Eski AKP’li bakan Faruk Çelik’in cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yüzde 50+1 barajının yüzde 40 çekilmesine ilişkin başlattığı tartışmaları, önceki gün Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan “bitirdik” dese de tartışmalar sürüyor. Eski Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç da tartışmalara katıldı.
Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin 5.Kuruluş yı ldönümü resepsiyonunda konuşan Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç yüzde 50+1 tartışması ve yeni partilere katılıp katılmayacağına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yeni parti hazırlıkları ve arayışlarına ilişkin “Artık tüm siyasi mahallelerden bir göç hareketi başlamıştır” diyen Kılıç “Gönül gücü olarak nitelendirebileceğimiz bu taşınmayı başlatanlar kendilerine yeni bir yurt, yeni bir mahalle aramaktadırlar” dedi. Durumu yeni bir parti kurmanın ötesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Kılıç “Bu göç dalgasının nerede ve nasıl bir şekilde şekil alacağının planlanması yeni bir siyasi parti kurma düşüncesinin çok ötesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur” vurgusu yaptı.
Kılıç gündemdeti baraj tartışmalarına ilişkin de “Ben ta başından beri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili yapılan düzenlemelerin hiçbirisini onaylamadım” dedi. Kılıç, devamla “Önceden bir takım sorunların çıkacağı belliyken bunu ısrarla ve inatla yaptılar ve bugün de ciddi bir darboğaz ile karşıya kaldılar. Bunlardan birisi de yüzde 51 şeklindeki uygulama” dedi.
‘Esir alma’
“Sistemi küçük partiler tarafından büyük partileri esir alma yolu olarak görüyorum” diye konuşan Kılıç şunları söyledi: “Dolayısıyla Türk siyasi hayatını yolundan çıkartmış bir yapıyla karşı karşıyayız. Şu andaki yüzde 51 şartı konusu kaçınılmaz olarak gündeme gelecekti. Daha başka hususları da gündeme gelecektir. Ben hep şunu ifade ettim: Sistem ismi önemli değil. Başkanlık, yarı-başkanlık, parlamenter sistem de olabilir ama özellikle kuvvetler ayrılığı sisteminin yerli yerine oturtulması çok önemli. Bundan dolayı çok büyük sıkıntı yaşayacağız.”
Yargı ve hukuk sistemini de eleştiren Kılıç şöyle dedi: “Bugün itibariyle 300 bine yakın tutuklu ve hükümlü barındıran başka bir ülke var mı bilmiyorum. Demokratik ve özgürlükçü bir ülkede ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilen söz, beyan ve düşüncelerin bizim ülkemizde devlet büyüklerine hakaret, terörü övme ve terörü teşvik suçları kapsamına sokularak, farklı olanların seslerini kesme aracı olarak kullanılması Cumhuriyet tarihinin kronik hastalığı olmaya devam etmektedir.”
HABER MERKEZİ