Nasrallah’ın ölümü doğrulandı. İsrail bir kez daha yönetim kademesindeki liderleri vurdu. Öncekiler adeta nokta atışlarıyla gerçekleşmişti. Bu kez yöntem değişik. Beyrut’un güneyindeki Dahiya bölgesi 85 ton bomba ile vuruldu. Dahiya; Hizbullah’ın siyasal, kültürel ve askeri açılardan kalesi olarak biliniyor. Nasrallah, Hizbullah’ın komutanlarıyla toplantı halindeyken imha edildi. Elbette bu toplantı basit bir binada değil, bilgilere göre yerin on dört kat altındaydı. Amerika’nın Bağdat’ı yıkarken kullandığı bombaların benzeri Beyrut’ta kullanılmıştır. Sekiz yüzden fazla insanın öldüğü tahmin ediliyor. Bu artık nokta atışı değil, doğrudan bir katliamdır.
Büyük olasılıkla Hizbullah’ın yönetim kademesinin önemli bir kısmı imha edilmiştir. İsrail böylece Hizbullah’ı yok edeceğini umuyor.
İsrail istihbaratının bölgede iyi çalıştığı söylenebilir. Elbette ABD ve İngiliz istihbaratının yoğun destekleriyle bu mümkün olmaktadır. Nasrallah’ın vurulduğu Dahiya bölgesi genel olarak bir karargah alanıdır. İsrail’in hedefi vurulan sekiz binaya küçültebilmesi istihbaratın etkili çalıştığını gösteriyor. Hizbullah ise bu ölçüde büyük bir saldırıyı, 85 ton bombayı ön görememiştir. İsrail “direniş ekseni”ni yok etmek için yakaladığı fırsatı en sonuna kadar değerlendirmekte kararlı görünüyor.
Son günlerde elde ettiği başarılarla Arap ülkeleri üzerinde bir korku yaratarak yeniden Abraham Anlaşması’na geri dönmeyi umuyor. Netanyahu’nun Suudi Arabistan’a yaptığı çağrı bu amaca yöneliktir.
Öte yandan bölgede savaş kritik bir eşiğe dayanmak üzeredir. İran, İsrail’in çektiği alana gitmek niyetinde olmasa da yaşanan gelişmelerden sonra Netanyahu’nun İran’da bazı hedefleri vurma olasılığı artmıştır. İran her geçen gün yeni tercihlere zorlanıyor ve seçenekleri gittikçe daralıyor.
İsrail, Hizbullah’ın yeniden ayağa kalkmasını engellemek için saldırılara devam edecektir. Hizbullah’ın aldığı darbenin etkilerini kısa zamanda telafi etmesi elbette mümkün değildir. Ancak İsrail’in “direniş ekseni”ni yok etme hedefinin gerçekleşmesi de hemen hemen imkansızdır. 1982’de, 2006’da İsrail’in kurduğu geçici üstünlük devam etmemiş, Hizbullah ve Filistin hareketi bu yıkımlardan çıkmayı bilmiştir.
İsrail, Arap isyanlarının kendisi için yarattığı tehdidi unutmadığı için bugünün koşullarından yararlanarak kendisi lehinde geri dönülmez bir denge kurmayı amaçlıyor. Bu hedefe bugüne kadar varamadı, tam vardığını düşündüğü sırada 7 Ekim saldırısı ile başka bir gerçekliğe uyandı.
Günümüzde yaşananlar ne ölçüde acı ve şaşkınlık yaratsa da aynı zamanda yeni bir başkaldırının yollarını döşeyecektir.