Gazeteci Halit Ermiş, Kuzey Doğu Suriye’ye mülteci yerleştirme planını ve bölgesel gelişmeleri anlattı:
Türkyie’nin Federe Kürdistan’da KDP işbirliğinde, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik paramiliter gruplar ile yaptığı saldırılar sürüyor. Suriye’ye özel politika uygulayan AKP, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Girê Spî, Efrîn, Serêkanîyê, Cerablus ve Ezaz bölgelerine “mültecileri” yerleştirmeyi amaçlıyor. Rusya-Ukrayna savaşıyla Irak’ta hükümet krizini fırsata çeviren Türkiye, bölgede gerilimi arttırmaya çalışıyor. Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden Gazeteci Halit Ermiş, olası gelişmeleleri, hegemonik güçlerin ve bölge halklarının tutumunu değerlendirdi.
Yeni küresel dizayn
Ukrayna savaşının bölgeye yansımasının beklenen bir gelişme olduğunu belirten gazeteci Halit Ermiş, “Ukrayna’da savaşan güçler, küresel dizaynı gerçekleştiren güçler, aynı zamanda Suriye’de de savaşan güçler. Belki sıcak savaş anlamında karşılıklı bir savaş yürütmüyorlar ama çok yoğun diplomatik bir mücadele yürütüyorlardı. Denge unsurlarını kendi lehlerine çevirmenin mücadelesini yürütüyorlardı. Bölge dinamiklerini kendilerine göre dizayn etme, kendi siyasetlerine koşturmanın yollarını arıyorlardı. Bunun başını ABD ve Rusya çekiyor” diye belirtti.
Bölgenin dizayn edilmesinin Ortadoğu eksenli yeni küresel bir sistemin dizayn edilmesi anlamına geldiğini ifade eden Ermiş, bunun kolay olmadığının altını çizdi. Ortadoğu’nun yapısal gerçekliğinin kısa süre içinde yapılan müdahalelerle dizayn edilmeye müsait olmadığına işaret eden Ermiş, Birinci Dünya Savaşı sırasında ABD veya İngiltere himayesindeki güçlerin 100 yıllık bir ulus-devlet tecrübesi edindiklerini kaydederek, “Bunlar belli bir güç durumuna ve dengeleri değiştirebilecek duruma geldiler” diye konuştu.
Ukrayna denge değiştirdi
Ukrayna savaşıyla beraber Suriye üzerinde oluşan denklenmelerde çatırdamalar olduğunu belirten Ermiş, Ukrayna savaşıyla beraber Rusya’nın Suriye’deki gücünü kaybettiğini söyledi. Rusya ve ABD’nin Suriye’yi soğutmaya aldığını ifade eden Ermiş, “Herkes şu an bekle-gör siyaseti yürütüyor” dedi. Ukrayna’daki savaşın bölgedeki güç dengeleri açısından da belirleyici olacağını ifade eden Ermiş, “Suriye şimdilik gündemden düşürülmüş olsa da sonunda yeniden eksi haliyle hatta çok sıcak, çok şiddetli bir şekilde gündeme gelecektir. Bu güçler arasında sıcak çatışmalara sahne olacak şekilde gündeme gelebilir” ifadelerini kullandı.
Vilayet oluşturma çabası
Türkiye’nin Misak-ı Milli ve Yeni Osmanlıcı hedefleri çerçevesinde hareket ettiğini ifade eden Ermiş, bölgeye mültecilerin yerleştirilmeye başlanmasının büyük bir tehdit olduğunu vurguladı. Türkiye’nin Cerablus ve Efrîn saldırıları ile birlikte bölgede demografik yapıyı değiştirmeyi, işgali kalıcı hale getirmeye çalıştığının Kürt siyaseti tarafından sürekli dile getirildiğini belirten Ermiş, “Türk devleti bölgeyi Türkleştirme hem de bölgeyi asimile etme, bir Türkiye vilayeti oluşturmaya çalışıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Çünkü; mülteci diye getirip yerleştirdiği kişilerin kim olduğu belli değil. Bölge demografisini değiştirmiş oluyor. Çünkü oralardan göç eden milyonlarca insan oldu. Bunlara kapıları kapatmış oluyor” şeklinde konuştu.
Kaostan yararlanma
Bölgede daha önce yaşayanların geri dönmesi durumunda Türkiye’nin yerleştirdiği kişilerle karşı karşıya geleceklerini ve yeni bir çatışmalı sürecin başlayacağı uyarısında bulunan Ermiş, şunları söyledi: “Toplumsal kaos olmayacak mı? Türkiye bu kaosun yaşanacağını, bu çatışmaların yaşanacağını biliyor. Bunu bilerek yapıyor. Çünkü bölgede kaosun bitmesini istemiyor. Bu kaos sürdüğü sürece kendi hakimiyetini sürdürebilir. Bölgeyi sürekli krizli halde, gerilimli halde tutmaya çalışıyor ki, müdahalesinin gerekçesini yaratabilsin. Kendisini bu mültecilerin hamisi durumuna getirmiş durumda. Oysa bu mülteci denen kişiler Türkiye’deki kamplarda eğitilen kişiler olabilir. Çocuklar, insanlar nasıl eğitildi. Buraya yerleştirildiklerinde nasıl bir tehlike yaratacaklar?”
