DEM Parti Bolu Eşbaşkan adayı Veli Saçılık ile Bolu’da nasıl bir seçim çalışması yürüttüklerini konuştuk
Hüseyin Kalkan
Tanju Özcan’ın ırkçı siyaseti ve bu siyasete karşı sol partilerin mücadeleden geri durmaları Bolu’da siyaseti uzakta göründüğünden daha fazla çürütmüş. Veli Saçılık, “Tanju Özcan vasatlığı Türkiye’ye yayıyor. Popülizmi, aşırı sağı, Kürt düşmanlığını Türkiye’ye yayıyor. Bunun karşısında bir adaylık söz konusudur” diyor. Bolu’da sol partilerin adayları olmamasına rağmen kendilerinin destek vermemesi, destek vermek bir yana görüşmekten imtina etmesi ona çok ilginç gelmiş. Durumu, “Kürt halkından ne kadar uzaklaşırsan o kadar Saray’a yaklaşırsın” diye özetliyor. DEM Parti Bolu Belediyesi Eşbaşkan adayı Veli Saçılık ile Bolu’yu ve Bolu’da yerel siyaseti konuşuyoruz.
- Bolu nasıl bir kent?
Bolu’nun çok kültürlü bir tarih ve geleneği var. 1910’larda yüzde 60’ının Ermeni olduğu söyleniyor. Şimdi sağcı fikirlerin etkili olduğu sanılsa da Bolu’yu yakından bilenler, tanıyanlar veya burada yaşayanlar öyle olmadığını görüyorlar. Zaten 1980’lerde tamamen sol ve devrimcilerin egemen olduğu bir alanmış. Bugün de sokaklarda gezerken, insanlarla muhabbet ederken, aşırı sağcı ya da faşist bir yer olmadığı seziliyor. Ramazan ayında da lokantalar açık. Oruç tutanlar tutmayanlar diye bir gerginlik de yok. Bolu geçmişten bugüne demokratik kültüre açık ama bugün itibari ile bütün siyasetlerin özellikle sağ siyasetçilerin egemenliğinden dolayı anti-Kürt ırkçı bir hezeyan egemenliği altında kalmış ama günlük hayatta bu kesinlikle böyle değil. Çok sayıda Kürt de yaşıyor -yaklaşık olarak 20 bin civarında Kürt var şehirde- ve dışardan geçici olarak gelenler de var, bir gerginlik yok. Zaman zaman hükümetin yön vermesi ile buradaki sağ siyasetlerin kışkırtmasıyla belli gruplardan kaynaklı saldırılar gerçekleşiyor. Ben şehri gayet dönüştürülebilir gördüm.
Solcusu da sağcı
- Tanju Özcan gibi bir figürün belediye başkanı olmasının buna nasıl bir etkisi olmuş?
CHP şehrin sağcılaşmasına ön ayak olmuş, Tanju Özcan gibi örnekleri ön plana çıkararak yapmış bunu. Sosyalist hareketler hem zayıf hem diğer şehirlere göre -İstanbul’a Ankara’ya göre- çok geri görünüyorlar. Hani ben bu sözü şöyle söyledim: ‘Bolu’da solcular da sağcı!’ Çünkü özellikle Kürt meselesinde ve devrimci duruş konusunda Bolu’da sol siyasetin genel bir zaafı olduğu görülüyor. Egemen siyaset sol siyaseti bir şekilde baskılamış, onun daha milliyetçi mi diyelim, daha sağ algısının yüksek olduğunu söyleyeyim. Buna örnek ne derseniz mesela 8 Mart’ta bir Kürtçe döviz üzerinde ‘Rojavalı kadınlarla dayanışalım’ yazan bir pankart üzerine bir kadın arkadaşı polise teslim edecek ve buna da ses etmeyecek bir siyasi ortam oluşmuş. Birçok kişi bunun doğru olmadığını düşünüyor ama buna müdahale etmek konusunda da bir sorun var. Genel olarak Kürt hareketi ve DEM Parti açısından da 2015 sonrası saldırılarla, tutuklamalarla il örgütü tamamen dağılmış. Tabanı olan ama örgütlü gücü olmayan bir kent olarak görülüyor. Bu açıdan diğer siyasetleri ileriye taşıma anlamında da DEM Parti’nin oradaki örgütünün yokluğu ciddi bir problem olarak önümüzde duruyor. Bolu aşağı yukarı böyle bir yer; deprem tehlikesi olan ve depremden dolayı yıkıldığı ve yeniden yapıldığı için şehir merkezi yeni bir kent. Ormanı da unutmamak lazım. Çok yeşil, ormanı her gün talan edilen, buna rağmen hala yeşilliğini koruyan bir şehir.
