Lula da Silva yakın zamanda hapisten çıkabilir ve bu gerçekleşirse Brezilya’nın faşist Başkanı Bolsonaro, amiyane tabirle yüz metreyi on saniyenin altında koşmayı hemen öğrenecektir.
Lula, geçen yılın Nisan ayında İşçi Partisi’nden (PT) başkan adayı ve kamuoyu yoklamalarında önde iken hapsedilmiş; böylelikle rakipsiz kalan Bolsonaro başkan seçilmişti. Lula, parmaklarından birini iş kazasında kaybetmiş bir işçi, on yılların sendika önderi. Uzun mücadeleler sonunda, 2002 yılında başkan seçilerek partisi PT’yi iktidara taşıdı. “Sıfır Açlık” programını başarıyla hayata geçirdi. Brezilya’da kurumsal ve yapısal bir nitelik kazanmış olan açlık ve yoksulluğa karşı müdahalede bulunan tek başkan olarak bilinir. 2006’da bir daha başkan seçildi. Washington Post şunları yazıyor:
“Lula yönetiminde Brezilya dünyanın sekizinci büyük ekonomisi haline geldi. 20 milyondan fazla insan yoksulluk sınırının üzerine çıktı.” Lula, açlık, yoksulluk, işsizlik gibi temel toplumsal sorunları görmezden gelmeyen sosyalist bir çizgide siyaset yaptı. Örneğin eğitimde fırsat eşitliği adına yoksul kotası ve siyah kotası uygulamaya başladı. Bunların hiçbiri toplum tarafından unutulmadı. Bir de Latin Amerika’yı arka bahçesi bilen uluslararası sermaye odakları tarafından.
İki dönem başkanlığın ardından partiyi ve başkanlığı yoldaşı Rousseff’e devretti. Rousseff, 2016’da yolsuzluk iddiası ile başkanlıktan uzaklaştırılırken Lula’ya karşı da bir yolsuzluk davası açıldı. Apar topar verilerek kesinleşen mahkumiyet kararı ile Lula hapse atıldı ve Ekim 2018 seçimlerindeki başkanlık adaylığı böylelikle düşmüş oldu. İşte geçen hafta yaşanan gelişmeler, bu yargılama süreci üzerine önemli soru işaretleri düşürmüş bulunuyor.
Jair Bolsonaro başkan seçilir seçilmez, Lula’yı mahkum eden hakim Sergio Moro’yu Adalet Bakanı yapmıştı. Geçen hafta Intercept adlı bağımsız medya kuruluşunun yayınladığı telefon konuşması ve mesaj kayıtları ile, hakim Moro’nun davanın savcılarıyla birlikte Lula’yı mahkum etmek suretiyle PT’nin iktidara gelişini önleme amaçlı siyasal bir komplo içinde olduğu belgelenmiş bulunuyor.
ABD Demokratlarının sol kanat önderi Senatör Bernie Sanders, bu gelişmeler sonucu Lula’nın hemen tahliye edilmesi çağrısında bulundu: “Bugün, Lula da Silva’nın adil olmayan bir yargılama sonucu hapsedilmiş olduğu daha açık biçimde ortaya çıkmıştır. Başkanlığı sırasında ülkesinde yoksulluğu büyük ölçüde azaltan Lula, Brezilya’nın en popüler siyasetçisi olmayı sürdürmektedir. Brezilya yargısına sesleniyorum: Lula’yı derhal tahliye edin ve hakkındaki mahkeme kararını kaldırın.”
Adalet Bakanı Moro ise açıklanan kayıtları yalanlayamıyor; bunun yerine yayın yasağı getirmeye çalışıyor. Ama gerek Brezilya gerekse de dünya kamuoyunda Moro’nun istifası için yapılan çağrılar artarak devam ediyor. Brezilya Barolar Birliği (yeşil pasaport histerisi yerine), Moro’nun açığa alınarak hakkında bir soruşturma başlatılması talebiyle gerekli hukuki başvuruları yaptı.
Konunun Moro ile sınırlı kalmayacağı, Latin Amerika’nın Donald Trump’ı olarak adı zikredilen Başkan Jair Bolsonaro’nun koltuğunun da tehlikeye girdiği konuşuluyor. Çünkü onu başkan yaptırmanın önkoşulu Lula’nın hapiste olmasıydı. Erdoğan’ın başkan olmasının önkoşulu olarak Selahattin Demirtaş’ın hapiste tutulması gibi.
Ama Lula ile Demirtaş’a yöneltilen suçlamalar arasında düzmece nitelikleri dışında bir benzerlik mevcut değil. O halde iki lideri ortak kılan ne olabilir? Şu: Lula, Brezilya’nın en temel sorununun açlık ve yoksulluk olduğunu saptadı; bunu yenecek birkaç önemli hamle yaptı ve ülkenin müesses nizamı kökünden sarsıldı. Çünkü var olan düzen, milyonların açlığı ve yoksulluğu üzerinde kendini yeniden üretebiliyordu. Demirtaş ve HDP de Türkiye’nin düzenini kökünden sarsacak birkaç can alıcı hamle yapma potansiyeli arz ediyor olmalılar. Müesses nizamın tepesindeki bir azınlık için felaket anlamına gelebilir ama Lula örneğinde olduğu gibi aslında toplumun bütünü için gerçek çözümdür. Selahattin Demirtaş, muhtemelen bu nedenle hapistedir.
Brezilya’da Lula’nın siyasete dönüşüyle birlikte Adalet Bakanı Moro ile faşist başkan Bolsonaro’nun bundan sonra başlarına gelecekleri hep birlikte izleyeceğiz. “Okyanus ötesi etki”, öyle bildiğiniz gibi değil böyle olur işte…