Kürt-Arap çatışması planı
Demografinin değiştirilmek istendiği yerlerde on binlerce paramiliter gücün olduğunu ifade eden Ermiş, şöyle devam etti:“Bir de bu çetelerle bölgeye getirilip yerleştirilen insanların da bir uyum sorunu olacak. Bölge sürekli olarak bir çatışma halinde tutulacak. Dolayısıyla geliştirilen siyaset son derece tehlikeli. Erdoğan kendisinden sonra 10 yıllar sürecek bir kaosun temellerini atıyor şu anda. Kürtleri boğazlamak, ortadan kaldırmak istiyor ama bütün bölgeyi de bu amaca kurban ediyor. Çok kirli yöntemlerle bu yapılıyor. Bölge halkı kabul etmeyecek. Kürtlerle Araplar çatıştırılmak isteniyor. Çok bilinçli bir siyaset yürütülüyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de, Araplar, Kürtler, Türkmenler, Ermeniler, Süryaniler birlikte bir sistem kurarken, Türkiye bu demografik değişimle aslında bunun temellerini de sarsmaya çalışıyor. Serêkanîye ve Efrîn’de Kürtlerle Araplar arasında bir çatışma yaratmak, bütün Kuzey ve Doğu Suriye’ye bunu yaymaya çalışmaktır. Bu çok tehlikeli bir durum. Bunun Türkiye’ye yansımaları da olacaktır.”
Rusya soğumaya aldı
Rusya ve Ukrayna savaşı ile birlikte Rusya’nın bölgedeki siyasetini soğumaya aldığını, Türkiye’nin de bölgeye mültecileri yerleştirmek için bunu fırsata çevirdiğini belirten Ermiş, “Bu olmasaydı Rusya’nın tavrı farklı mı olacaktı? Rusya’nın Efrîn işgalindeki rolünü, Serêkanîye ve Girê Spî’nin işgalindeki rolünü biliyoruz. Çok da farklı bir siyaset yürütecek miydi? Soru işareti. Türkiye Rusya uçağını düşürdüğünde, DAİŞ ile ilişkilerini görüntülerle yayınladı. Ama tavizleri koparınca hasıraltı etti. Çok da gündeme getirmedi. Efrîn’e saldırdığında Türk devletine hava sahasını açtı. Efrîn’in işgalinde önemli rol oynadı. Ukrayna savaşı olmasaydı çok da farklı bir siyaset izlemeyecekti. Ama Türkiye bu süreci herkes Ukrayna ile uğraşırken, ABD Rusya’yı yalnız bırakmak isterken yaptı. Her iki taraf da Türkiye’yi yanına çekmek istiyor. Bu nedenle Türkiye’nin eli çok güçlü. Böyle olunca kendisince boşluk gördü ve getirip, bu mültecileri buraya yerleştiriyor” dedi.
Başat sorumlu Türkiye
Türkiye’nin Lozan’dan bu yana Misak-ı Milli projesini gerçekleştirmeye çalıştığını ifade eden Ermiş, bu projenin Federe Kürdistan Bölgesi’nden Kuzey ve Doğu Suriye’ye uzandığını dile getirdi. Bu projenin gerçekleştirilmesi için Türkiye’nin 3’üncü Dünya Savaşı’nda ortaya çıkan kaosu derinleştirdiğini kaydeden Ermiş, “Onun için vekalet savaşlarına ihtiyaç duydu. Onun için El Nusra’yı, DAİŞ’i büyütmeye çalıştı. Onun için KDP işbirlikçiliğiyle ilişki ittifak kuruyor. Çünkü onlar üzerinden sahada elini güçlü tutmaya çalışıyor. Irak’ta, Suriye’de Ortadoğu’da sorun çözülemiyorsa bunun en başat sorunlu gücü Türk devletidir” tespitinde bulundu.
Kürtler eski Kürtler değil
Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilere yaptığı gibi bu yüzyılda da Kürtleri soykırımdan geçirmek istediğini söyleyen Ermiş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüzyıl boyunca Kürtleri ortadan kaldıramadılar. Kürtler her fırsat bulduklarında ayaklandılar. Kendi kaderlerini tayin etmeye çalıştı. Bugün 3’üncü Dünya Savaşı’nda Kürtler Birinci Dünya Savaşı’nda olduğundan daha güçlü. Bir siyaset sahibi. Dünya siyasetini çözdü. Dostunu düşmanını biliyor. Bir öz güç sahibi oldu. Bir ulus bilinci edindi. Böyle bir realite edindi Kürtler. Buna karşı da ‘nasıl dağıtabilirim, nasıl soykırımdan geçirebilirim’ peşine düşülmüş durumda. 2023 hedeflerini ortaya koyarken Erdoğan, bunları tasfiye etmekten bahsediyor.”
