HDP Kapatma Davası kapsamında hakkında siyaset yapma yasağı istenen 451 kişiden biri olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven için AYM’ye sunulan savunmada, Güven’in Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için siyaset yürüttüğüne ve sıklıkla yargı baskısına maruz kaldığına işaret edildi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması ve aralarında eski ve yeni eş genel başkanların da bulunduğu 451 kişi hakkında siyaset yapma yasağı talebiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açtı. Haklarında siyaset yapma yasağı istenen siyasetçiler dava karşısında AYM’ye bireysel savunmalarını sunuyor. Hakkında siyaset yapma yasağı istenen isimlerden biri de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve parlamentoda vekilliği düşürülen HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven.
İki temel başlıkta sunuldu
Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Leyla, 7 Kasım 2018’de tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatmış ve eylemini 200 günün ardından sonlandırmıştı. Leyla’nın avukatları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından hakkında istenen siyasi yasak talebine karşı AYM’ye savunma sundu.
Avukatları tarafından AYM’ye sunulan hukuki savunma “Müvekkilin Siyasi Parti Geçmişi” ve “İddianamenin Müvekkille İlgili Bölümüne Dair Savunmalarımız” şeklinde iki temel başlıktan oluştu.
Barışçıl bir kadındır
Leyla Güven’in siyaset ve mücadele yaşamına geniş yer verilen savunmada, Güven’in 1994’te Konya Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) İl Yönetim Kurulu üyesi olarak siyasete adım attığı vurgulandı. 2004 yerel seçimlerinde Adana’nın Seyhan ilçesine bağlı Küçükdikili’de Belediye Başkanı seçildiğine yer verilen savunmada, “Demokratik Halk Partisi (DEHAP) 2005’de kapanıp Demokratik Toplum Partisi (DTP) kurulunca, 2009’a kadar DTP’li belediye başkanı olarak görevini sürdürmüş, 2009 yerel seçimlerinde önce DTP’den Viranşehir Belediye Başkanı seçilmiş ve ancak DTP’nin Anayasa Mahkemesince kapatılmasından sonra BDP’ye geçerek görevine devam etmiştir. Sayın Güven, 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’den Urfa ve 24 Haziran 2018 seçimlerinde de Hakkari ilinden çok yüksek bir oyla birinci sıradan milletvekili seçilmiş, kamuoyunda barışçıl çabalarıyla tanınmış bir kadın siyasetçidir” denildi.
Çözüm için çalıştı
Leyla Güven’in siyasi yaşamı boyunca Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için siyaset yürüttüğüne, bu nedenle ifade özgürlüğüne, seçilme hakkına, toplanma ve örgütlenme hakkına aykırı şekilde hakkında çok sayıda hukuka aykırı yargılamaların yürütüldüğüne işaret edilen savunmada, 4 Haziran 2020’de milletvekilliğinin düşürüldüğü hatırlatıldı. Güven’e yönelik yargı baskısına dikkat çekilen savunmada, “Yargı baskısı, belediye başkanlığı ve milletvekilliği yaptığı süre boyunca da hız kesmeden devam etmiş; Anayasanın 67’nci maddesinin açık hükmüne rağmen milletvekilliği devam ederken yargılanması sürdürülmüş ve sonuç olarak milletvekilliği düşürülerek tutuklanmıştır” ifadelerine yer verildi.
Seçilme hakkına aykırı tutuluyor
Güven’in üyesi olduğu HDP’nin de bileşeni olduğu DTK Eşbaşkanlığını sürdürdüğü gerekçesiyle, Diyarbakır 9’ncu Ağır Ceza Mahkemesince Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) tarafından korunan ifade özgürlüğüne ve seçilme hakkına aykırı şekilde hakkında ceza tesis edildiğine vurgu yapılan savunmada, dosyanın halen Yargıtay’da temyiz aşamasında olduğu ifade edildi. Savunmada, Güven’in bu dosyadan dolayı hala Elazığ Kadın Kapalı Cezaevinde tutulduğu hatırlatıldı.
Yargılama durdurulmadı
İddianamede yer alan Leyla Güven hakkındaki suçlamalara yer verilen savunmada, Güven’in milletvekili olmasına rağmen Diyarbakır 9’ncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasanın 67’nci maddesi (Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir), AİHS’in 1 No’lu Protokolünün 3’ncü maddesine aykırı olarak yargılamayı durdurmadığına değinildi. Bu kararın Anayasa’nın 36 ve AİHS’in 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma ilkesine aykırı şekilde verildiğine dikkat çekilen savunmada, “Müvekkilin ifade özgürlüğüne ve örgütlenme hakkına aykırı olarak verilen ceza hükmü, HDP’nin kapatılmasına ve müvekkile siyaset yasağı getirilmesine dayanak yapılamaz” denildi.