- Kürtlerin toplumsal yapı içindeki konumları nasıl? Hangi işlerde çalışıyorlar?
Kürtler Bolu’ya daha çok inşaat işleri için gelmişler. En eskileri 30 yıllık, son 10 yılda gelenler var. Genel anlamda baktığımızda inşaatların çeşitli işlerini yapıyorlar. İlk gelenler herhalde Ağrılılar, Patnoslular olmuşlar. Patnoslular oradaki dini cemaatlerin etkisinde fazlasıyla kalıp, kimisi MHP’de, kimisi AKP’de, kimisi Kürt kimliğini evinde korumakla birlikte dışarıda belli etmeyen bir yol izliyor. Hatta bu ara Menzilcilerin Kürtler arasında örgütlenme çabasında olduğunu çalışmalar sırasında gördüm ben. Ama genel anlamda Kürtler burada emekçiler. İçinde müteahhit ve taşeron olanlar var. Bunların belli bir kısmı iktidarla, egemen sağ siyasetle ilişkili. Şehirde daha önce ‘Doğulular Derneği’ diye bir dernek kurulmuş, bunun içinde Muşlular, Ağrılılar, Bingöllüler birçok Kürt üye olmuş ama 2015 yılında saldırı sonrası dernek fiilen kapanmış. Şu anda Kürtlerin Bolu’da DEM Parti dışında dernek anlamında ya da demokratik kitle örgüt anlamında başka bir örgütlenmeleri yok. Sadece şunu söyleyebiliriz burada KESK var. Memurlar arasında örgütlü insanlar epey var.
- İnşaat işçilerinin örgütlü olduğu bir sendika var mı?
Ben üye olanı görmedim en azından. Sendikalaşma oranı çok düşük. Birçok fabrikanın olduğu bir yer. Muhtemelen Türk-Metal’e üye olanlar var ama özellikle inşaat sektörü ve genel olarak kamu emekçileri dışında bir sendika ile karşı karşıya gelmedim hiç.
Bolu tümden değişmeli
- Bolu’da neleri değiştireceksiniz?
‘AKP’nin rantçısına, CHP’nin ırkçısına karşı buradayız, Bolu’dayız!’ demiştim. Programımızın omurgasını bu şöylem oluşturuyor. İlk atılacak adım toplu taşıma sorununu çözmek olacak. İkinci adım, bir orman şehri olan Bolu’da orman talanını durdurma. Bolu hep tek adam rejimi olarak yönetilmiş, bu rejimi yerinden kaldırıp kent konseylerine dayalı, demokratik bir yönetim anlayışının oluşturulması. Halka ait taşınmazlar AKP ve CHP’liler arasında pay edilmiş. Bunların tekrar halka iade edilmesi gerekiyor. Kadınlara karşı açıkça cinsiyetçi davranan bir başkan var şu anda. Açıkça cinsiyetçi küfürler ediyor. Kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı, hem doğa dostu, hem ekolojist hem de demokratik yerel yönetim diyoruz. Bence böylece az şey demiyoruz. Bunlar büyük vaatler diyebilirim.