İran’ın etkisi
Türkiye’nin bölgede karşısına çıkacak tek gücün Kürtler olmadığını vurgulayan Ermiş, “Şam hükümeti mültecilerin yerleştirilmesini işgal olarak değerlendirdi. Bu Suriye ile bağlantılı değil sadece İran’la da ilgili. Şam tepki gösteriyorsa, İran gerçekliğinden kaynaklıdır. Eğer Irak’ta Türk devleti istediğini gerçekleştiremiyorsa, Kürtlerin direnişinden kaynaklı ama ikincisi ise İran’ın Türk devletinin tek başına hegemonyasını kurmasını istememesinden kaynaklıdır” diye belirtti.
Irak’taki kriz
Irak’ta yaşanan hükümet krizine değinen Ermiş, Türkmenlerin siyaset sahnesinde güçlenmesinin Türkiye’nin silahlandırmasıyla, desteklemesiyle olduğuna dikkat çekerek,“Dolayısıyla Irak siyaseti içinde Güney Kürdistan’da, Kerkük’te, Hewlêr’de yürütülen siyaset Türk devletine hizmet eden bir siyaset oluyor. Irak’ın geleceğine hizmet eden bir siyaset olmuyor. Suriye’de Cerablus’a yerleştirilenler, SMO içinde eğitilenler nasıl Suriye’ye hizmet edecek. Bu şekilde Suriye ve Irak’ta ortak bir cepheden nasıl bahsedebiliriz. Birbirine karşı kullanılmış güçler. Sinir uçlarına dokunuluyor. Dolayısıyla siz Irak’ın, Suriye’nin geleceğinden bahsedemezsiniz. KDP Türkiye ile 50 yıllık bir petrol anlaşması yapmışken, biz nasıl KDP ile Hewlêr yönetimiyle Bağdat yönetimi arasında bir anlaşma olmasından bahsedebiliriz. Nasıl Kürtlerin bütünlüğünden bahsedebiliriz” diye konuştu.
Alternatif sistem
Bütün güçlerin Kuzey ve Doğu Suriye’de geliştirilen sistemden çekindiğine dikkat çeken Ermiş, bu sistemin her geçen gün genişlediğinin altını çizdi. Ermiş, “Mevcut siyasi yapılanmalarla gidilemezse de bunların alternatifinin geliştirilemeyeceği diye bir şey yok. Halklar bilinçleniyor. Halklar artık ortak cephede buluşuyor. Kürtlerle Araplar arası, Kürtlerle Süryaniler arası, Kürtlerle Türkmenler arası ilişki ve ittifak oluşuyor. DAİŞ’e karşı nasıl ortak cephede buluştularsa, bugün de kendi sistemlerini oluşturan ortak bir cephede buluşuyorlar. Bu Irak’ı da etkiliyor. Şengal’i bu yüzden dağıtmaya çalışıyorlar. Şengal’de geliştirilen sistemden korkuyorlar. Çünkü ortak iradeye demokratik normlara bağlı olarak bir sistem oluşturuluyor. Ve daha da genişleyecek” değerlendirmesinde bulundu.
Bir umut yaratılıyor
Tüm bunlara karşı direnen bir halk gerçekliğinin olduğunu vurgulayan Ermiş, şunları ifade etti: “Bence giderek, Şam da İran da bu gerçeği daha iyi görecek. Devletler de kendilerini dönüşümden geçirmek zorunda kalacaklar. Çünkü mevcut gidişat kendilerini daha çok kaotik duruma sokuyor ve küresel güçlerin müdahalesine açık tutuyor. İnsanların arayışları var onun için sahipleniyorlar. Demokratik Konfederalizm iyi niyet için söylenen bir durum değil. Her geçen gün hayat bulan bir gerçeklik. Arap aşiretleri Şam hükümeti, Türk hükümeti yanına çekmeye çalıştı ama başaramadı. Kendi sistemlerini sahiplendiler. Bu giderek etrafını da etkileyecektir. KDP’yi yanlarına çektiler ama Şengal, Süleymaniye halkı direniyor. O nedenle paramiliter yapıları yanlarına çektiler. O nedenle umutsuz olmaya gerek yok. Direnen halk gerçekliği var. Bu çıkışın yolu oluyor. Bu umut yaratıyor. O açıdan Ortadoğu’da yürüyen 3’üncü Dünya savaşında kaybeden güçler egemen ulus güçlerdir. Küresel sermaye güçleridir. Sayın Öcalan şunu söylüyordu: Devlet+demokrasi güçleri bu çizgiye gelecekler.”
Ahmet Kanbal/MA