Her ismin bir hikâyesi var ama bazı insanların isimleri, yaşamlarının tek kelime ile özeti gibidir. İsmin anlamının, yaşam ve yüreğe sirayetine dair tesadüfü de olsa ilginç birkaç tanıklığım oldu. Ne bileyim belki de yoğunlaşmam o yönlü olduğundan, dikkatimi çekti. Hasret abinin ömürlük hasretini, Melek annenin ruh ve yüz güzelliğini, Xano’nun Xanıma Kurmanci* halini ve Perişan’ın hazin sonunu ona yordum. Tabi bazı ailelerin, çocuğun doğduğu güne atfen, içinde bulundukları yaşam koşullarından kaynaklı, isim verdikleri de oluyor; Keremê Qolaxasi öykümde; isyanda babasını yitirmiş, sürgünde doğan kız çocuğuna, annesi Keser ismini vermişti.
Keser, Kürtçe’de dert, acı anlamına gelir. Özgür ise doğduğunda babası mahpustu, ne acıdır ki sonrasında o da mahpushaneye düşecekti. Bir an yoğunlaşırsanız, belki sizin de çevrenizde, ismin iz düşümü ilginç hikâyeler vardır.
Bugünkü kahramanımın ismi şiir gibi, bir tek onun mu, değil tabi ki, tüm ailenin. Guli ile Gulizer’in dördüncü kızı; Lalizer. Ermeni, Rum ve Türklerin birlikte kardeşçe yaşadığı, gül bahçesini andıran Hacıveli köyünün, en güzeliymiş.
Ben yetiştiğimde bile, on çocuk doğurmuş ve yaşı çok ilerlemiş olmasına rağmen; kilo almamış, bir yetmişin üzerindeki selvi boyu dimdikti. Lekesiz açık buğday teni, bal rengi gözleri ve açık kumral saçları ile Slavları andırıyordu.
93 harbinden sonra Kars, Ruslara bırakılınca, birçok yerde Türk ahali bölgeden göç etmesine rağmen, dedesi Hacıveli’yi terk etmemiş. Babası Guli’nin de Ermeni ahaliyle arası iyiymiş, hatta sınır çekilince bir dönem orda kalmış, sonra bir af çıkınca geri dönmüş. Gülizer, tek başına evi omuzlamış. Lalizer, anne elinde büyümenin verdiği öz güvenle, evlilik de dâhil, feodal değer yargılarına meydan okuyup, alt üst ederek, hayatına kendisi yön vermiş.
Birkaç köy öteden, köylerindeki imamdan eğitim almaya gelen Süleyman’a gönlünü kaptırmış. Evin tek erkek çocuğu olan Süleyman, nazik yetiştirildiğinden, ince ruhlu ve utangaçmış. O da Lalizer’e karşı boş değilmiş ama Lalizer’in sert mizacından dolayı çekinip açılamıyormuş. Lalizer, bir gün yakasına yapışıp ‘ne diyeceksen de artık Kürt oğlu’ demiş. Kürt oğlu heyecandan, kem küm edince duyguları açıklamak Lalizer’e, onaylamaksa Kürt oğluna kalmış.
Yüz yıl önce, gençlerin he demesi ile iş bitmiyormuş ki. Ya büyükler ne der? Birkaç ay sonra Süleyman’ı zorla Bınevş ile nişanlandırdıklarında, deliye dönüp, sinir olmuş Lalizer. Süleyman, karşısına geçip; ağlayıp, çaresiz olduğunu, genç yaşta ölen amcasının yadigârı Bınevş’i bacısı gibi gördüğünü, Binevş’in de ona aynı gözle baktığını anlatmış. Süleyman ve Bınevş’in cesaret edemediğine Lalizer kalkışmış; Üçünün de kaderini değiştirecek planı yapmış ama geç kalmış. Aile düğün hazırlığına başlamış. Lalizer, yüreğine taş basıp, beter yakmak için, kına gecesine gitmiş. Kına gezdirildiğinde, önüne getirilen kına tepsisine biçare parmağını batırmış; tepsi geçtiğindeyse, hemencecik minderin kenarı ile parmağındaki kınayı silmiş. Gözünden kaçmayan komşu kadın içerlenip, kınanın silinmesinin uğursuzluk olduğunu, genç çiftlere ne garazı olduğunu sorduğunda ise Lalizer duymazlıktan gelmiş. Derken düğün olmuş ama Süleyman ve Bınevş’in duyguları değişmemiş. Süleyman, imama ders bahanesi ile Hacıveli’ye gitmiş; Lalizer’e dert yanıp, ağlamış.
Lalizer, yeni bir planla işe koyulmuş. Herkes uyuduğunda, babasının gamalı hançerini alıp, yan evde kalan Süleyman’ı uyandırmış. Yola koyulmadan önce köpekleri Qeriş ve Yêriş’in zincirlerini de açmış. Köyün dışına çıktıklarında, Süleyman bir an Lalizer’in gözü karalığından korkmuş; gece yarısı, ıssızlık, hançer ve köpekler ‘beni öldürmeyeceksin değil mi Lalizer?’ demiş. Lalizer, basmış kahkahayı ‘ben değil de, Hacı baba öldürür mü bilmem’ demiş. Lalizer, babasının evinden kaçırdığı Süleyman’la, Süleyman’ın baba evine gelmiş.
Tufan kopmuş, yer yerinden oynamış; bir tarafta kavga dövüş, diğer tarafta şikâyet, derken jandarma kapıya dadanmış. Lalizer’in uydurduğu ‘Guli benim babam değil, beni zorla başkasına verecekti, ben de sevdiğime kaçtım’ ifadesine jandarma kanmamış. Perperişan bir halde, baba evine geri dönmüş. Süleyman’sa kahrından hastalanıp, bedenini ölüme yatırmış. Aile çaresiz kalmış; Lalizer’e kızan ama cesaretine de hayran kalan Hacı Baba, amcasının oğlunun yadigârı olan gelini Bınevş’i, perişan olmaması için kendi eli ile beğendiği ve münasip biri ile evlendirip, Lalizer’i de Süleyman’a istemiş.
*Xanıma Kurmanci, Kürtçe’de bir deyimdir; Kürdün Güzeli anlamına gelir.