Salih Yılmaz
Türkiye’de siyasi kriz ve çıkmaz derinleştikçe Kürtlerin konumu veya alacağı tutum önemli olmaktadır. Şu sıralar Kürtlerin kilit bir konumda olduğu herkesçe tartışılıyor ve HDP’nin ne yapacağı veya ne yapması gerektiği tartışmaları yapılıyor. Çünkü Kürtlerin oyunu en çok alan parti HDP’dir. HDP’nin tutumu merak ediliyor, ama işin garibi HDP’ye kapatma davası açılmış ve tahminler HDP’nin kapatılacağı biçimindedir. Demek ki kapanan veya kapatılacak bir HDP bile Türkiye’deki siyasi dengeler üzerinde önemli bir etkiye sahip olmaktadır.
Kürtlerin tutumu söz konusu olduğunda kenardan köşeden de olsa Kürtlerin durumu ve Kürt sorunu da ister istemez tartışılmış oluyor. Kürtleri ve Kürt sorununu tartışmak iyidir. Ama önemli olan doğru ele almak ve tartışmaktır. Ne var ki doğru ele alma ve tartışma söz konusu değildir. Bunun nedeni Türkiye siyasetinin sorunları çözme ferasetine sahip olmamasıdır. Bu da Türkiye’de siyasetin iktidar saikiyle hareket ettiğini ortaya koymaktadır.
İktidara dayalı siyaset anlayışı sorunları görme veya sorunları çözme yaklaşımı içerisinde olmaz. Bunun yerine sorunları kullanır ve onlar üzerinden güç olmaya çalışır. Türkiye’de siyasetin sorunlara yaklaşımı bu şekilde olmaktadır. Devletin başta Kürt sorunu olmak üzere sorunlara yaklaşımı inkar temelinde olduğundan siyaset kurumu ve siyasi partiler de bu sorunları, olguları kullanmakta bir beis görmüyorlar. Bilakis bunları kullanarak güç olunuyor. Çünkü bu konuda hatalar yapılsa da geride her şeyi ilk haline dönüştürecek bir devlet olduğu inancı vardır. Tabi bu sadece bir inanç değildir, gerçeklik de bu şekildedir. Türkiye’de siyaseti şekillendiren ve ona yön veren işte bu olmaktadır. Herkes devlete dayanarak sahneye çıkmakta ve oyunlarını oynamaktadır. İş oyun oynamak olunca da sık sık fabrika ayarlarına dönme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Çünkü oynandıkça ayarlar bozulur ve yola devem etmek için yeniden ayarlanmayı gerektirir. Siyasette bunun anlamı müdahale ve darbedir. Türkiye’de müdahale ve darbelerin sık olmasının böyle bir mantığı vardır.
Türkiye’de Kürt gerçeğine ve Kürt sorununa yaklaşım da bu şekildedir. Kürt meselesi ise büyük bir mesele olduğundan ayarları en çok bozan olmaktadır. Şu bir gerçek ki Kürtler olmadan Türkiye’de siyaset yapılamaz. Bundan dolayı her siyasi yapının Kürtlere bir yaklaşımı olmak durumundadır. Bu gerçeklik günümüzde oluşan veya ortaya çıkan bir olgu değildir, baştan beri bu vardır. Fakat Türkiye’de siyaset oyun oynamak üzerinden geliştiğinden, üzerinde oyunların en çok oynandığı kesim, Kürtler olmaktadır. Yani Türkiye’de siyaset Kürtlerle oynanarak yapılmakta ve doğal olarak ayarların bozulmasında ve yeniden ayarlanmada da Kürt faktörü birinci derecede rol oynamaktadır. Türkiye’de herkesin herkesi Kürtler üzerinden suçlaması bunun sonucudur. Tüm müdahale ve darbelerin Kürtlerden dolayı yapılmak durumunda olduğu belirtilir. Kürtlerle oynamanın yol açtığı sonuçlar böyle olmaktadır. Peki bu nasıl bir sonuçtur? Yani bu durum nasıl bir toplum ve yaşam ortaya çıkarmıştır? Buna verilecek cevap herhalde herkesin dönüp yaşamına bakması ve kendisi için hazırlanan yarını düşünmesi yeterlidir.
