AKP-MHP iktidarı o kadar güncel siyasal dengeler ve çıkar içine gömülmüş ki, geleceği göremiyor. Devlet Bahçeli “Libya geleceğimiz” demiş. Bu politika geleceği ilgilendiriyor, ama olumsuz bir biçimde. Türkiye şu anda AKP-MHP politikasıyla Araplar üzerinde on yıllara yayılacak bir travma yaratıyor. Kesinlikle Osmanlı bile Araplar üzerinde böyle bir olumsuz etki bırakmamıştır. Tarihi bağlarımız var diyerek neredeyse bütün Arap ülkelerine müdahale edecek! Böylece AKP-MHP iktidarı Arap dünyasını Türkiye’ye karşı olumsuz yargılarla dolduran bir rol oynuyor.
MHP gibi ırkçı-milliyetçi, Türk’ün Türk’ten başka dostu yok diyen bir siyasi geleneğin parçası olduğu bir politikadan başka bir sonuç beklemek de yanlış olur. Arapları 22 parçaya bölen Avrupa kapitalist modernitesidir. Şimdi bu bölme politikasına Türkiye de dahil olmuş. Şu anda Libya’da izlenen politika bölücülüktür. Libya üzerinde farklı Arap ülkelerin politikası olabilir. Bunu anormal görmemek lazım. Mısır’la Libya’yı ya da Tunus’la Libya’yı ayrı görmek ne kadar doğru olur? Onların zaten tarihsel bütünlükleri var. Herhalde Tayyip Erdoğan Mısır’ın cumhurbaşkanı olsaydı; “tabii ki ben Libya ile ilgilenirim, Türkiye’nin orada ne işi var” derdi. Türkiye, Türkler var diye Kıbrıs’la o kadar ilgileniyor ama Mısır’ın Libya ilişkisine “oraya ne karışıyorsunuz” diyor. Türkiye bu kadar uzaktan Libya’ya karışırsa, yarın uzakta olan başkaları da Türkiye’ye karışır. Türkiye karışmalarına nasıl gerekçeler buluyorsa birileri de bulur. Suriye’deki çeteler her yere gönderiliyor. Bunlar Türkiye’nin elinde kullanılan piyonlar haline gelmişler. Öyle ne Suriye Milli Ordusu’dur, ne de bir Suriye davaları var. Tamamen Türkiye’nin paralı askerleri olarak her yere koşturuluyorlar. Böylelerinin hiçbir değeri olmaz. Tamamen kelle avcıları olurlar. Suriye’de Kürtlere yaptıkları buydu, gittikleri yerlerde de bunları yapacaklardır. DAİŞ ideolojik argümanlarla kafa kesiyordu, bunlar paralı askerler olarak kelle kesip baş alacaklar.
İngilizlerin itibarlı gazetesi Guardian gazetesi çetelerin Türkiye vatandaşı yapılacağı haberini verdi. Kaynak bizzat çetelerin kendisi. Herhalde para yanında çetelerin diğer motivasyon etkeni de bu oluyor. Böylece Türkiye kafa kesmede uzman çetelere sahip oluyor. Tayyip Erdoğan adına kurulduğu söylenen çete gruplarına hazır elemanlar sağlanıyor. Boğaziçi Köprüsü’nde askerlerin boğazını kesenler böylece daha profesyonel hale getiriliyor. Herhalde bunlar mazbut vatandaş olacak değiller. Bilemiyoruz, belki de hükümet bunları rehabilite etme programları hazırlamıştır. AKP-MHP iktidarına bağlı kurumların rehabilitesi ne yönde olur bilinmez. Belki de Kürtler ve demokratların üzerine sürülecek biçimde yetiştirilirler. Bu çeteler vatandaş olacak denilirse akla bunlar gelmez de ne gelir? Türkiye bu çeteleri besleyip büyüterek, el altında tutarak tüm Arap ülkelerini tehdit mi edecektir? Katar dışında tüm Arap ülkeleri Tayyip Erdoğan Türkiye’sine karşı. İhvancı olduğu söylenen Tunus cumhurbaşkanı bile Türkiye’nin yanında görünmek istemiyor. Mevcut Trablus yönetiminin Libya’da hakim olamayacağı açık.
Türkiye’nin kuklası bir Libya’yı hiçbir siyasi güç istemez. Peki Türkiye bu çeteleri ne yapacak? Her yerde şantaj politikası yürüten Tayyip Erdoğan’ın bunları da farklı kullanması düşünülemez. Belki şimdi bu şantaj politikasıyla Arap ülkelerini zorlayabilir ancak gelecek açısından Arapları Türkiye karşıtı, her zaman Türkiye’ye mesafeli hale getireceği açıktır. İzlenen politikalar karşısında Arapların artık başka güçlerle ittifak temelinde Türkiye’yi dengeleme stratejisi izlemeleri büyük olasılıktır. Demek ki, AKPMHP ittifakının politikaları Türkiye’nin hayrına değildir. İktidarlarını ayakta tutmak için Türkiye’yi düşürdükleri hal budur. AKP-MHP iktidarı kendisi dışında Türkiye’de hiçbir siyasi gücün yürütemeyeceği bir politika uyguluyor. Bu politikayı izleyenler iktidarı başkalarına bırakmazlar. Bu açıdan Tayyip Erdoğan ve AKP seçimle gitmez tespiti bir gerçekliği ortaya koyuyor. Muhalifler, kaybettiği bir seçimde AKP’yi iktidarı bırakmaya zorlayacak bir örgütlü güce ve kararlılığa sahip olmazlarsa AKP-MHP ve müttefikleri iktidarı bırakmazlar. 20 Temmuz’da bir darbe yaptılar, bunu süreklileştirirler.
Bazıları “AKP ve Erdoğan bunu yapamaz” diyorlar. Bu gaflettir, kendini kandırmadır. AKP-MHP iktidarının kaybetmesi beka sorunu görülürse hiç bırakırlar mı? “Vatan söz konusu olduğunda gerisi teferruattır” demiyorlar mı? Vatan ve beka konusunu da AKP-MHP ve müttefikleri belirlemiyor mu? Şu anda yürütülen tüm politikalar seçimle iktidarı bırakmama politikalarıdır. Ya seçim onların iktidarını sürdürmesine meşruiyet kazandıracaktır, ya seçim sonuçlarını tanımazlar, ya da kaybedecekleri bir seçime gitmezler. Demokrasi güçlerinin bu gerçeği görerek halk gücü ile onları iktidarı bırakmaya zorlayacak bir çalışma ve hazırlığının olması şarttır. Hatta hiçbir meşruiyeti kalmayan, aslında seçim kaybetmiş, ya da kaybedilen seçimden sonra iktidarı bırakması gereken AKP’yi iktidarı bırakmaya zorlamak da meşru bir hak konumundadır. İktidarlar gaflet ve delalet içindeyse hiç kimse halkın bu iktidarları kabul etmesini isteyemez.