Eleştiriler siyasi çoğulculuğun olarak değerlendirilmelidir
Yasa ile öngörülme ölçütü, demokratik toplum düzeninde gerekli olma ve ölçülülük yönünden hukuka aykırı olan ceza kararının, parti kapatılmasına dayanak gösterilemeyeceğinin belirtildiği savunmada, “Konuşmanın kim tarafından, hangi konuda ve ne şekilde yapıldığı konusu, kamusal faydayı ilgilendiren konular hakkındaki tartışma ve siyasi ifade söz konusu olduğunda AİHS’in 10’ncu maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca kısıtlama için çok kısıtlı bir alan vardır. Hükümetin toplum üzerindeki baskın pozisyonu, muarızlarının meşru olmayan eleştiri ve saldırılarına karşı, özellikle başka yollarla cevap vermek mümkünse, ceza hukuku araçlarına daha az başvurmasını gerektirir. Castells/İspanya kararının ortaya koyduğu üzere ulusal mahkemeler devlet otoritelerine yönelik eleştirileri cezalandırmaktan kaçınmalıdır. Bu tür eleştiriler sert bile olsa siyasi çoğulculuğun ve kanaat çoğulculuğunun bir parçası olarak değerlendirilmelidir” ifadeleri kullanıldı.
Siyasi faaliyetler parti kapatmaya dayanak gösterilemez
Güven’in, siyasi faaliyetler kapsamındaki konuşmaları nedeniyle cezalandırılmasının, AİHM içtihatlarına aykırı olduğu ve HDP’nin kapatılma davasına dayanak gösterilmesinin hukuka aykırı olduğuna dikkat çekilen savunmada, “Uzun yıllardır demokratik siyaset içerisinde belediye başkanlığı ve milletvekilliği yapmış olan ve DTK Eşbaşkanıyken Afrin’e askeri operasyon yapılmasını eleştirdiği için tutuklanan müvekkil Leyla Güven hakkında derece mahkemesi TCK’ nın 314/2. (örgüt üyeliği) Maddesine muhalefet ettiği gerekçesiyle alt hadden uzaklaşarak 13 yıl 15 ay hapis cezası vermiştir. Mahkeme bu kararına gerekçe olarak müvekkilin DTK Eşbaşkanı olduğunu ve 2007’de kurulan DTK’nin de yasadışı bir oluşum olduğuna dayanmıştır” sözlerine yer verildi.
DTK çalışmaları kullanıldı
“Yasadışı” bir oluşum olarak gösterilen DTK’nin 2007’de birçok sivil toplum örgütü, meslek odaları, inanç temsilcileri, siyasi partiler, şahsiyetler gibi farklı çevrelerin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş bir platform olduğuna dikkat çekilen savunmada, Güven’in anayasal toplantı ve örgütlenme hakkını, ifade özgürlüğünü ve siyasi parti faaliyeti hakkını DTK bünyesinde kullandığı kaydedildi.
DTK Meclis’e resmi düzeyde davet edildi
DTK’nin çalışma ve siyasi faaliyetlerine geniş yer verilen savunmada, 10 yıl boyunca 2017’ye kadar DTK hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmediği ifade edildi. DTK’nin Meclis Başkanlığı tarafından Meclis’e resmi düzeyde davet edildiğinin de hatırlatıldığı savunmada, “Ancak siyasi sürecin değişmesi sonrasında tamamen hukuk dışı gerekçelerle 2017 senesinde DTK sebebiyle demokratik çalışma yürüten siyasetçiler, sivil toplum örgütleri temsilcileri, inanç temsilcileri gibi toplumun farklı kesimlerine karşı soruşturmalar başlamıştır. Müvekkil hakkında ceza gerekçesi yapılan konu da DTK Eşbaşkanı olması gerekçe gösterilerek TCK’nın 314/2. Maddesine muhalefetten verilen hapis cezasıdır. Müvekkilin anayasal siyasi faaliyet yürütmek hakkı, siyasi süreç değişikliğinden dolayı cezalandırma gerekçesi yapılmıştır” diye belirtildi.
Yargılama hukuka aykırı
Güven’in, Anayasa’nın 33 ve AİHS’in 11’nci maddesinde düzenlenen “toplantı ve örgütlenme hakkı”nı kullanmasının örgüt üyeliğine gerekçe yapıldığına dikkat çekilen savunmada, Anayasa’nın 26’ncı (Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar), 34’ncü (Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir) ve 67’nci (Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir) maddeleriyle bağlantılı olarak 13 (Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir) ve 14’ncü (Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz) maddelerinin ihlali ile AİHS’in 10, 11, Ek 1 Nolu Protokolün 3’ncü maddesiyle bağlantılı olarak 18’nci maddenin ihlallerine dikkat çekilerek, hukuka aykırılıklarına yer verildi.
Davanın reddi talep edildi
Savunmanın sonunda Anayasa ve AİHS’e aykırı olan davanın reddine karar verilmesi talep edildi.
Kaynak: JINNEWS