‘Özgürce ve insanca bir yaşam için elden bir şey gelmiyorsa açlık grevi eylemine gidilir’ diyen FHKC Merkez Komite Üyesi Leyla Halid, Açlık grevi eylemlerinin etrafında kenetlenme çağrısı yaptı. Halid, fırsat bulursa Leyla Güven’i ziyaret edeceğini de söyledi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 8 Kasım 2018’de başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi 158’inci gününde devam ediyor. Güven’in ardından Türkiye cezaevlerinde, dışarıda ve dünyanın birçok yerinde başlayan açlık grevi eylemleri 1 Mart itibariyle 7 binden fazla tutuklunun katılımıyla sürüyor. Şimdiye kadar 7’si Türkiye cezaevlerinde, biri Almanya’da olmak üzere 8 kişi tecridi protesto etmek için yaşamına son verirken açlık grevi eylemcilerinin de sağlık durumu giderek kötüleşiyor. Açlık grevi eylemi uluslararası boyutta ses getirirken Türkiye’nin ise bu eyleme yönelik sessizliği sürüyor. KESK’in İstanbul’da düzenlediği Ortadoğu Konferansı’na katılan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Merkez Komitesi üyesi Leyla Halid, açlık grevi eylemini Mezopotamya AJanı’na (MA) değerlendirdi.
Fiilistinliler ve Kürtler
Filistinlilerin İsrail’de Kürtlerin ise bölgede zulüm gördüğünü vurgulayan Halid, mücadelelerinin bu nedenle ortaklaştığını dile getirdi. Birinci Dünya savaşından sonra sömürgecilerin bölgeyi parçalara böldüğünü hatırlatan Halid, “Türkiye’de hasta adam diye tabir edilen imparatorluğun çöküşünden sonra bu bölünme parçalanma devam etti. Halklar arasına sınırlar girdi. Bu süre sonucunda bizim ülkemizde böyle parçalandı. Kürtler kendi topraklarınız üzerinde mücadele veriyorsunuz. Ama Filistinliler kendi topraklarından sürüldüler. İki halk da tabii ki kendi toprakları üzerinde hak talep ediyorlar. Uzun vadeye yayılan bir taleptir ve bu güne kadar sürdü. Hala devam ediyor” dedi.
‘Talep haklı ve meşrudur’
Devam eden açlık grevlerine dikkat çeken Halid, cezaevindeki her insanın kendi özgürlüğüne kavuşma hakkı olduğunu hatırlattı. Özgürce ve insanca bir yaşam için insanın elinden bir şey gelmiyorsa açlık grevi eylemi yapabileceğini dile getiren Halid, şöyle devam etti: “Taleplerini açlık greviyle de elde edemiyorsa temel yaşamını dahi ortaya koyabilir. Çünkü bu talep ettiği haklar temel insan haklarıdır. Leyla Güven, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevi eylemine başladı. Bu talep haklı ve meşru bir taleptir. Fakat bu yetersizdir. Etrafında ciddi bir halk kitlesinin olması gerekiyor. Aynı talep etrafında kenetlenen bir halk kitlesi olması gerekiyor. Hükümeti zorlayacak olan budur. Açlık grevi eylemi direniş biçimlerinden sadece bir tanesidir. Bir sonuç elde edilene kadar bu eylem tekrarlanabilir. Bu eylemi tamamıyla meşru görmek lazım. Fakat biz her şeyden önce yaşamı savunuyoruz. Yaşamı tehdit edecek şeyden kaçınmamız gerekiyor.”
‘Öcalan istemezdi’
Cezaevinde bulunan tutukluların farklı bir eylem yapma şanslarının olmadığını sözlerine ekleyen Halid, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu nedenle kendi bedenleri üzerinden bir eyleme giriştiler. Bu doğaldır. Ama daha farklı eylem biçimleri olabilir. Önemli olan özgür olanların geliştirecekleri eylemlerdir. Ben Abdullah Öcalan’ın kendisi için birinin ölüme yatmasını isteyeceğini sanmıyorum. Abdullah Öcalan böyle bir şey istemezdi. Leyla Güven’i ziyaret etme fırsatım olursa kendisine bedenine zarar vermemesini isteyeceğim. Başka eylem biçimleri denenebilir. Şuan Filistin tutukluları da açlık grevi eylemindeler. Burada da halk nöbetleşe açlık grevi eylemine giriyor. Protesto eylemi yapıyor. Bu grevlerin etrafında kenetlenen kitleler var. Mektup yazma kampanyaları başlatıldı. Özellikle manevi yönden desteklemek amacıyla dayanışma mektupları gönderiliyor. Türkiye’de ve Filistin’de açlık grevi eylemlerinin etrafında kenetlemek gerekiyor.”