Haydar Ergül
Bir televizyon programında CHP Milletvekili Gürsel Tekin, “HDP’ye bakanlık verilebilir” gibi bir laf etti. Bunun üzerine Türk siyaset dünyasında deprem oldu, yer yerinden oynadı adeta. Siyaset karşılıklı ithamlara, suçlamalara sahne olurken, HDP ve onun şahsında Kürtler itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. HDP, Cumhur ile 6’lı masa arasına sıkıştırılarak siyaseten öğütülmek isteniyor. Bu iki iktidarcı politik blok arasında oluşturulan yapay gündem etrafında kendi gündeminden koparılmaya çalışılan HDP’nin etkisizleştirilmesi amaçlanmaktadır.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Tekin için “kişisel düşüncesidir” derken, İYİP Lideri Akşener ve çevresi “HDP ile yan yana bile oturmayacakları” gibi çirkin sayılabilecek ifadeler kullanıyorlar.
Yine siyaset camiasının çeşitli eğilimleri birbirlerini suçlayıcı; sanki HDP ve Kürtler cüzamlıdır algısı yaratılarak, uzak durulması sağlanmaya çalışılıyor. Bu çevreler sıkıştıklarında “Kürt kardeşliğinden” bolca söz etmekten de geri durmuyorlar. Kürt var ama varlığı yoktur yaklaşımı değil midir bu durum? Aslında bu düşüncenin altı kazıldığında ret ve inkâr olan Kürt yoktur. Sorunun gelip dayandığı sonuç; Kürt’ü toplumsal bir varlık olarak görmemedir. Varlıksal olarak Kürt yoksa onun yaşadığı coğrafya olan Kürdistan da olmayacaktır.
Günümüzde nüfusu elli milyonu aşmış bir toplumsal varlıktır Kürtler. Her toplum gibi geçmiş bir tarihi, bu tarihi zaman içinde yurt tutmuş, yerleşmiş ve kalıcılaşmış bir hakikattir. Hatta elde edilen tarihi kalıtlardan ilk neolitik devrimi yapan halklardan biridir Kürtler.
İlk neolitik yaşam alanları Zagros Dağ kavislerinde gerçekleşmiştir. Hatta Zagroslardaki neolitiğin çekirdek, yani toplumsal oluşumun kök hücresi olma gerçeğidir Kürt varlığı. Özünde Kürt varlığının yok sayılması ve inkâr edilmesi son aşamada insanlığın varlık oluşumunun inkarını da içermektedir. Aslında Kürt’ün inkârı Türk’ün inkârı anlamına da gelmektedir. Ancak kâr hırsı ve onun milliyetçi düşüncesi gözlerini öyle karartmıştır ki bunun farkında bile değillerdir.
İYİP’li Akşener, mealen “bana Kürtlere hakaret ettiremeyecekler” gibi veciz sözler söylüyor. Bu söylemiyle Kürtlere iltifat ettiğini ima ediyor ama HDP’lilerin yanına oturamazmış! HDP ile neden oturamazmış? Çünkü HDP bir siyasal iradedir ve yaygın düşünce Kürt partisi olarak algılanmasıdır.
Gerçi HDP bir bileşenler partisi olma hesabıyla içinde Kürt varlığı ve iradesi güçlü temsilini buluyor. HDP’yi tanımıyorum, onunla bir resim karesinde bile gözükmem demek Kürt’ü irade olarak tanımıyorum demektir. Sadece İYİP değil, iktidarcı siyaset camiasının yaklaşımı budur. Türk dışında başta Kürtler olmak üzere diğer bütün toplumsal varlıkları ret eden, yok sayan zihinsel yapılanmadır, bu. Herhangi bir şekilde Kürt’ün iradesini temsil etme kudreti oluşmuşsa onu tanımama, başta şiddet araçları olmak üzere her tür araç kullanılarak imha edilmesi gereken olarak görülmesidir.
1990’lı yıllarda Cumhurbaşkanı S. Demirel, “dünyanın herhangi bir yerinde adı Kürt olan bir oluşum bizim için savaş gerekçesidir” demişti. Bu ifade Kürt varlığa nasıl yaklaşıldığının çarpıcı bir ifadesidir. Günümüzde Kürt sorununda çözümsüzlük ve başta ekonomik kriz olmak üzere devlet krizinin temelinde bu zihniyet yer almaktadır. Sadece Irak’ta yüzü aşkın askeri üssün bulunması Kürt varlığına gösterilen tahammülsüzlüktür.
HDP’ye düşmanlığın bir ayağı Kürt varlığı oluştururken, diğer ayağı içinde halklar temsili olan bileşenlerin bulunmasıdır. Yani değişik devrimci ve demokratik siyasal yapıların HDP’de yer alması egemenlerin tahammül sınırlarını oldukça zorlamaktadır. “Türk nasıl olur da Kürt’ü tanıyabilir ve birliğe giden yolu döşeyebilir. Demokratik ve özgür bir geleceğin alt yapısına malzeme ve su taşıyabilir.” Buna tahammül etmek egemenin zihin dünyasında yeri yoktur. Buradan bakıldığında halklarımızın HDP’de buluşması doğru bir seçenektir; yarının demokratik ve özgür yaşamın inşası olduğunun en güçlü yürüyüşü olduğunu kanıtlar.
Seçimler önemlidir, ama HDP fikriyatı sadece seçimlerle sınırlandırılamayacak kapsam ve yarını inşa yürüyüşüdür. Yani demokratik ve özgür Türkiye’yi kurma fikriyatıdır. O sadece formel bir parti değil, onu çok aşan toplumsal öze dönüş, sömürüsüz, baskısız bir dünya ütopyasıdır. O açıdan bu fikriyat günlük çıkarlara kurban edilemeyecek, iktidarcı siyaset çekişmeleri içinde boğdurulamayacak yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. O özgürlüğe bir akış, var olmanın geleceğidir.