Yine gidip gelip “Kürtler ne istiyor” sorusuna demir attık. Sorunun kendisi de paradoks. Çünkü bu ülkede temel düzeyde ne istendiği en fazla belli olan konu iken, aynı şekilde en fazla istenmeyen, konuşulmayan konu da oluyor.
Görünür olup konuşulmayan; konuşulurken de görünmeyen nadir bir meseledir bu!
Büyülü gerçeğini, fantastik kurgusunu, zamana meydan okuyan ruhunu da buradan alıyor.
Bu soruya bir sokak röportajında ‘Aşk nedir?’ diye sorulunca “Valla dişim ağrıyor şu an cevap veremem” diyen amca misali cevap vermek de mümkün ama işte kurtarmıyor.
Fakat şu iki ön kabul kurtarır.
Birincisi, Kürtlerin ne istediğini anlamak için onlardan nelerin alındığını netleştirmek gerekiyor. İkincisi de cumhuriyet dediğimiz mefhum canlıdır. Sıkar, teper, yutar, atar, gider, gelir, korkar vs.
Denklemi buradan kurmak iyi olabilir.
Kürtler acaba her şeye sahip de daha fazla şey mi istiyor, diğer halkları es geçerek bir zora mı başvuruyor yoksa tamamen kendileri ile ilgili, alınan, çalınan daha da açık ifade edersek hayatlarına mal olan bir talep mi var? Ve tüm bunların cumhuriyet dediğimiz karakterle ilişkisi nedir? Sorular uzatılabilir.
Hakikat, kaybolan şeyleri kaybolduğu yerde aramaksa; ilk etapta çok kısa şekilde “Cumhuriyet ve Kürtlerin ilişkisini” ortaya koymak gerekiyor.
Bu ilişkinin özeti, zamana yayılmış bir inkâr retoriği olduğunu ifade edebiliriz.
Bu özeti de kabaca yedi kavşak üzerinden okuyabiliriz.
1919-1923 Arası: Kısmî Diyalog, Birliktelik Süreci
Anahtar kelimeler: hayatta kalma aracı olarak siyaset, teritoryal gerçeklik, din, Erzurum Kongresi, yerinden yönetim ve farklı kimliklerin birlikteliği vurgusu ve ‘yazılı’ bir belge mahiyetinde 1921 anayasası. Sonrasında da komplolar ve ulus devlet inşası.
2) 1923- 1938 Arası: Şiddet, Katliam, Kırım Dönemi
Anahtar kelimeler: İttihat Terakki, Piran komplosu, Şark Islahat Planı, Xoybûn, Zilan, Mutki, Tendürek, Hakkari, Zeylan isyan hattı. Renda (1925), Uybadın (1925), Hamdi Bey (1926) Raporları, Tunçeli kanunu, Tekçilik politikası ve Dersim Katliamı.
- 1938- 1960 Arası: Tarihsel Akışın Sessizleştirilmesi Dönemi
Anahtar kelimeler: Tek Parti Dönemi’nin kurumsallaşma süreci, Kürtlere ait zamanın pause tuşuna basılması, aşiretleri içerme siyaseti, 49’lar davası
- 1960-1980 Arası: Siyasal-Sosyal Kıpırdanma Dönemi
Anahtar kelimeler: 1960 darbesi, 12 Mart Muhtırası, TİP’in kapatılması, “Kürtler var mı, yok mu?” tartışması ve sağ-sol tartışması, Türkiye solunun kaderi, Maraş katliamı, PKK’nin kuruluşu.
- 1980-2000 Arası: Şiddetin ve İnkarın Geri Dönüş Dönemi
Anahtar kelimeler: 80 darbesi, devletin kutsallık üzerinden dönüşümü, neoliberalizm, Yeşil sermaye, din-devlet ilişkisi, 93 ateşkesi, Gladio’nun aktifliği, uluslararası komplo, devletin Kürt siyasal okumasının yeniden dizaynı ve şiddetin yükselişi.
- 2000-2015 Arası: Savaş Gramerinin Dönüşümü, Tanıyarak Dışlama Dönemi!
Anahtar kelimeler: Farklı politik yüzlerin devreye girişi, bireysel, toplumsal, zihinsel, mekânsal ve ekolojik bir kıyıma geçiş, Başur’da statü, tanıyarak dışlama, yeni bir Kürtlük tahayyülü, radikal demokrasi, Kürtlerin kültürel hegemonya çabası, KCK, Oslo, Çözüm süreci girişimleri.
