Kürtler için 2020 yılı demokrasi ve özgürlükler için mücadele ile başladı, 2020 yılı biterken bu mücadele sürüyor. Bu mücadele artık bütün dünya siyasetini etkileyecek, dikkate alınması gereken bir düzeye geldi
Hüseyin Kalkan
Kürt siyasetinin 2019 yerel seçimlerinde uyguladığı stratejik tavrı sonucu iktidar sendeledi. 2020 yılına girerken ve bütün yıl boyunca sendeleyip durdu. Kürt halkı oyları ile iktidarın dengesini temelli olarak bozdu, AKP ne yaparsa yapsın bir türlü durumu düzeltemedi. Ayakta kalmak için MHP de dahil olmak üzere ne kadar milliyetçi, ulusalcı ve Avrasyacı odak varsa hepsini iktidara ortak etmek durumunda kaldı.
Salgında kayyum
2020 yılı başladığında hâlâ kayyum atamaları sürüyordu. Belediyelere adeta seferler düzenlenmiş ve halkın iradesine el konulmuştu. Hedefte olan sadece belediyeler değildi. Başta HDP yöneticileri olmak üzere her kademede Kürt siyasetçi hedef alınmış, tutuklama ve gözaltı kampanyaları bugün de devam etmektedir.
2020 yılının ilk yarısında Türkiye’de görülmeye başlanan salgına rağmen Kürt siyaseti ile uğraşmak iktidarın esas işi olmaya devam etmiştir. Pandeminin başladığı sürece Kürt halkı seçilmişlerin yerine atanmış kayyumlarla girmek zorunda kalmıştır. Adeta pandemiye karşı savunmasız bırakılmıştır. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınmış ve cezaevine konulmuş, belediyecilikten uzak kayyumlar halkı korumak için bir adım atmamıştır.
Bu dönemde HDP’nin başlattığı dayanışma ve kardeş aile kampanyası yaygın bir destek bulmuştu. Kürt halkı bu dönemi fazla hasar görmeden atlatmıştır. HDP’nin açıklamalarına dayanarak kampanyanın kısa bir özetini şöyle yapabiliriz: “Kampanyamız kapsamında 57 ilde koordinasyonlar oluşturduk. Gerek il ve ilçe örgütlerimizin tespitleri gerekse kendilerinin talepte bulunması suretiyle toplam 75 bin 274 ihtiyaç sahibi ailemizi belirledik. Kampanyamız kapsamında destekçi kardeş aile olmak isteyen 13 bin 180 aileyi doğrudan ihtiyaç sahibi ailelerimizle ilişkilendirdik. 62 bin 94 ihtiyaç sahibi ailemize, kampanyamıza destek sunan yurt içinden ve yurt dışından insanlarımızın katkılarıyla hazırlanan temel ihtiyaç malzemelerini içeren kolilerin 3 ay boyunca ulaştırılmasına destek olduk.”
Tecride karşı mücadele
2019’da başlatılan ve Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Leyla Güven, siyasi tutuklular ve bazı HDP milletvekillerinin içinde yer aldığı açlık grevleri sonucu, İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve üç arkadaşı ile aile ve avukat görüşmesi gerçekleşti. Ancak devlet verdiği sözden kısa zamanda vazgeçti.
2020 yılında tek bir telefon görüşmesi gerçekleştirildi. Bu görüşme 21 yıl içinde gerçekleşen tek telefon görüşmesiydi. Bu görüşmeyi Mezopotamya Ajansı’na anlatan Mehmet Öcalan, PKK Lideri’nin gündemdeki 3 konu üzerinde değerlendirmelerde bulunduğunu aktardı. Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nda 26 Nisan 2020 günü gerçekleşen görüşmeyi anlatan Mehmet Öcalan, şunları belirtti: “Telefon görüşmesini yapmak için Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yönlendirildik. Adliyede telefon görüşmesinin gerçekleşeceği odaya sadece beni aldılar, benim telefonla görüşebileceğimi söylediler. Savcılığa ait sabit bir telefonla saat 13.00 sularında yaklaşık olarak 20-25 dakikalık bir görüşme gerçekleştirdik. Telefonda Başkan’ın sesini duyduğumda mutlu oldum” dedi.