- Nasıl bir kampanya yürütüyorsunuz, ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
İlk Bolu’ya geldiğimde demokratik kitle örgütleri (DKÖ) ile görüştüm. KESK, Eğitim-Sen, SES ile görüştüm. Partilerle görüştüm. EMEP, SOL Parti, TİP ile görüşmeler yaptım. Ardından Alevi Kültür Derneği’nin Bolu Şubesi ile görüşmek istedim. DEM Parti ile görüşmeyeceklerini söylediler. Onlarla ciddi bir gerginlik yaşadık. Onları teşhir etmek durumunda kaldık. Epey de zora düştüler merkezden gelen ikazla. Şimdi çalışmalarımız daha çok ev ziyaretleri, bugünlerde iftarlara giderek geçiyor. Bire bir görüşmeler yapıyoruz. Üniversiteli öğrencilerle iyi bir bağ kurduk bu süreçte. Onlarla çeşitli görüşmeler yapıyoruz. Pullarımız var. Şehrin her yerine o pulları yapıştırıyoruz. Benim biraz kamuoyunda bilinirliğimden dolayı sık sık basınla görüşmeler oluyor. Beyanatlar veriyorum. Geçen gün AFP geldi, onlar bizim seçim çalışmalarımızı izlediler. Kahvehane ziyaretleri yapık, Kürtlerin yoğun olduğu kahvehanelere gittik. Pullama çalışmalarımızı, DKÖ’leri ziyaretlerimizi görüntülediler. Kamuoyunda görünme anlamında da sosyal medya çalışması da yapıyoruz.
- Çalışmalarınız sırasında ilginç bir tepki ile karşılaştınız mı?
Hiçbir sol partinin bize destek vermemesi bana çok ilginç geldi. Yani EMEP’in, TİP’in, Sol Parti’nin ve diğerlerinin kendi adayları olmamasına rağmen bilerek isteyerek bizden uzak durması bana çok ilginç. Ben Bolu’ya geldiğimden beri sürekli solla tartışıyorum. Sebebi şu: Çok net bir biçimde diyorum ki ‘DEM Parti’nin adayını destekleyin.’ DEM Parti ve TİP genel merkez düzeyinde TİP’in Bolu’da aday çıkarmaması konusunda anlaşmıştı. Ama buna rağmen çıkardı. Bunu ilginç buluyorum. Diğer tarafta EMEP’i ‘Sizin yerelde bir adayınız varsa biz sizi destekleyelim’ diye bilgilendirdik, Çıkarmayacaklarını söylediler. Bizi desteklediklerini açıklamalarını istiyoruz. Açıklamayacağız diyorlar. Bir gerekçe de sunmuyorlar. Sol Parti de destek açıklamasında bulunmuyor. Bolu’da sol bir blok olarak seçime gideceğimizi hesaplarken, epey yalnız görünüyoruz.
- TİP’in adayı var mı?
TİP aday çıkarmayacaktı. Ama yereldekiler DEM’i desteklemelerinin sorun çıkacağını düşünmüşler, onlar da aday çıkardı. Aslı Nur Yılmaz’ı aday gösterdiler.
Güç ırkçılığı yener
- Burcu Köksal ve Tanju Özcan’ın söylemlerini nasıl değerlendiriyorsun?
