Hüseyin Aykol
Çevremizdeki pek çok ulusal devletin doğumu, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ya da dağıtılması sayesinde oldu. Doğu Avrupa ve Balkanlar, II. Dünya Savaşı’nda ve daha sonraki Yugoslavya’nın parçalanması operasyonunda büyük acılar çekse de, günümüzde nihai sınırlarına ulaşmış görünüyorlar. Dahası oralardaki halklar gelecekleri için umutlu olmalılar. Ya Ortadoğu?
Ortadoğu’ya emperyalist Batı’nın iki operasyonu oldu: Birincisi 100 yıl kadar öncesinde İngiltere ve Fransa’nın çizdiği sınırlar, ikincisi ise ABD ve İngiltere’nin 70 yıl kadar önce kurduğu İsrail devleti. Bu yazıda İsrail’i bir yana bırakıp, bizi yüzyıldır çok acıtan asıl konumuza değinmek istiyorum.
Yüzyılın başında emperyalistlerin (yani Fransa ve İngiltere’nin) Kürtlerin bir devlet sahibi olmasını önlemeleri ve Kürt coğrafyasını İran, Irak, Suriye ve Türkiye arasında bölüştürmeleri, sadece Kürt halkının geleceğini korkunç bir şekilde karartmadı; aynı zamanda söz konusu dört devletin de felaket düzeyinde aleyhine oldu:
Kürtlerin bulundukları ülkelerde eşit yurttaşlar olarak yaşamasına engel olmak ve bu yüzden çıkan isyanlarını bastırmak amacıyla ne burjuva demokrasilerini geliştirebildiler ne de bastırmacı rejimleri için harcadıkları-harcamak zorunda kaldıkları akıl almaz paralar yüzünden ekonomik gelişmelerini olabileceği kadar bile ileri götürebildiler. Bu yüzden de, sık sık Batı’dan yardım istediler.
İran despot bir İslam cumhuriyetine dönüştü. Irak ve Suriye’deki Baas rejimlerinin düştükleri hali biliyoruz. Türkiye ise Kürdün Kürt olarak ve eşit vatandaş olarak yaşama mücadelesini bastırmak için en az 400 milyar dolar harcadığı gibi, burjuva demokrasisi bırakın ilerlemek, sık sık faşist cunta dönemleri yaşadı ve halen de hem ekonomik hem de siyasi kriz içinde.
Üstelik Türkiye’deki egemenler-iktidarlar Türkiye’deki Kürtleri ‘yönetemezken’, şimdi de Batılı emperyalistler, Ankara’ya Irak Federe Kürdistan’daki ve hatta Kuzey-Doğu Suriye’deki Kürtlerin ‘kontrolünü’ vermek istiyorlar. Mesela Irak’ın içlerine kadar bombalamasına izin vermek, Suriye’deki Kürtlerin statü kazanımlarına müdahale yönündeki kışkırtmaları aslında Ankara için tam bir tuzak!
Zaten çok sorunlu mevcut ekonomik ve siyasi halimizi bile aratacak olan bu tuzağa düşmemek için aklı başında tüm aydınlara iş düşüyor. Söylemde modernist-ilerici olsa da, kuruluşundan itibaren ırkçı olan bu cumhuriyette işimiz çok zor ama bunu başarmaktan başka çaremiz de yok!
Kürt sorununu siyaseten parlamentoda çözmek yerine, çözümü parlamentoda arayan HDP’yi Meclis’ten atmaya çalışmak, milyonlarca insanı daha dağa göndermeye kalkışmak değilse nedir? Birlikte yaşadığımız Kürtler için ‘çözüm’ bulamazken, Irak ve Suriye’deki Kürtlerin geleceğini karartmak üzerine de planlar yapmak hangi akla hizmettir?
Bu soruları soracak aydınlara, bu sorulara kulak verecek siyasi liderlere ihtiyacımız var. Yoksa bu kafayla gidersek, zaten evimize götürmekte zorlandığımız ekmek yerine daha fazla silah satın alacaklar ve bu yüzden daha da fazla aç kalacağız! Bizler mermiyle ya da açlıktan ölürken; yabancı ya da ‘yerli ve milli’ silah tüccarları köşeyi dönecek…
Kurulmakta olan tuzağın ne denli büyük olduğunun farkında mısınız?