Öte yandan ağustos ayında açıklanan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 2019 yılı raporu, İmralı Adası’ndaki hak ihlallerine işaret ediyordu. CPT, buradaki tüm mahkûmların vaktinin çoğunu tecritte geçirdiğini, bu şekildeki bir uygulamanın kabul edilemez olduğunun altını çizdi: “İmralı’daki tüm mahkûmların bir araya gelebilme süresi haftada toplam 6 saat. Haftada 3 saat haricindeki tüm açık hava aktiviteleri yasaklanmış durumda. Sonuç olarak tüm tutuklular, çoğu zaman tecride tabi tutuluyorlar. Bu tecrit durumu haftadaki 168 saatten 159’unu kapsıyor.” Komite, İmralı Cezaevi’ndeki tüm mahkûmların görüş hakkının sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Bütün bu gelişmelere rağmen tecrit ağırlaştırılarak devam etti. Bu nedenle cezaevlerinde tecride karşı yeni bir açlık grevi başlatıldı.
Hakkari’den Edirne’ye
Haziran ayında HDP bütün Türkiye’yi kapsayan barış ve demokrasi yürüyüşü başlattı. Halk tarafından ilgi ile karşılanan yürüyüşü engellemek için devlet güvenlik güçlerini seferber etti. Buna rağmen yürüyüş başarı ile tamamlandı, halk ve siyaset bu dönemde Kürt meselesini ve HDP’ye yönelik baskıları tartıştı. HDP’nin 15 Haziran’da Edirne ve Hakkari’den başlattığı yürüyüş, eşbaşkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın TBMM Parkı’nda yaptıkları basın açıklaması ile noktalandı. Koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri bahane edilerek kentte yürüyüşe izin verilmedi. Buldan, yaptığı açıklamada, 82 milyonun hakkını, hukukunu, iradesini savunmak ve bu iradeye sahip çıkmak için yürüdüklerini söyledi.
“Demokrasi, barış ve adalet, hak ve hukuk için yürüdük” diyen Buldan, şöyle konuştu: “Bu uzun yürüyüş, demokrasi, özgürlük, eşitlik, barış ve adalet mücadelemiz kesintisiz ve daha kararlı bir şekilde devam edecektir. Yürüyüşümüz çok önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır.”
İntikam operasyonu
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2014’teki “Kobanê eylemlerini” gerekçe göstererek 25 Eylül’de, Ankara merkezli bir operasyon başlatı. 82 HDP’li hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Bu kişiler arasında HDP’nin eski milletvekilleri, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve belediye başkanları da var. Başsavcılık daha sonra 6-8 Ekim Olayları sırasında HDP MYK üyesi, halen de partinin milletvekili olan 7 kişi hakkında, Anayasa’nın 83. maddesi gereği aynı soruşturma kapsamında 7 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması talebiyle fezleke düzenleneceğini açıkladı. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da gözaltılara ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu bir intikam operasyonudur. Yargı uzun süredir olduğu gibi iktidarın sopasını kullanmaktadır. 6-8 Ekim Olayları’nın sorumlusu partimiz değildir. Kobanê eylemlerinin aydınlatılması için defalarca Meclis’te araştırma önergesi verdik. Tamamı iktidar tarafından reddedildi. Hakikati ortaya çıkaracak adil bir soruşturma yürütülürse iktidar elindeki propaganda imkânını kaybedecekti. O nedenle o dönemin karanlıkta kalmasını istiyorlar” dedi.
Bir olay birçok ihlal
Kürtlere yönelik insan hakları ihlallerini özetlemek bile mümkün değil. Bir özet için bile sayfalar gerek. Ancak yılın son çeyreğinde vuku bulan Çatak olayı birçok ihlali kapsayan bir tipik olay olarak gerçekleşti. Yaşamak hakkı, basın özgürlüğü ve hukuk karşısında eşit olmak gibi temel yurttaşlık haklarının Kürtler için yürürlükte olmadığını gösterdi.
Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül’de gözaltına alındıktan 2 gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde tedavi altında oldukları ortaya çıkan ve helikopterden atıldıkları belgelenen 7 çocuk babası Servet Turgut, 19 gün sonra yaşamını yitirdi. Osman Şiban ise hâlâ tedavi görüyor. Van Valiliği, Turgut ve Şiban’ın kaçarken kayadan düştüğünü ileri sürdü. Görgü tanıkları ise Turgut’un gözaltına alındığı söylenilen yerde kayalık olmadığını, Van Valiliği’nin “Kayalıktan düştü” açıklamasının gerçeği yansıtmadığını söylediler.
