“Yüzyıllar önce köklerinden kopartılmış ve İç Anadolu’nun çorak topraklarına sürgün edilmiş, her şeye rağmen asimile edilememiş, geçmişinin peşine düşen, köklerinin arayışını ve mücadelesini verirken kadınların özgürlük mücadelesi ile buluşan bir Kürt kadınıyım”diyor kendisi için Kürt Siyasetinin Mor Rengi kitabında. 1964’de Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde yedi çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya gözlerini açar. 17 yaşında iken ailesi tarafından görücü usulü ile bir kuzeniyle evlendirilir, Almanya’ya taşınırlar. Daha sonra boşanarak iki çocuğu ile memlekete geri döner. 1994’teki HADEP kongresinde Konya il yönetimine seçilir ve daha aktif çalışmaya başlar. O dönem için sadece iki kadın vardır yönetimde. Ailesinin bütün engellemelerine rağmen siyasette aktif çalışmaya devam eder ve 2001 yılında parti çalışmalarına profesyonel olarak katılma kararı alır. “Artık çocuklar büyümüştü ve beni Konya’ya bağlayan bir şey kalmamıştı”der. Almanya’dan getirdiği tüm ev eşyalarını ihtiyaç sahiplerine dağıtır ve valizini alıp Ankara’ya gider. Aynı yıl içerisinde partinin kadın kolları genel merkez yönetimine seçilir. İlk çalışma bölgesi olan Çukurova’da üç yıl çalışır. 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde kadın hareketi olarak kadın kotası olarak belirlenen Adana Seyhan ilçesi Küçük dikili Belediye Başkanlığı’na aday olur. Kendisi ile beraber dokuz kadının belediye başkanı seçildiği bir seçim olacaktır bu. Kürt kadın hareketinin ilk defa kadın katılımı üzerinden dikkat çektiği fakat hem yurt dışından gelen heyetlerin hem de Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının şüpheyle yaklaştığı bir süreçtir bu. Kimse kadınlara dair kararlara parti genel başkanının dahi karışamayacağına inanmaz. Küçük dikili Belediyesi başkanı iken ilk önemli icraatı belediyede çalışan isçilerin örgütlü olduğu Genel İş Sendikası ile yapılan toplu sözleşmeye koyduğu kadın özgürlükçü perspektif olur. Belediye meclis üyeleri içerisinde tek bir kadının dahi olmadığı bir ortamda sendika yetkilileri ile şu maddeler üzerinde anlaşır:
(1) Eşinin üzerine kuma getiren, ikinci evlilik yapan personel tazminatsız işten çıkarılır.
(2) Eşine şiddet uygulayan personelin maaşı eşine verilir.
(3) Kız çocuklarını okula göndermeyen personelin erkek çocuğuna verilen eğitim yardımı kesilir.
(4) Belediye çalışanları Newroz ve 8 Mart’ta ücretli izinli sayılır.
2009 yerel seçimlerinde ise kadın arkadaşların önerisi ile Urfa’nın Viranşehir ilçesinde aday olur. AKP’nin adayının büyük bir aşiretten korucu birisi olduğu seçimleri büyük bir farkla kazanır. Urfa için bir ilktir bu. Seçimlerden birkaç ay sonra başlayan KCK operasyonları kapsamında yirmiden fazla eski ve yeni belediye başkanı arkadaşı ile birlikte 24 Aralık 2009’da tutuklanır ve dört buçuk yıl cezaevinde kalır. 2014 yılında tahliye olduktan sonra partinin yerel yönetimler komisyonunda çalışmaya başlar. 7 Haziran 2015 seçimlerinde Urfa’dan milletvekili seçilir. 24 Mart 2016’da düzenlenen kongrede tüm delegelerin oylarıyla Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı seçilir. 24 Ocak 2018’de gözaltına alınır, sonra Amed zindanına götürülerek tutuklanır. KCK operasyonları ismi altında daha önce dört buçuk yıl kaldığı cezaevidir burası. 24 Haziran 2018 seçimlerinde ise tutuklu olmasına rağmen HDP tarafından Hakkâri’den milletvekili adayı gösterilir ve ilk sıradan seçilir. “1994 yılından bu yana bir kadın, bir anne, bir Kürt, bir feminist ve daha birçok kimlikle yaşamda var olmaya çalıştım” çalıştım diyen Güven, 7 Kasım’da bu çok kimlikliliğe yeni bir direniş çentiği daha atar. Tutuklu yargılandığı davanın Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 Kasım’da görülen duruşmasında “Ben siyasette PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadının siyasette yer alması perspektifinden esinlenerek aktif olarak yer aldım. Bugün Sayın Öcalan üzerindeki sadece bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum. Bundan sonra mahkemeye hiçbir savunma yapmayacağım. Yargı hukuksuz kararlarına son verene kadar ve tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim. Gerekirse eylemimi ölüm orucuna da dönüştüreceğim” diyen Leyla Güven’in açlık grevi bugün itibariyle 18’inci gününde.
Büyük özgürlük mücadeleleri yürütülürken ortaya çıkan bazı önemli uğraklar, fırsat ve tehdit potansiyellerinin eşit şansa sahip olduğu bir tarihsel zorlanmanın eşiğinde birikirler. Etki alanında bulunan bütün aktörlerin ortaya koyacağı her hamle bu tarihsel eşiğin akacağı yatağın genişlemesini ya da daralmasını sağlar. Leyla Güven kendi bedenine yönelttiği bu‘ağır çekim ölümü’bir direniş hafızasında biriktirerek eriyor günden güne. Fakat eriyen sadece onun bedeni değil,iktidarın içimizde birer buzdağına dönüştürdüğü korkular da aynı zamanda. Bu korkuları özgürleştirecek, sokaklardan taşmasını sağlayacak gücün duygusunu ve esas olarak da harekete geçme sorumluluğunu veriyor bizlere.
(*) Leyla kimdir, Leyla kadındır