Bolu’yu Bolulular adına yönetmek gibi bir derdimiz yok bizim, Tanju vasatlığı Türkiye’ye yayıyor. Popülizmi, aşırı sağı, Kürt düşmanlığını Türkiye’ye yayıyor. Bunun karşısında bir adaylık söz konusudur. Sonra hatırlarsanız Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonalist toplantısına katıldığında aşırı sağ ve popülist siyasetin yükselmesine karşı sosyalistler görev almalı demişti. Ben de kendilerine şöyle bir çağrıda bulunmuş, Bolu’daki aşırı sağcı-popülist, Kürt ve göçmen düşmanı Tanju Özcan’a karşı CHP bizi desteklemeli demiştim. Genel olarak CHP’ye bakış açımız bu. Afyon’daki örnekten yola çıkarak Burcu ve Tanju örneğinden yola çıkarak, Ankara’nın Güdül Belediye Başkan adayının ‘Şükür Alevi köyümüz yok’ diyen bir zihniyet sürekli Saray rejiminin dümeninde yol alıyor. Biz de buna dur demek istiyoruz. Dur diyoruz. CHP’yi asgari demokratik tutumu sergilemeye çağırıyoruz. Bolu’daki seçimin bu kadar tartışılıyor olmasının nedeni de bu olsa gerek. Bizim görece gücümüz daha zayıf, ama buradaki tutum örnek oluşturmalıdır. CHP Burcu ve Tanju gibilerle yol almaya devam ettiği müddetçe Saray rejimine karşı esasta değil, usulden mücadele eden bir parti konumunda kalacaktır.
- Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Kim ki DEM Parti’yi kriminalleştiriyor, kim ki DEM Parti’yi saldırıların hedefine koyuyorsa zaten o Saray’a çalışıyordur. DEM Parti’ye ne kadar uzaksanız ya da Kürt halkına ne kadar uzaksanız, demokrasiye ne kadar uzaksanız, Saray’a o kadar yakınsınız demektir. Gerçekten bu bir turnusol kâğıdı. CHP’yi de uyarıyoruz; Burcu ile Tanju yolunda gidersen varacağın yer Saray mutfağında yamaklık olur. Daha önce Tanju bize küfür etti, DEM Parti ile aynı kaldırımda yürümem falan dedi. Bakarsan burda rahatsız değiller. Burcu’nun söylediğine karşı genel bir tepkinin ortaya çıkmasından rahatsızlar. ‘Eğer kazanamazsak oyumuz boşuna gider’ diyen Kürt seçmen olursa onlara diyorum ki ‘Eğer İstanbul’da bize küfür edemiyorlarsa, hakaret edemiyorlarsa ve demokrat görünmek zorunda kalıyorlarsa, İstanbul’da DEM Parti’nin verdiği demokrasi mücadelesinin yüksekliği ile alakalı. Bunu Bolu’da da yükseltirsek kimse ben DEM Parti ile aynı kaldırımda bile yürümem diyemeyecektir.’ Bu nedenle bizim güçlü olmamız gerekir. Bu seçim gerçek muhalefetin tek odağı olduğumuzu gösterme seçimidir diyoruz. Kazanmaktan daha önemli bir demokratik iradenin varlığı, diz çökmezliği, biat etmezliğidir.
Mutlu bir aday
Benim sorularım bitiyor. Veli Saçılık’a son olarak bir şey söylemek isteyip istemediğini soruyorum. Saçılık, en güzel sözlerini sona saklamış. Bir enternasyonalistin pırıl pırıl sesi yeniden duyuluyor. Şunları söylüyor: “Bolu’da kazanıp kazanmamaktan ziyade, biz en doğru adaylığı ve en doğru söylemi oluşturduğumuzu düşünüyoruz. Diğer eşbaşkan adayımız Birsen Baş’la birlikte çalışmamızı yürütüyoruz. Birsen Baş kendisi Kürt muhafazakâr çevreden. Bir Kürt bir Türk, bir erkek bir kadın, bir engelli bir sağlam, bir Alevi bir Sünni, bir sosyalist bir yurtsever. Bütün bunları bir arada bulunduruyoruz. Zoraki bulundurmuyoruz. Çok uyum içinde birlikte çalışıyoruz. Bu açıdan Bolu’yu da farklılıkları ile birlikte yönetebilmek için adayız. Adaylığımız da şahsi değil bir düşüncenin hayata geçirilmesi üzerine. Ben Bolu’da iyi bir adım attığımızı düşünüyorum. Aday olduğum için de mutluyum.