Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben ya İstanbul’dan Diyarbakır’a giden bir uçakta olacağım ya da çoktan çocukluğumun, ilk gençliğimin, ilk yaralarımın, kalbimin şehri Amed’e inmiş, yine onun havasını soluyor olacağım. Bugünse İstanbul’da bahar güneşi pırıl pırıl, hafif bir yel yine de üşütüyor ama arada bir, mimozalar, çiçeklenen ağaçlar baharın gelişini kutluyor. Kürt halkı ise taze bir heyecanla Newroz’a hazırlanıyor. Hissediyorum. Amed’e doğru yola çıkacak oluşumun sebebi de Newroz kutlamalarıdır zaten.
Yazarken arada bir televizyonun sesini açıyorum. Haberleri takip etmem lazım. İktidarın sesi ekranlarda. Bu bahar havası, doğanın uyanışı, çiçeklenişi ile büyük bir tezat teşkil ediyor televizyondan gelen sesler. Her söylem, her söylev, hepsi toplumsal barışı tahrip etmek üzere kurgulanmış.
Penceremden vuran güneş ışınları beni ısıttıkça ben de geçmişi hatırlıyorum şimdi.
Çocukken Suriçi’nde sevinçle uyandığım Newroz sabahları. Dayemin kadifeli, pullu elbisesinin ışıltısı gözümün önünde. O çocuksu sevinci her şeye rağmen bugün de her Newroz sabahında duyarım. 1980’lere doğru doğanın uyanışına paralel benim de politik uyanışım, Newroz’un esas anlam ve önemini kavrayışım gelir.
Sonra 1990’lı yıllar ve devletin Kürt halkının Kürt Siyasal Hareketi öncülüğündeki mücadele ve direnişine acımasız katliamlarla verdiği cevap. 1992 yılında Cizre’de Newroz’u kutlamak için yürüyüşe geçen halkın kontrgerilla tarafından taranışı ve yüzlerce insanın ölümü. Sonrası katliamlar, komplolar.
Ama işte yine de halkımızı yıldıramadılar ve Newroz alanlarını milyonlar doldurmaya başladı 2000’lerde. 2013 Newrozu’nda ise artık Kürt direnişi karşısında devlet diyalog arayışına girmek zorunda kaldı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye ve Ortadoğu için ortaya koyduğu ve formüle ettiği gelecek vizyonu ve yol haritası Amed Newroz alanında milyonlarca insan tarafından çıt çıkarmadan dinlenirken artık demokratik çözümün eşiğinde olduğumuzu düşünüyor ve bu mücadeleyi buralara taşıyan fedakâr insanlara büyük bir minnet duyuyordum ben de. Sonra işte son yıllarda enine boyuna tartıştığımız şeyler oldu art arda, Kürtler’in siyasi, sosyolojik ve coğrafi kazanımlarını hazmedemeyen hükümet ve devlet yine savaş konseptine yöneldi. Bugünse Kürtler ve Kürt kurumları artık bir siyasi soykırımın hedefi durumundadır. Bütün bu yıllar boyunca değişmeyen şey ise Kürt halkının kararlı direnişi ve barış iradesidir.
Kürt halkı bu Newroz’a yine onurlu barış şiarı ile yürüyor. Bütün kurumlarıyla halkımız ve siyasal hareketimiz demokratik çözüme ideolojik ve pratik olarak hazırdır. Sivil toplumumuz siyasi hareketimizin iradesinin arkasındadır ve onun programını ve ideolojisini destekleyip toplumsallaştırmaktadır.
Çarşamba akşamı (yarın) Amed’deki sivil toplum örgütlerinin Newroz kutlamasına davetliyim. Sivil toplum örgütlerinin bir araya gelip böyle bir etkinlik düzenlemesi iktidarın Kürt kentlerindeki kayyum uyugulamasına etkili bir karşılık olacaktır seçim öncesi. Sivil toplum örgütleri demokratik bir direniş cephesinin hattının olmazsa olmazıdır çünkü.
Bu yerel seçimin hemen Newroz haftasının ertesine denk gelmesi iyi oldu. Baharın doğayı tazelediği bugünlerde halkımız da tazelenmiş talepleri ve kararlılığı ile sandıklara yürüyecek ve demokratikleşmenin kapısını bir kez daha aralayacak, anasının ak sütü gibi helal belediyelerini kayyumların elinden alacaktır Ancak benim bu bahar tazeliğinden ve Newroz’dan esas beklentim sevgili Leyla Güven’in şahsında bütün açlık grevi direnişçisi yoldaşlarımızın haklı talepleriyle elde ettikleri kazanımların sevinciyle aramıza dönmeleridir.
Onlar bedenlerini güzle birlikte direnişin yoluna yatırdılar. Ve ağır bir kış geçirdiler yılmadan. Şimdi halkımız güneş ışıklarıyla onların da yüzlerinin parlamasını bekliyor. İlkbaharı böyle karşılamak istiyor Kürtler. Tecride karşı büyük bir kazanımla. Bu Newroz Leylalar’a duyduğumuz minnetin Newrozu olacaktır. Ben böyle umuyorum.