İçerisinde bulunduğumuz şu günlerde Kürtlerle oynama yaklaşımlarının arttığı görülmektedir. Çünkü Türkiye’de siyaset tıkanmış ve bir çıkmaz yaşanmaktadır. Bunun yanında ve bunun bir sonucu olarak ciddi ekonomik sorunlar da yaşanmaktadır. Toplum bu durumdan rahatsızlık duymakta ve bundan da AKP-MHP’yi sorumlu görmektedir. Ve işte her zaman olduğu gibi Kürtlerle oynanarak bu durum aşılmak istenmektedir. İktidarıyla ve muhalefetiyle herkes Kürtlerle oynayarak güç olmaya çalışmaktadır. İktidar ve muhalefet bir taraftan birbirlerini Kürtlere yaranmakla suçlarken, diğer taraftan da Kürtlerin desteğini almak istiyorlar. Herkes kendini herkesten daha devletçi ve milliyetçi gördüğünden inkarcılıkta ne kadar ileride olduğunu kanıtlamak için karşısındakinin Kürtlerle gizliden iş tuttuğunu belirtmektedir. Fakat aynı herkesler yüzü kızarmadan ve hicap duymadan Kürtlerden destek talep ediyorlar. Türkiye’de olup bitenler ne kadar da gariptir! Ama maalesef bu gariplikler yakıcı gerçeklerdir.
Türkiye’de muhalefet iktidarın İmralı ile anlaştığını, iktidar da muhalefetin HDP ile anlaştığını bir suçlama olarak birbirlerine yöneltiyorlar. Böylece anlaşılıyor ki iktidar yani AKP-MHP İmralı üzerinden, muhalefet yani CHP ve diğerleri de Kürtlerin desteğini almayı hedefliyorlar. Fakat gerçekte ne İmralı’ya ne de HDP’ye rol verilmektedir. Yapılmak istenen İmralı ve HDP üzerinden Kürtlerle yeni bir oyun oynamaktır. Oysa ne İmralı ne de HDP oyuna gelmez. Gelmediği için de kriz ve çıkmaz daha da derinleşiyor.
İmralı, AKP-MHP’nin oyunlarını bildiğinden ve buna gelmediğinden çok ağır bir tecrit altında tutuluyor. Eğer İmralı, muhalefetin belirttiği gibi AKP-MHP’nin dediklerini yapsaydı, bu kadar ağır bir tecride tabi tutulur muydu? İmralı’nın AKP-MHP faşizmine ve zihniyetine karşı net bir tutumu olduğu için tecrit uygulanıyor. Bu durum bilinmesine rağmen hakkı teslim edilmiyor ve çarpıtılıyor. Çünkü muhalefet de tıpkı iktidar gibi çeşitli oyunlar peşinde koşuyor. Türkiye’de muhalefet Kürt gerçeğini gören ve Kürt sorununu çözen bir yaklaşımla değil de ihtiyaç duyduğu siyasi gücü elde etmek için Kürtlerin desteğini arkasına alma yaklaşımıyla hareket etmektedir. İktidarın kurduğu oyunlara karşı muhalefet İmralı ile HDP’yi karşı karşıya getirme oyununa soyunmuş durumdadır.
Kürtlere yönelik bu yaklaşımlar çok yanlış ve gayri ahlakidir. Türkiye’nin geleceği Kürtlerle kurulacak yeni ve doğru bir ilişkiyle kurulabilir. Ortadoğu’nun geleceği de Kürtlerle kurulacak ilişkiye bağlıdır. Dolaysıyla Kürtlere bütünlüklü ve doğru yaklaşmak gerekir. Kürtlerle oynanarak artık mesafe alınamaz.