Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu heyetinden Laura Castel, Adalet Bakanlığı’nın İmralı tecridinin ‘kötü muamele’ olmadığına dair kararına ilişkin bakanlığın yalan söyledi
PKK Lideri Abdullah Öcalan, Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı Adası’nda ağır tecrit altında tutuluyor. Abdullah Öcalan’dan yaklaşık 26 aydır da hiçbir haber alınamıyor. Abdullah Öcalan’ın müdafiliğini yapan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının son 8 yıl içerisinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan onlarca başvurudan 23’üne dair AYM, Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi. Bakanlık, avukat yasakları, aile disiplin yasakları, telefon hakkı, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde İmralı’daki yasaklara ve benzer pek çok konuya dair AYM’ye görüş sundu. AYM, 23 dosyaya dair Asrın Hukuk Bürosu’ndan da görüş talebinde bulundu.
Bakanlığa göre İmralı’da ‘kötü muamele’ yokmuş!
Bakanlığın avukat ve aile görüşlerinin engellenmesine dair yapılan başvuruya dair 24 Mart’ta AYM’ye sunduğu görüşte, mahkeme kararlarına işaret edilerek, İmralı’daki tecridin “kötü muamele” olmadığını savundu. Kötü muamelenin “göreceli” olduğunu ileri süren Bakanlık, engellemelere dair kararları anımsatarak, tecridi “hafif” buldu ve İmralı’da “kötü muamele” olmadığını belirtti. Buna karşı ise Kurdistan ve Türkiye ile birlikte dünyanın dört bir yanından Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen mutlak iletişimsizlik yani “incommunicado” ile tecridin son bulması ve bir an önce fiziki özgürlüğünün sağlanması için sayısız girişimlerde bulunuldu. Son girişimlerden biri de 11-12 Mayıs tarihlerinde 2 gün boyunca PKK Lideri’ne yönelik tecride karşı bir araya gelen antropolog ve parlamenterlerden oluşan 3 farklı ülkeden 3 kişilik “Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu”nun İstanbul’da yaptığı ziyaretler oldu. Delegasyon, İstanbul’da siyasetçiler, sivil toplum ve hukuk örgütleriyle bir dizi görüşme gerçekleştirdi.
Talepler Avrupa Konseyi’ne taşınacak
Görüşmeleri ile birçok deneyim ve bilgi elde eden heyet, Avrupa Konseyi’nde yapacakları basın açıklamaları ile ziyaret ettikleri kurum ve kuruluşların taleplerini duyuracaklarının mesajını verdi. Heyet, ayrıca Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin son bulması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için de iletişimlerini sürdüreceklerini ve temel gündemleri arasında yer alacağının bilgisini verdi.
Heyet üyelerinden Avrupa Konseyi Sol Grup Başkan Yardımcısı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi temsilcisi ile İzleme Komitesi üyesi Laura Castel JINNEWS’e konuştu.
Amaçları tecridi gündemde tutmaya çalışmak
İstanbul’a gelme amaçlarının siyasi tutsaklar ile Türkiye’deki cezaevi koşulları hakkında izleme yapmak olduğunu söyleyen Castel, Avrupa Konseyi’nde Kürt sorununun kendi içinde gündemin bir parçası olduğunu belirtti. Tecrit konusunu gündemde tutmaya çalıştıklarını söyleyen Castel, “Benim Avrupa Konseyi Parlamentosu ile İnsan Hakları Komisyonu’nda dillendirmek değil, belki de kendi parlamentomda yani İspanya parlamentosunda dile getirmem, gündemde tutmaya çalışmam çok önemli” dedi.
‘Bakanlık kesinlikle yalan söylüyor!’
Adalet Bakanlığı’nın İmralı tecridinin “kötü muamele” olmadığını savunduğu kararını da değerlendiren Castel, “Bakanlığın yalan söylediği apaçık. Tecrit, tanım bakımından işkence ve insan hakları ihlalidir. Tecridin kendisi, bir insanın avukatları, ailesi ile görüşmesini engellemek ve tamamen dünyayla bütün iletişimini kesmek insan hakları ihlalidir. Bu işkence tanımının kendisidir. Kendisinin şu an iyi olup olmadığını, hasta olup olmadığını, ne düşündüğünü, ne söylemek istediğini hatta hayatta olup olmadığını öğrenebileceğimiz bir kaynak yok. Bu açık şekilde insan hakları ihlalidir. Bakanlık kesinlikle yalan söylüyor “diye konuştu.
Castel, Bakanlığın dediği gibi İmralı’da bir sorun yoksa avukatları, ailesi ya da uluslar arası heyetlerin gidip yerinden Öcalan’ı yerinden görmesini talep etti.
CPT raporunu açıklamalı
Avrupa Konseyi üyesi olarak yapabileceği ilk girişimin ise CPT’nin 2022 Eylül ayında İmralı’ya yaptığını duyurduğu ziyarete dair soru sormak ve raporun akıbetiyle ilgili tartışma ortaya atmak olduğuna dikkat çeken Castel, raporun eninde sonunda yayınlanacağını düşündüğünü, CPT’nin de İnsan Hakları Komitesi’ne bağlı bir kurum olduğunu bu durumu tartışma açacağını söyledi.
Avrupa ihlallere göz yumuyor
Uluslararası mekanizmaların Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak iletişimsizlik karşındaki “sessizliğini” neden sürdürmeye devam ettirdiğine dikkat çeken Castel, “Avrupa’nın genel bu konudaki tavrı Türkiye’yi kendine yandaş olarak görmekten yana. Dolayısıyla tecrit ile ilgili ve diğer insan hakları ihlallerine göz yumma, tolere etme gibi bir politika söz konusu. Özellikle Öcalan’ın tecritte olması Erdoğan’ın politikalarını ve zayıflığını ifade ediyor” dedi.
Öcalan’ı tecritte tutmak Erdoğan’ın zayıflığı
Öcalan’ı serbest bırakmadığınız sürece bir barıştan, demokratik çözümden söz edilemeyeceğinin altını çizen Castel, “Onu tecritte tutmak Erdoğan’ın zayıflığı. Cesur, güçlü olan davranış Öcalan’ın serbest bırakılması ve bu tartışmaların demokratik bir ortamda sürdürülmesidir. Öcalan sonuçta Kürt hareketinin lideri, Kürt halkı için çok önemli bir simge. Biz de bir sonraki hafta Avrupa Konseyi toplantısında bu sorunları dillendirmeye çalışacağız ve basın açıklamaları yapacağız. Asıl çözüm diyalogda, Öcalan’ın serbest bırakılması, cesur bir biçimde bu sorunla yüzleşmekte ve demokratik bir şekilde barış sürecini başlatmakta” diye konuştu.
Haber: Marta Sönek/Jinnews