Aslında 5-7 Ekim tarihlerinde Kuşadasında düzenlenen “Dâva, insanlık dâvası” konulu “Alevi Muhabbet Toplantısı”nı yazacaktım. Yine yazacağım da araya giren önemli iki yıldönümünü geçmek olmazdı.
8 ekim, Ankara Bahçelievler’de hunharca öldürülen sekiz gencin kırkıncı ölüm yıldönümü. Abdullah Çatlı’dan aldıkları söylenen emirle bastıkları evde eterle bayılttıkları beş kişiyi ve o sırada eve gelen iki kişiyi, kimini telle boğarak, kimini Eskişehir yoluna götürüp bir tarlada, kimini de baygın halde kurşunlayarak öldüren caniler, birkaç yıllık cezalarını çekip (!) tekrar aramıza katıldılar ve toplumun hatırı sayılır kesiminden itibar gördüler.
IŞİD vahşetini aratmayan bu cinayetlerin, darbeye davetiye çıkarmak için derin devlet katmanlarınca teşvik gördüğü herkesin bildiği bir sır olup çıktı. 10 Ekim 2015 Katliamı 101 canımızın parçalanması ile sonuçlandı. O gece bir yakınımın düğününe katılmak için İstanbul’da kalmış, mitinge gidememiştim. Olayı duyar duymaz Ankara’ya hareket ettik. Ankara ölüm kokuyordu dense yeri. Rasladığımız herkes ağlıyordu, hepimiz ağlıyorduk.
Adli Tıp’ın bahçesinde kurulan çadırda sabaha kadar bekledik. Her cenaze otopsiye alındığında içeri giren yakınlarının canhıraş çığlıkları hala kulaklarımda. Hayatımın en kara, en acılı günlerinden biriydi. Maraş’tan, Malatya’dan, Antalya’dan, İstanbul’ dan tanıdığım onbeşten fazla aileden insanların ağlamaları yüreğimizi burkuyordu. Rizeli bir genç, babası için çığlıklar atıyordu. Seyhan Yaylagül’ün eşi Hasan Hoca, Korkmaz Tedik’in babası ve halası, Ebru Mavi’nin yakınları ve diğerleri…
Onların kanı üzerinden ikbal elde edenler elbette o kanda boğulacaklardır. Onları hiçbir zaman unutmayacağız ve anıları yolumuzu aydınlatacaktır. Ruhları şad olsun.
***
Kuşadası Alevi Muhabbet Toplantısı’na yüzü aşkın insan katılmıştı. Türkiyenin her yöresinden Alevi örgüt yöneticileri, kanaat önderleri, aydınlar, sanatçılar ve politikacılar katılmıştı. Önceki ve halen Meclis’te olan ondan fazla milletvekili vardı. İki buçuk gün boyunca Alevilerin sorunlarını dile getirdiler ve akşamları da çeşitli dinletilerle muhabbet ettiler.
Dile getirilen sorunların en başında elbette tüm ülkemizi ve halklarımızı ilgilendiren demokrasi vardı. Özellikle eşit yurttaşlık temeline dayalı yeni bir Anayasa herkesin arzusuydu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması, “biz de oradan pay alalım” diyen ve tepkiye neden olan bir kişi hariç herkesin ortak arzusuydu. Din vergisinin konması çokça dile getirildi.
Dini vecibelerini yerine getirmek isteyen onun gerektirdiği külfeti de kendisi çekmeliydi. Cemevlerinin ibadethane sayılması diğer inanç kurumlarına ait ibadethanelerle eşit düzeye getirilmesi gerektiği konusu üzerinde ittifakla duruldu. Cemevleri yönetimlerinin de kendilerine çeki düzen vermesi ve Dede- Cemevi yöneticisi ilişkisinin biribirinden bağımsız olma esasına bağlanması gerektiği vurgulandı. Eğitim sisteminin düzeltilmesi ve anadilde eğitimin mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiği ısrarla vurgulandı.
Kamu kurumlarında Alevilere yer vermeyen iktidarın durumu eleştirildi, Alevilerin işsiz bırakılarak yoksulluk ve açlığa mahkum edildiği, bu duruma karşı diğer sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve meslek örgütleriyle birlikte ortak mücadele edilmesi gerektiği dile getrildi. Siyasetten uzak bir muhabbet toplantısı olsa da demokrasiden söz eden hemen herkes yerel yönetim seçimlerinin önemine vurgu yaptı, yerel yönetimlerin mutlaka demokrasiden yana, laik ve şeffaf olması için mücadele edilmesi ve siyasi partiler arasında bu konuda bir işbirliği sağlanması gerektiği vurgulandı.
Kadın katılımcı sayısı erkeklere oranla azdı. Bu durum pozitif ayırımcılıkla dengelenmeye çalışıldı. En önemli oturumu bir kadın yazarımız yönetti. Çok da güzel yönetti. Tabii adı “muhabbet toplantısı” olursa şiir ve müzik, iki gecenin de baş misafiriydi. Yalnız Alevi şairleri değil, solcu şairler de anıldı ve şiirleri okundu. Gecenin en önemli iki konuğu Nazım ve Aşık Veysel’di. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Genç Abdal, Kaygusuz Abdal da sık anılan ve şiirlerinden pasajlar okunan şairlerdi. Hemen herkesin arzusu, bu toplantıların sık yapılmasıydı. Bir dede duasıyla açılan toplantı, yine bir dua ile kapandı. “Hak dileklerini kabul etsin, yolları açık, Xızır yoldaşları olsun.”