Geçmiş dönemde “Tampon bölge” tezi ile Suriye topraklarına giren Türkiye, yeniden dillendirilen “Güvenli Bölge”den pay almaya çalışıyor. Ancak saha gerçekleri Türkiye’yi dışta bırakacak nitelikte. Arap Gücü ya da BM’nin korumasındaki bölge konusunun ön plana çıktığı belirtilirken, uçuşa yasak bölge ilanı da tartışılıyor.
Nazım Daştan / MA
Suriye iç savaşında “çekiliyoruz” açıklaması ile sona gelindiğine işaret eden ABD’nin oturtmaya çalıştığı dengelerin detayları netleşmeye devam ediyor. Türkiye; ABD’nin yeni dengelerinde Kuzey ve Doğu Suriye bölgesine yönelik tehditlerine devam etse de, ABD’nin sözünü ettiği “tampon” ya da “güvenli” bölge oluşturulması açıklaması dikkatleri farklı yöne çekti.
Sahada hareketlilik
Minbic’e saldırmak için bir Rusya bir ABD’nin kapısını çalan Türkiye, kontörlündeki İdlib’te Heyet Tahrir El Şam (HTŞ/El Nusra) ve Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) çatısında toplanan ÖSO gruplarının çatışmasından zaman kazanmaya çalışıyor. Bu konuda Rusya, İran ve Türkiye’nin görüşmeleri sürse de, HTŞ ile Suriye rejimi güçleri arasında İdlib’in güneyinde beklenen çatışmalar başladı.
Aynı kapsamda Şam ve Moskova’da rejim ile Demokratik Suriye Meclisi (MSD) güçleri arasındaki görüşmeler de arttı. Görüşmelerde Suriye’nin geleceğine ilişkin siyasi, idari ve ekonomik konuların masaya yatırıldığı belirtiliyor.
Bunun yanında Arap devletleri de Şam ile ilişkilerini güçlendirirken, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’den sonra Suudi Arabistan da Şam’da büyükelçilik açıyor. Şam’ın Arap birliğine alınması da tartışılan konular arasında. Yine Kuzey ve Doğu Suriye ile Şam arasında arabuluculuğu üstlenen güçlerin başında ise Mısır geliyor.
Güvenli bölge meselesi
Bu gelişmelerin akabinde ise adı farklı çevreler tarafından lanse edilen bir bölgenin oluşturulması dillendirildi. Bunu dillendiren ise, Suriye savaşında kimi taktik değişimlere giden ABD oldu. İlkin yeni dengelerin konuşulmaya başladığı zamanlar sarf edilen bölge, sahada bulunan bütün güçleri ilgilendiriyor.
Güvenli bölge nereleri kapsıyor?
Söz konusu bölge Cizire Kantonu’nun Suriye-Irak sınırından başlayarak, Kobanê Kantonu sınırlarına kadar düşünülüyor. Bu bölge yaklaşık 400 kilometre uzunluğunda. Sınırdan içeriye doğru belirtilen 20 mil ise, Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi içinden geçen uluslararası yola kadar. Bu hat, Kürt ve Arap coğrafyasının kesiştiği alan olarak da görülüyor. Bu bölge içinde Dêrik, Rimêlan, Til Koçer, Girkê Legê, Tirbêspî, Qamişlo, Amûdê, Derbesiyê, Mebruka, Til Temir, Serêkanîyê, Siluk, Girê Spî ve Kobanê gibi yerleşim alanları yer alıyor. Çoğunluğu da Suriye iç savaşı başladığında Kürtlerin demokratik özerkliği ilan ettiği yerler olarak biliniyor.
Bölge kimin kontrolünde olacak?
Kimi çevrelerce içeriği farklı olarak belirtilen bölgenin nasıl olacağı herkes tarafından merak ediliyor. ABD içeriğini belirtmese de, Türkiye yaptığı açıklamalarda bölgenin kendi lehine olacağını savunuyor. Söz konusu bölgenin Türkiye’nin kontrolüne bırakılması, Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturulan yönetimin tasfiye edilmesi anlamına geliyor. Böylesi bir bölgenin oluşturularak Türkiye’nin kontrolüne bırakılması, Türkiye ve Demokratik Suriye Güçleri’ni (DSG) yeni oluşan sınırda da karşı karşıya getireceği için çok gerçekçi görülmüyor. Bölge siyaseti böylesi bir yaklaşımı gündemine bile almazken, bunun yanında Suriye savaşında yer alan diğer taraflar da oluşturulması öngörülen bölgenin Türkiye kontrolüne girmesine karşı. Türkiye bu yaklaşımı kendine göre ele alırken, bölgedeki kaynaklar ise oluşturulması planlanan bölgenin nasıl olacağının tüm taraflar arasında görüşülmeye devam ettiğini aktarıyor.
Türkiye’nin güvenli bölge planıyla farklı
ABD’nin açıklamasından hemen sonra hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu kurulması tartışılan bölgenin Obama döneminde önerdikleri formül olduğunu belirtti. O dönem adı geçen bölge ise, Fırat’ın batısı olarak bilinen Cerablus’tan Ezaz’a kadar olan hat olduğu biliniyor. Sınırdan 30 kilometre derinliğine kadar gidebilecek şekilde tasarlanan bölgenin içinde Cerablus, El Rai (Çobanbey), Bab ve Ezaz gibi kentler bulunuyordu. Tampon bölge tartışmalarının sonucunda ise, Türkiye’nin Suriye topraklarına fiziki olarak girmesine izin verildi. 25 Ağustos 2016’da Cerablus’a giren Türkiye, ardından Bab’a kadar inerek planladığı tampon bölgeye girmişti. Dolayısıyla şimdi belirtilen bölge ile Türkiye’nin önerdiği bölgenin birbirinden bağımsız olduğu belirtiliyor.
Özerk yönetimin tavrı net
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ise, oluşturulacak bölgenin Arap gücü ya da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından oluşturulacak barış gücünün olması şartı ile gerçekleşebileceğini belirtiyor. Söz edilen Arap gücünün ise Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn gibi güçlerden olması planlanıyor. İçeriği halen net olarak Kuzey ve Doğu Suriye yönetimine iletilmeyen konu hakkında, ilerleyen günlerde tarafların görüşmesi bekleniyor.
Bölge hakkında öne çıkan diğer bir görüş ise, Türkiye ile Kuzey ve Doğu Suriye güçlerini ikna edebilecek bir yol olduğu söyleniyor. Bu kapsamda birçok gücün çeşitli hamleler yaptığı da gelen bilgiler arasında. ABD’nin “Kürtleri ve Türkleri bir çizgide buluşturmak” temelinde yaklaştığı belirtiliyor.
Uçuşa yasak bölge
Öte taraftan uluslararası ve bölgenin savunma güçleri arasında masaya yatırılan diğer bir konu ise, uçuşa yasak bölge. Son gelişmelerle birlikte daha fazla gündeme gelen uçuşa yasak bölge hakkında, özellikle Fransa’nın olumlu yaklaştığı belirtilirken, diğer güçlerin de bu konuyu gündemine aldığı aktarılıyor.