Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, ABD’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de SDG’ye verdiği desteğe vurgu yaparak, “Amerikalıların, burada Kürt ayrılıkçılığını desteklemesi Türkiye’yi de endişelendiriyor. Bu, Kürtlerin azınlık olarak bulunduğu diğer ülkeleri de endişelendiriyor. Çünkü Kürt sorunu çok tehlikelidir. Amerikalılar, Rusya’nın bölünmesinden yana oldukları gibi, Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmaları için Suriye’den koparılmasından da yana. Bu, Amerikalıların uzun zamandır benimsediği ‘böl ve yönet’ çizgisidir. Onlar, Suriye Demokratik Güçleri’nin Kürt liderlerini Şam ile diyalog kurmalarından vazgeçiriyorlar. Maalesef, bu Kürt oluşumlar, Amerikalıların güvenli ortak olduğuna inanıyor” açıklaması yaptı.
Aslında Lavrov “Kürt sorunu tehlikelidir” diyerek ağzındaki baklayı çıkarttı ve konuşmasının devamında, “Astana üçlüsü olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozacak unsurlara karşı sert şekilde müdahale edeceklerini” belirterek Kürtleri tehdit etti. Bir nevi Lavrov, Erdoğan-Soylu-Akar ağzıyla konuşarak Türk ve Suriye devletlerinin birlikte Kürtlere karşı ortak harekatlar düzenleyebilmesinin taşlarını döşedi. Putin’in Erdoğan’ı Esad ile görüşmeye teşvik etmesinin ve “Kürtler ile ilgili meseleyi çözmek istiyorsanız Şam ile görüşün” telkininin bir nedeni de bu. Kürtlerin iki devlet için ortak düşman olduğunun farkında.
Açık ki Lavrov “Amerikalılar, Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmaları için Suriye’den koparılmasından yana” diyerek bir yandan Türk devletinin zaaflarına hitap ederek onları Kürtlerin üstüne saldırtmaya, böylelikle Kürtlerden taviz koparmaya çalışmakta, diğer yandan da Türkleri ABD-NATO’dan uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. Yani bir taşla birden fazla kuş vurmayı hedeflemektedir.
Rusya, Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtlerin hakimiyeti altındaki bölgelere dönük yapmak istediği yeni işgal girişimlerine karşı olduğunu söylüyor fakat Astana üçlüsü adına Kürtleri tehdit etmekten de geri durmuyor. Bu durum bir çelişki gibi görünebilir ama işin aslı bu yaklaşım Türklerin de içinde olduğu Rus planının en işlevli parçası.
Plan şöyle işliyor; Rusya Türk devletine “Kürtler Suriye’de devlet kuruyor” diyor. Türkler hemen saldırı tehdidinde bulunuyor. Ruslar SDG karargahına generallerini gönderip saldırı altındaki yerleri Rejime bırakmasını istiyor. Böylelikle tek bir kurşun dahi sıkılmadan SDG hakimiyetindeki birçok yerin ele geçirilmesi amaçlanıyor.
19 Kasım’dan bu yana yapılan saldırılarda enerji kaynaklarının hedef alınması ve Rusya’nın petrol kaynakları başta olmak üzere tüm kritik yerlerin kontrolünün kendilerine ya da rejime verilmesini istemesinin nedeni de işte bu plan. Türk devleti için hakimiyet Kürtlerde olmasın da kimde olursa olsun yaklaşımı mevcut. Suriye bu yılın başından bu yana Türkiye saldırılarında 52 askerini kaybetti. Askeri kayıplarına rağmen sesini çıkartmamasının ve ölü taklidi yapmasının nedeni de bu plan.
Suriye için, Erdoğan-Soylu-Akar üçlüsünün işgal tehditleri sayesinde SDG’nin elindeki birçok bölgeyi ele geçirmek, 52 askerin canından daha değerli. Amiyane tabirle kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Aslında Rusya’nın bu yöntemle Efrîn, Serêkaniyê ve Girêsipî işgallerinde kısmen sonuç aldığını söylemek mümkün. SDG’nin Rus generallerin teklifini hiç düşünmeden reddetmesi aynı taktiğin bir daha tutmasının mümkün olmadığı anlamına geliyor.
Rusya Kürtlere bakışını Lavrov aracılığıyla itiraf etti ama ABD ve Avrupa’nın yaklaşımı da gerçek anlamda Rusya’nınkinden farklı değil. ABD tıpkı Rusya gibi kendi hedeflerini gerçekleştirebilmek için Türkiye’yi Kuzey ve Doğu Suriye üzerinde siyasi bir enstrüman olarak kullanıyor. ABD ve NATO, Rusya’nın yanında yer almaması için Türkiye’ye tavizler vermekte ve bu saldırılar karşısında sessiz kalmaktadır.
Bu iki hegemonik gücün esas aldığı tek şey ulusal çıkarlarıdır. Çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar. Fakat Kürtlerin de ulusal çıkarlarının olduğunu hatırlatmak, ABD ve Rusya ile geliştirdiği taktik ilişkinin bu ülkelere bel bağlama anlamına gelmediğini bilmek gerekir.
Kuzey ve Doğu Suriye hava sahasının kontrolü ABD ve Rusya’nın elinde. Türk devleti bu iki gücün gözleri önünde Kürtleri bombalıyor. Hava sahasını kapatıp Türk devletinin saldırılarını durdurmadıkları sürece ABD ve Rusya’nın Kürt soykırımına ortak olduklarını bilmek gerekir.