini açıkladı.
2006 meclis seçimleri
İsrail-Filistin geriliminin tırmanmasından sonra Mahmud Abbas, normalde 17 Haziran 2006’da yapılması gereken parlamento seçimlerinin Ocak ayına alındığını duyurdu. Ocak 2006’da yapılan parlamento seçimlerinde El Fetih bozguna uğradı ve parlamentodaki çoğunluğunu kaybetti. Seçimlerin galibi ise Hamas oldu.
Bu yenilginin sorumlusu olarak yolsuzluğu engelleyemeyen Mahmud Abbas gösterildi. Gerek İsrail’le gerekse de ABD’yle görüşmeleri sürdürmeye çalışan Abbas’ın bu tutumu diğer Filistinli gruplar tarafından da tepkiyle karşılanıyordu.
Hamas ağırlıklı parlamento, Abbas’ın yetkilerini genişletmesi yolundaki önceki parlamentonun aldığı kararları dondurdu. Seçimlerden sonra Abbas 2009’da biten görev süresinden sonra tekrar aday olmayacağını açıkladı.
Ulusal birlik hükümeti
Bununla birlikte, 2006 yılı boyunca Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın arabulucuğunda 8 Şubat 2007’de yapılan ve Hamas’la El Fetih’in bir ulusal birlik hükümeti konusunda anlaştıkları Mekke Barış Konferansı’na kadar Hamas ve El Fetih arasında şiddetli çatışmalar meydana geldi. O günden bugüne değişik tarihler için seçim yapılacağı ilan edilse de, Filistin’de ne başkanlık ne de parlamento seçimleri halen yapılabilmiş değil.
Bugün Türkiye’ye gelecek olan Mahmud Abbas için Filistin Devlet Başkanı diyen de var, Filistin lideri diyen de… Peki gerçekten öyle mi? Tamam Abbas 2005 yılında yapılan seçimleri yüzde 62.5 oy oranı ile kazandı. Ancak görev süresi 2009 yılında sona erdi. O günden bu yana, hiçbir seçim yapılmadı ya da yapılamadı. Zaten kendisi de ikinci kez aday olmayacağını belirtmişti.
2009 yılından bugüne, yani 2023 yılına kadar, aradan tam 14 yıl geçti. Birkaç kez seçim yapılacağı ilan edilmiş olsa da, Filistin’de 14 yıldır herhangi bir seçim yapılmadı, yapılamıyor. Peki bugün Türkiye’ye gelen Mahmud Abbas’ın resmi sıfatı ne? Filistinli biri, Bay Hiçkimse!..
Mahmud Abbas ile tanışma
Sosyalist Enternasyonal’in Konsey toplantısı Ortadoğu barışına katkıda bulunsun diye 23-24 Mayıs 2005 günlerinde İsrail ve Filistin’de yapıldı. Toplantının ilk günkü ayağı İsrail’in başkenti Tel Aviv’de, ikinci günkü ayağı ise Filistin’in başkenti sayılan Ramallah’ta gerçekleştirildi.
Sosyalist Enternasyonal’in bu anlamlı toplantısına Türkiye’den CHP tam üye, DEHAP ise gözlemci üye olarak katıldı. CHP heyetinde partinin Genel Başkanı Deniz Baykal ile Onur Öymen ve Petek Gürbüz bulunurken; DEHAP heyetini ise partinin Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın yanı sıra Nazmi Gür, Fırat Anlı ve Faik Yagizay temsil etti. (Ben DEHAP heyetine son dakikada partinin basın ‘danışmanı’ olarak katılmıştım)
Tel Aviv’deki toplantıya Filistin tarafı, çok düşük bir profil ile katılırken; İsrail tarafından dönemin hükümetinde bakan olan ve iki yıl sonra cumhurbaşkanı seçilecek olan -Sosyalist Enternasyonal üyesi- İşçi Partisi lideri Şimon Peres de dahil, pek çok yetkili katıldı. Elbette toplantının asıl konuşmacıları 100 civarındaki ülkelerden gelmiş olan Sosyalist-Sol partilerin temsilcileriydi.
Konsey toplantısının ikinci gününde Ramallah’a geçildi ve oradaki toplantı daha çok ziyaret ve resepsiyon olarak gerçekleşti. Öncelikle Ramallah’daki ‘Başkanlık Sarayı’nın bahçesinde bulunan Filistin’in ilk devlet başkanı Yaser Arafat’ın mezarına çelenk konuldu. Arafat, son aylarını kuşaltıldığı Başkanlık Sarayı’nda adeta ev hapsinde geçirmiş ve muhtemelen İsrail tarafından zehirlenerek öldürülmüştü.
Ramallah Kültür Merkezi’ndeki Konsey toplantısına İsrail tarafı düşük bir profille katılırken; toplantıya kalabalık bir heyetle katılan Filistin tarafını Dışişleri Bakanı diyebileceğimiz Nebil Şaat temsil etti. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı ise ancak akşam saatlerinde verilen resepsiyonda çok kısa bir süre görebildik. Yine de DEHAP heyeti, Abbas ile tanıştırıldı; kendilerinin “Kürt partisi” olduğu özellikle söylenince, Mahmut Abbas, kendilerine başarılar diledi.
DEHAP Heyeti, Filistinlilerin çeşitli düzeydeki yetkilileriyle birebir ilişki geliştirmeye çalışsa da, esas ilgisi Suriye’den ayrıldıktan sonra Avrupa’ya giden PKK lideri Abdullah Öcalan’ı İtalya’da misafir etmeye çalışan ama NATO’nun üzerindeki olağan dışı baskıları yüzünden bunu başaramayan İtalya’nın eski Başbakanı Massimo D’Alema üzerindeydi. Nitekim resepsiyonda kendisiyle sohbet edildi ve günün anısına birlikte fotoğraf çektirildi. Bu arada, Mahmud Abbas ise çevresindeki koruma ordusuyla, resepsiyondan ayrılalı epey zaman olmuştu…