Kürt basını
Olayla ilgili gerçekleri açığa çıkaran Mezopotamya Ajansı’nın (MA) Van bürosu olaydan hemen sonra basıldı. MA muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala, önce gözaltına alındılar, ardında tutuklandılar. Gözaltında bulundukları sırada gazetecilere yaptıkları haberlerin içeriğine dair sorular yöneltildi. Gazetecilere yine haber yaparken kimden talimat aldıkları, haber giderlerini nereden karşıladıkları yönünde sorular soruldu. Böylece açık açık gazeteciler haber yaptıkları için gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Devlet bu defa ‘miş’ gibi yapma gereğini bile duymamıştı. Bu örnek olay tek başına devletin Kürt basınına nasıl yaklaştığı göstermektedir.
Sonuç olarak, yeni yıla birçok alanda devam eden mücadele ile girilecek. Devlet daha çok operasyon yapabilir, daha çok gözaltı/tutuklama uygulayabilir, yasaları ve Anayasa’yı askıya alabilir. Ama Kürtlerin bu ülkede bir hakkı var, bu hak demokrasinin bütün kural ve kurumları ile uygulanmasıdır. Kürtlerin iki yüz yıla yayılan demokrasi yürüyüşü sürüyor.
Dünyada ve bölgede Kürtler
2020 yılı sadece Kuzey’de değil, bölgedeki bütün Kürtler için bir mücadele yılı oldu. Bu yılın son çeyreğinde en kötü gelişme KDP’nin, Irak hükümeti ile imzaladığı Şengal Anlaşması oldu. Bu anlaşma kısaca Şengal’in özerkliğini ortadan kaldırıyor ve tekrar Irak merkezi hükümetine bağlıyordu. Bu yazı yazılırken süreç henüz bitmemişti. Ama herkesin Kürtlüğün kaynağı olarak saydığı Êzidîlere KDP tarafından reva görülen bu muamele bir yara olarak kalacaktır.
Yine yılın son günlerinde maaşları ödenmediği için gösteri yapan halka ateş açılması, ondan fazla kişinin yaşamını yitirmesi, Kürdistan bölge hükümetinin halktan ne kadar koptuğunu gösteren bir olay oldu. Hükümet, bütün baskıcı rejimler gibi, Güney halkının dış güçler tarafından kışkırtıldığını söylüyordu. Yılın son ayında bu bölgede KDP ve PKK arasında meydana gelen çatışmaları iktidar sözcülerince, iktidarın başarıları hanesine yazılıyor.
Rojava’da ABD’nin müdahil olması ile başlayan birlik görüşmeleri yılın son günlerine girilirken çıkmaza giriyordu. Kuzey-Doğu Özerk Bölge yetkilileri ENKS’nin taleplerinin kabul edilemez olduğunu açıklıyorlardı. Buna rağmen kesilen görüşmelerin yeni yılda tekrar başlaması bekleniyor. İran Kürdistan’ında molla rejiminin hem İran halkına hem Kürtlere yönelik baskıları sürüyor. Her gün idam haberleri geliyor. Ele aldığımız bu 4 ülkede Kürtler demokrasinin temel gücü olmayı ve demokrasi için mücadele etmeyi sürdürüyorlar.
20 bin HDP’liye gözaltı 10 bin HDP’liye tutuklama
HDP milletvekilleri hakkında hazırlanan onlarca fezleke Meclis’te bekliyor. Bu fezlekelerin büyük çoğunluğu milletvekillerinin parti faaliyetlerine ve eylemlerine katıldığı için düzenlenmiş. “Demokrasi yürüyüşüne” katılmaları, milletvekillerinin yaptıkları açıklamalar, belediyelere kayyum atanmasını protesto etmeleri, partinin organize ettiği eylem ve etkinliklere katılmaları fezleke konusu. 2020 yılında yaklaşık olarak 500 HDP’li gözaltına alındı. 150 partili tutuklandı. Birçok parti binası saldırıya uğradı. HDP verilerine göre son 4 yılda ise 20 bin HDP’li gözaltına alındı, 10 bin HDP’li tutuklandı.