İlginç günlerden geçiyoruz. Yerel seçimler AKP’nin ve Erdoğan’ın siyaseten sonlara yaklaştığını gösterdi. Özellikle İstanbul seçimlerinin Erdoğan’ın hazmetmesi zor bir sonuçla bitmesi neredeyse bütün siyasi teamüllerin yerin dibine gömülmesine neden oldu. Erdoğan’ın- Öcalan’ın haklı biçimde vurguladığı gibi- Cumuriyetin başından beri varolan iki kutuplu siyasi dokuyu tek bir demokrat kimlik altında uzlaştırmak yerine, kutuplaştırarak bölme ve böylelikle iktidarını sürdürme politikası en uç noktasına evrildi. Bir anlamda bu İstanbul seçimleri bu iki kutuplu siyasi alanın da sonuna geldiğimize işaret eden bir seçime dönüştü.
İstanbul seçimlerinde sona gelirken, bütün kamuoyu yoklamaları CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun seçimi alma olasılığının güçlendiğini gösteriyor. Doğrusu AKP’nin inanılmaz genişlikteki medya makinasına rağmen toplumda moral üstünlük CHP tarafına geçmiş görünüyor. Bunun en önemli nedeni, YSK’nin rolünün de, medyadaki bel altından sürdürülen savaşın da, Erdoğan’ın bir Cumhurbaşkanı olarak yaptığı müdahalelerin de temelde bütün devlet imkanlarının da kullanıldığı bir manipülasyon mekanizmasının sonuçları olduklarının görünür hale gelmesi. Bu nedenle de moral üstünlüğünü kaybetmiş bir AKP’nin bu seçimi kaybedeceği giderek anlaşılmakta.
Tam bu noktada, seçime iki gün kala-yani dün- Öcalan’dan HDP’nin seçimlerde tarafsız kalması gerektiğini söyleyen bir mektubun medyaya düşmesi hemen herkesin kafasının karışmasına neden oldu. Üstüne aynı akşam malum medya mensuplarının Erdoğan’la yaptıkları söyleşide Erdoğan’ın İstanbullu Kürtlerin kafasını karıştırmak amacıyla yaptığı açıklamalar, bu medya manipülasyonun bir “saray manipülasyonu” olduğunu açığa çıkarmış oldu. Olay çok yeni olduğu için daha ileri yorumlar yapmak istemiyorum. Ama şunları söylemek de boynumun borcudur diye düşünüyorum. Öcalan’ın sözünü ettiği tarafsızlık zaten HDP’nin de sürdürdüğü bir tarafsızlıktır. Seçimlerde Ekrem İmamoğlu’nun desteklenmesi, HDP açısından CHP’nin desteklenmesi değil, günün koşullarında bir “Demokrasi İttifakı’nın” HDP açısından hiçbir şeyi pazarlık konusu yapmadan oluşması için atılmış bir adımdır
“Türkiyelileşme” fikri üzerine kurulmuş bulunan HDP, bu fikrin gereği olan “radikal demokrasi” olarak da ifade edebileceğimiz bir “üçüncü yol”u inşa etmek üzere kurulmuş bir partidir. Bu nedenle de ülkeyi kutuplaştırarak yol almak isteyen AKP de, zaman zaman demokratik fikirleri atlayarak devletçi yol izleyen CHP de HDP’nin bu varoluşundan ve işaret ettiği uzlaşmacı, özgürlükçü ve demokrat tutumundan rahatsızlık duymaktadır. Bütün bu nedenlerle ben diyorum ki “saray operasyonu” olarak sahneye konmaya çalışılan bu oyunla, Öcalan’ın mektubunda söyledikleri karıştırılmamalı ve Öcalan’ın ifade ettiği başka konular da ayrıca ve samimiyetle tartışılmalıdır.