Gebze Cezaevi’nde bulunan Özlem Özdemir tecride karşı 16 Aralık 2018’de süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başladı. Özdemir, Güven’e bir mektup yazdı. Jinnews’te yer alan mektup şu şekilde: “Geceyi çok uzun yaşadık ay karanlık sularda/Çözdük yaşadıklarımızla gizini, ki biliriz/Leyl ile başlayan her şey bir söylencedir/Ama yine de adı Leyla olsun sevgilimizin.
Sevgili Leyla…
İsminle başlayan ne çok şiir, türkü, aşk var değil mi? Bu topraklarda her çağda bir Leyla muhakkak olmuş. Ki senden sonra da bir çok Leyla olmaya devam edecek. Ama işte bu kızılca kıyamet çağın Leyla’sı sensin. Nereden başlamalı bilemiyorum. Sen içerideyken de sana yazmıştım. (Sana hep yazmak istiyorum.) Seni hep merak ediyorum, ediyoruz. Biliyorum senin de aklın bizlerde. Bizim eylemde bugün 58. günümüz. Ama dedim ya güzel yoldaşım, biz seni merak ediyoruz. Hani bir söz vardı: ‘Başarı; doğru yerde, doğru zamanda, doğru adımı atmaktır’ diye. Bana göre öncü de işte o doğru adımı atandır. Attığın adım bir öncünün adımıdır. Başlattığın eylem de doğru yerde ve doğru zamanda başlatılan bir eylemdir. Buralarda seni tanıyan çok arkadaş var. Onlara seni soruyorum hep. Her arkadaşta güzel izler bırakmışsın yoldaşım. Seni ne güzel anlatıyorlar. Öyle bir yüreğin ve öyle bir cesaretin olmasa, o güçlü adımı nasıl atabilirdin ki. Sen eyleme başlamadan önce S. Zwein’in ‘Yıldızın Parladığı Anlar’ adlı kitabını okumuştum. Belki okumuşsundur da. Tarihteki kimi önemli olayları önemli karekterleri anlatmıştı. Yani onların yıldızlarının parladığı anları. O anlar öyle kısacık bir an ki, birininki bir anlık aşk, birinin ki unutulmuş bir kapı, kimininki birkaç saniye….
Sen yaşamın da eylemcisisin
İşte o zaman epey düşünmüştüm. Çağlar devrilip çağlar açan olaylar ve kişiler o kısacık bir an’da yaratıyorlar yeniyi. Sonra senin eylemin… Sende o anı fark ettim. O an’ın, o an’ın güzelliğinin ve büyüsünün yanı başından geçip gitmesine izin vermedim. Ve senin açtığın o kapıdan şimdi birçok yoldaşım -içeride, dışarıda- giriyor. O an büyüyor. Bizim yıldızımızın parladığı o an’ı da sen yarattın. Güzel yoldaşım; seni ve eylemini ilk günden bu yana an be an takip ettim. Şimdi ben de eylemdeyim. Ama inan aklımız hep sende… Fotoğraflarda çok güzel görünüyordun. Direniş kadına ne kadar da yakışıyor değil mi? Yine verdiğin röportajları takip ediyorum. Anlaşılıyor ki süreçten hiç koparmıyorsun kendini… Duruşunla, mücadelenle, eyleminle kendi perspektifini oluşturuyorsun. Sen sadece eylemin eylemcisi değil yaşamın da eylemcisisin. Eylemden önce, daha doğrusu eyleme ilk başladığm gün hep şunu söyledim kendime ‘Devrimin her aşamasını ve zafer gününü görmek istiyorum!’ Ben hep buna tutundum. Hala da oraya tutunuyorum. O gün gelecek ve ben o günü görmek istiyorum. Görmesem de canım sağ olsun… Geçen gün sen de öyle diyordun. Sen de o günü görmek istiyorsun. Senin o söyleminden öyle büyük bir moral aldım ki…
Hevalcan,
Sen hep Kürt kadınlarından, Kürt annelerinden ve Kürt çocuklarından bahsediyorsun. Bir zamanlar Kürt kadınlarının öncülüğünde atılmış adımlar… Bir zamanlar da Kürt çocukları atmış o adımı. Şimdi bir Kürt anası atıyor o adımı ve kadınlar ve çocuklar o adımı takip ediyor. Ben de bir Türk kadını olarak, adımlarımın bu adımlarla birlikte ilerlemesinden onur duyuyorum. Keşke Türk ve Türkiyeli kadınlar olarak bu eylemde daha güçlü yer alıp destek verebilseydik. Bu açıdan eylemde yer alışımın Türkiyeli kadınları temsil etmesi boyutuyla farklı bir anlamı da var benim için…
Sevgili Leyla Heval,
Newroz’a az kaldı. Bu seferki Newroz’un anlamı bizim için daha büyük. Belki bu Newroz olmaz ama, kim bilir belki bir başka Newrozu hep birlikte kutlarız. Umarım seni sıkmamış, yormamışımdır. Yoldaşım seni sımsıkı kucaklıyor, öpüyorum. Moralin, güzelliğin devri daim olsun. Unutma, senden moral ve güç alıyoruz. Dirençle ve sağlıcakla kal yoldaşım…”