- 2015 ve Sonrası: Kürtlere Karşı En Sert Savaşa Girişilen Yeni Türkiye Dönemi
Anahtar kelimeler: İkinci yüzyıla Kürtlersiz giriş, devletin askeri-sınai dönüşümü, ikinci Şark Islahat Planı dönemi, ölüm siyasetine geçiş, topyekûn devlet tablosu, kayyım rejimi, başkanlık modeli, güvenlikleştirme siyaseti
***
Bu kısa dönemleştirmeden sonra Kürtlerin ne istediğini daha rahat konuşabiliriz sanırım. Kürtlük tarihte hep sabit duran bir gerçeklik değildir. Her toplumsal olgu gibi dönüşüm geçirerek varoluşunu geliştirir. Şimdiki dönüşüm çok daha kapsamlı ve hızlıdır. Günümüzde Kürt olgusu çok yönlü bir açıklanma süreci yaşamaktadır. Kürt jeopolitiği yüzyılı geç, son otuz yıla oranla bile çok ileride.
Talepleri iki şekilde kategorize etmek mümkün: Tarihsel ve güncel…
Mevcut küresel dünyanın bizi sürüklediği ve dayattıkları var. Kürtlerin değişen, dönüşen zihniyet dünyaları ve siyasetleri bunu takip ediyor.
Madde madde giderek belirtelim, ne isteniyor:
- En başta yapılması gereken şey, Kürt olgusunun kendisini masaya yatırmak; bu olguya ilişkin olarak inkârcısından en duygusal yaklaşım sahiplerine kadar her çevrenin dediklerini irdelemek ve en doğruya yakın bir tanımlamada birleşebilmektir.
- Kürt varlığını tartışmaya açmamak. Kürtler için ontolojik olanı teknik bir meseleye indirgememek.
- Her şeyin en çekirdeğinde inkâr gerçeği vardır. Durmalıdır. İnkâr varsa imha vardır.
- Kürt meselesinin ana nedenlerinden biri politikanın reddidir. Demokratik siyaset korkusu aşılmalıdır.
- Kürt halkının ekonomik araçlarına el konularak, ekonomik yaşamı denetlenerek nefessiz hale getirilmesi son bulmalıdır.
- Soyut demokrasi değil, toplumsal sorunlara çözüm olacak ‘hakiki demokrasi’ gerekiyor.
- Yerel demokrasi, kültür ve dil her şeyin en amentüsüdür.
- Basit gibi görünebilir ama “sadece Kürt olmaktan kaynaklı” cezalar son bulmalıdır.
- Kürtler gömülme hakkı istiyor. Evet, trajik bir taleptir ama geldiğimiz nokta burasıdır.
- Kürt meselesi bir ulusal sorun değil, ulus olmaktan çıkma sorunudur.
- Kürt sorunu aynı zamanda bir kapitalizm sorunudur. Çünkü kapitalizm ekonomi değil, öncelikle bir iktidar formudur.
- Mücadelede, kuruluşta ortaklık varsa vatanda da ortaklık olmalı.
- Ateşkeslere cevap verilmelidir. Neden cevap verilmediği de cevaplanmalıdır.
- Muğlak dil aşılmalıdır. Arafta bırakan, şiddete dönüşen, sisli ortamda kalan, irrasyonel olan devlet dili son bulmalıdır.
- Küresel konjonktür üzerinden düşünüldüğünde tek çözüm cumhuriyetin demokratikleştirilmesidir.
- Kürt meselesinin güncel adının “tecrit mantığı” olduğu görülmelidir.
- Statü ve yazılı hukuk içine alınmalı Kürtler.
- Kürtlerin ulusal birlik çalışmalarına, çabalarına engel olunmamalıdır.
- Kürtlerin mücadele araçları terörize edilmemelidir.
Yukarıya daha yüzlerce detay eklenebilir.
Esastan bir tartışmaya izin vermeyen bir akıl ile mücadele devam ediyor. Etmemiz de gerekiyor. Kavramından kuramına, siyasetinden toplumsal gerçekliğine ve oradan da tarihsel aksına kadar gündemleştirilmesi gereken çok şey var. Bunları şimdi, yeniden daha fazla konuşma zamanı diye düşünüyorum.