“Şu oturduğum kat ve gömülmek için bir mezar. Bir katım var oturuyorum, gömüleceğim yeri de biliyorum. Bundan daha büyük mutluluk olur mu?”
Hepimiz onu, “Alyanak” olarak tanıdık. Patronu da oynasa, müdürü de, garsonu da, aklımızda kalan hep o şirin gülümsemesi oldu. O gülümsemeyle ve iyimserlikle yaşadı, öyle yitirdi yaşamını…
Nubar Terziyan… Polis olmak isteyip de aktör olmuş bir adam… Kim bir Ermeni’yi polis yapar ki?
19 Mart 1909 yılında Kumkapı’da doğdu. Daha Bakırköy Bezezyan Lisesi’nde okurken, tiyatroya başladı. Darülbedayi’yi koydu kafasına ama olmadı. Manifaturacılığa başladı. Boş durmadı yine de. Akşamları, arkadaşlarıyla kurduğu amatör tiyatro grubuyla çalıştı. Ermeni kimliğini ise gizlemedi. Osmanlı tiyatrosundan Ermeni bir oyuncunun soyadı olan Terziyan’ı seçti sahnede. Sinema için 1949’a kadar bekledi sabırla. Ancak o zaman sinema oyunculuğuna başladı. Bir süre sonra, yönetmenlerin küçük rollerde hatırladığı biri haline geldi ve sinema hayatında 400’den fazla filmde rol aldı.
6-7 Eylül, onun hayatında ayrı bir trajediydi. Yağmacılarla birlikte gözaltına alınma talihsizliğine uğrayan tek Ermeni herhalde odur! Kalabalık Osmanbey’de ortalığı yakıp yıkarken, Terziyan’ın oturduğu apartmanın kapıcısı, bayrak asmaya akıl edince de kurtuldular. Ama Terziyan duramadı. Evdeki bayrağı alıp karşıdaki kırtasiyeci arkadaşının dükkânına astı. Sonra Balıkpazarı’ndaki kız kardeşini kurtarmak için yola çıktığında kalabalığın ortasında kalıp sürüklendi. Bu arada bir kilisenin yakılmasını küçük kurnazlıklarla engellemeyi başardı ama yağmacılarla birlikte gözaltına alındı. Vapurla Selimiye Kışlası’na götürülürken bir yolunu bulup makine dairesine saklandı ve oradan da bir gemi çalışanıyla birlikte çıkarak kurtuldu.
Hep gülümseyen bu adamı ağlatan en ağır darbe ise Ayhan Işık’ın ölümünde geldi. Oğlu gibi sevdiğiIşık’ın ardından gazeteye verdiği ilanda, “Amcan Nubar Terziyan” imzasını kullanınca, Ermeni zannedilmekten korkan Işık ailesi tepki gösterip, “Amcan Nubar Terziyan imzasıyla çıkan ilanla sevgili varlığımız Ayhan Işık’ın hiçbir ilişkisi yoktur” şeklinde bir ilan yayınladı.
Koca adam, hüngür hüngür ağlar o gün. Çok sarsılmıştır. Oğlu Berç Alyanakziya “O ilan sonrası hem daha büyük bir acı hem de derin bir kırgınlık yaşadı” diyecektir sonradan.
Kırgındır dünyaya ama o yine bildiğimiz kırmızı yanaklı iyi amcadır. Rol değildir sadece iyi olmak onun için. Yaşamında da öyledir. “Çok param olsaydı ne yapacaktım? Hadi tutun bir araba alacaktım. Şimdi köşeye çıkıp dolmuş beklerken önümden kim geçse, ‘Buyrun Nubar Bey’ deyip arabasına davet ediyor.”
Bu kadar işte… Bu kadar basittir düşünme şekli.
14 Ocak 1994’te yaşamını yitirdiğinde kendisi kırgındır belki ama arkasında kırgın kimse bırakmadı. Nasıl bir saflıkla yaşamışsa, öyle sakince ayrıldı aramızdan. Geriye kalan “Ne İdim Ne Oldum” isimli kitabı ise, belki de Terziyan’ın anılarından çok bir yakın tarih kitabı olarak okunabilir.