Libya’daki gelişmeleri değerlendiren gazeteci İslam Özkan, SMO’nun Libya’ya gönderilmesinin kanıtlanması durumunda Türkiye’ye sıkıntı çıkartacağını belirterek, ‘Uluslararası aktörlerin Libya’da barış istediklerine dair bir emare yok’ dedi
Muammer Kaddafi’nin, uluslararası işbirliğiyle 20 Ekim 2011’de öldürülmesinin ardından ikiye bölünen Libya’da, savaş uluslararası boyut kazandı. Libya’da toprakların büyük bir bölümünü elinde tutan Halife Hafter güçleri, yapılan uluslararası görüşmeler ve ateşkes çağrılarına rağmen ilerleyişini sürdürüyor. Bölgeyi yakından takip eden gazeteci İslam Özkan, Berlin’de gerçekleşen Libya zirvesini, Hafter’in ilerleyişini ve Türkiye’nin İdlib’den Libya’ya cihatçı çeteleri gönderdiğine ilişkin iddiaları Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferhat Çelik’e değerlendirdi.
Türkiye’nin başından beri Libya’da Trablus hükümetini desteklediğini ifade eden Özkan, Ankara’nın bunun üzerinden bir hamle yapmaya giriştiğini söyledi. Tezkerenin onaylanmasıyla bunun gösterildiğini belirten Özkan, “Tabi orada henüz netleşmiş bir başarısızlık olmamakla beraber, Türkiye’deki hükümetin sunduğu gibi Berlin Konferansı’nın bir ciddi bir hamle olduğu, bunun Libya’daki sorunlara çözüm getirdiği ya da ateşkesi sağlama konusundan başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Bu nokta itibariyle ele alındığında, sadece Türkiye için değil Berlin Konferansı’nın kendisinde bir başarısızlık var. Daha doğrusu kurgunun başarı üzerinde kurulmadığına ilişkin ciddi soru işaretleri var” dedi.
‘Libya’da barışa dair bir emare yok’
Berlin Konferansı’nın başarılı olmak için yapılan bir konferans olmadığını dile getiren Özkan, bunun protokol gereği yapıldığını söyledi. “Libya’da ateşkes görüşmeleri, arabuluculuk görüşmeleri yapılmadı, diplomasi bir şekilde gündeme getirilmedi” değerlendirmesinin yapılmaması için Berlin Konferansı’nın yapıldığına dikkat çeken Özkan, “Konferanstan bir gün sonra yetkililer, konferansın tümden bir ateşkes için değil, geçici süreliğine yapılan bir ateşkes olduğunu açıkladılar. Türkiye’nin Rusya ile beraber yaptıkları Libyalı yerel aktörleri dahil ederek yaptıkları Moskova görüşmesinde de aynı şeyi gördük. Uluslararası aktörlerin Libya’da bir ateşkes istediklerine, barış istediklerine dair bir emare yok. Orada hemen hemen tarafların tamamına yakını, kendi desteklediği tarafın galip gelmesini istiyor. Dolayısıyla ‘ortada bir müzakere olsun, taraflar masaya otursun’ şeklinde bir şey yok. Özellikle uluslararası güçler bir irade ortaya koymuş değil” diye belirtti.
‘Berlin Konferansı, Hafter’in tanınmasının önünü açtı’
Rusya ve ABD’nin Libya’da kalıcı bir barışın sağlanmasını istediği anda Suudi Arabistan ve Katar, Türkiye’yi de ikna ederek bunu sağlayabileceğine vurgu yapan Özkan, “Dolayısıyla burada uluslararası aktörlerin niyetleriyle ilgili ciddi bir sorun var. ABD ve Rusya Hafter’in galip gelmesini istiyor. Trablus hükümeti Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru bir hükümet. Ama buna rağmen gün geçtikçe meşruiyetini kaybediyor. Berlin Konferansı, Hafter’in tanınmasının önünü biraz daha açtı. Berlin Konferansı, Libya’nın geleceğinde hangi siyasi aktörlerin söz sahibi olacağını bir bakıma belirledi. Yani Berlin Konferansı’na katılmayanlar, Libya’nın geleceğinde söz sahibi olamayacak. Katılanlar da yüzde 100 oranında söz sahibi olacak. Çünkü bunlar uluslararası bir toplantıda bunu tescil ettiler” değerlendirmesinde bulundu.
‘Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnız’
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnız kalmış bir vaziyette olduğunu dile getiren Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’yi sadece Katar ve Trablus hükümeti destekliyor. Dolayısıyla Libya’yla imzaladıkları anlaşmanın tehlikeye girmesi söz konusu. Trablus hükümeti Hafter güçleri tarafından ele geçirilirse, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları da zedelenecek. Türkiye bu yüzden ısrarla Trablus hükümetini destekliyor. Gerçekten de eğer Hafter kazanırsa, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmanın rafa kalkma ihtimali çok yüksek. Uluslararası aktörler Berlin Konferansı’na kadar kimi desteklediyse, onları desteklemeye devam edeceklerdir. Hafter’in Trablus hükümetine karşı çok daha avantajlı bir durumda olduğunu açıkça söylemek lazım. Ama Hafter’in burada çok da masum olmadığını, yargısız infazlar yaptığını, cinayetler işlediğini, bir takım cihadist gruplarla iş birliği yaptığını söyleyebilir. Yani Hafter çok acımasız. Uluslararası hukuku takmıyor, kanunları dinlemiyor. Hatta ABD’de Hafter hakkında soruşturma açılması talebinde dahi bulunuldu. Dolayısıyla Hafter Trablus’u ele geçirmeden de durmayacaktır. Yani onu durduracak bir askeri güç olmadıkça hiçbir şekilde durma şansı yok.”
‘Türkiye’ye sıkıntı çıkarır’
Türkiye’nin İdlib’den Libya’ya silahlı grupları gönderdiğine ilişkin iddiaları da değerlendiren Özkan, bunun kanıtlanması durumunda Türkiye’nin ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağını söyledi. Organizasyonun kim tarafından yapıldığının önemli olduğunun altını çizen Özkan, “Bunu Türkiye mi yapıyor, Trablus hükümeti mi yapıyor, Katar mı yapıyor, ya da hiçbir devletin olmadığı başka bir organizasyonla mı yapılıyor? Önemli bir konu. Bu sürece mutlaka devletler dahildir ama netice itibariyle bunun kanıtlanması lazım. Kanıtlanması durumunda Türkiye’ye sıkıntı çıkarır. Ama gidenler ÖSO güçleriyse bu biraz daha az baş ağrıtır. Ama El Kaide ya da IŞİD’le bağlantılı olan gruplarsa o zaman daha fazla farklı bir boyut kazanır” şeklinde konuştu.