Hiçbir komplekse kapılmadan şunu söylemek gerek. Kürtler İstanbul’u değiştirdi. Bu değişiklik bir günde gerçekleşmedi. Adım adım, ama istikrarlı bir biçimde gerçekleşti. İstanbul, Osmanlıdan beri aynı zamanda bir Kürt kenti oldu. Hem emekçi Kürtler, hem seçkin Kürtler sıkıştıklarında İstanbul’a sığındılar. İstanbul’a en büyük göç doksanlarda Kürt köylerinin yakılması ile birlikte yaşandı. Yükünü yükleyip İstanbul’a yol çıkan Kürtler, sadece kendileri gelmekle kalmadı, birlikte bilinç ve örgütlülük de getirdiler. Bu son göç dalgası 20-30 sene içinde önemli bir sosyolojik değişikliğe yol açtı. Çok çeşitli vesilelerle bu değişikliğe tanık olduk. Geçmiş seçimler ve Newroz kutlamalarını buna örnek gösterebiliriz. Ama hiçbiri son iki seçim kadar net yaşanmadı. Kürtler İstanbul’da niteliksel değişikliğe yol açtılar.
Kürdistan’da kazanma, batıda AKP-MHP ortaklığına kaybettirme stratejisi hem Kürdistan’da hem batıda harfiyen hayata geçti. Bu siyasi strateji sadece doğru bir karar değildi, aynı zamanda muhalefetin moral kazanmasına ve toparlanmasına yol açtı. Bu karar yukarıda sözünü ettiğimiz sosyolojiye bire bir oturdu. Seçim kararı ile birlikte, HDP üzerinde sürmekte olan baskılar daha da katmerleşti. Birçok yönetici ve üye gözaltına alındı, tutuklandı. Amaç seçim çalışması yapamaz hale getirmekti. Ancak başarılı olamadılar. Sadece bazı merkezlere asker ve polis yığarak, bazı merkezleri de YSK marifeti ile alabildiler. Daha doğrusu el koydular. Seçim sonrası herkes HDP’nin stratejisinin başarılı olduğunu teslim etti.
31 Mart seçimlerinde iktidar büyük bir yenilgi aldı. Bütün büyükşehirleri kaybetti. Adeta merkezi yönetimin ayakları havada kaldı. Ama İstanbul’daki fark çok büyük değildi. Bir yenilgi bile sayılmazdı. Biraz demagoji ile bu yenilgiyi kapatmak mümkündü. Ancak AKP-MHP ittifakı seçimin yenilenmesi için elinden geleni yaptı. Açık açık YSK üzerinde siyası baskı kurdu. Bu durum seçmende tepki yarattı ve farkın açılmasına neden oldu. Gördük ki iktidarın herhangi bir oyun planı, seçim stratejisi kuracak kadar bile gücü kalmamış.
Siyasete muhtemel etkileri
Her ne kadar Devlet Bahçeli erken seçimden söz etmek ihanettir dese de, erken seçim siyasetin gündemine girmiştir. Bahçeli’nin bunu söyleme gereği duyması bile erken seçimin gündemde olacağının bir göstergesidir. Bahçeli’nin erken seçimi ihanetle eş tutmasının nedeni, erken seçimin bu momentte onun işine gelmemesidir. Yoksa Bahçeli’nin adı erken seçimciye çıkmıştır. Böyle bir seçime giderse bir daha gelmeyebilir. Muhalefetin ise bir erken seçime ne kadar hazır ve istekli olacağını şimdiden söylemek zor. Ancak 2023 kadar herhangi bir zaman diliminde erken seçimin gündeme geleceği kesin.
Demokratikleşme imkanı
İstanbul herhangi bir belediye değil. Bu kente olanlar bütün Türkiye’ye örnek olur, bütün Türkiyeyi etkiler. Bu yüzden İmamoğlu’nun kentte uygulayacağı demokratik belediyecilik bütün Türkiye’yi olumlu yönde etkileyecektir. Kaldı ki İstanbul neredeyse Türkiye’deki seçmen sayısının beşte birini barındırıyor. İş ve diğer bazı bağlarla Türkiye’nin bütünü ile sürekli etkileşim halinde olan başka bir kent bulmak mümkün değil. Velhasıl İstanbul’da demokrasi biraz da Şırnak’taki demokrasi anlamına gelecektir. İstanbul seçimlerindeki Kürt etkisi bunun biraz daha böyle olmasını sağlayacaktır.
Erdoğan ne yapar?
Seçim sonuçları Erdoğan için de bir demokratikleşme fırsatıdır. AKP’nin tabanında ve tepesinde birçok isim, anti-demokratik gidişattan şikayetçi. Bunlar hızla partiden uzaklaşmaktadırlar. Durumun böyle olması Erdoğan’ın hemen yönünü demokrasiye çevireceği anlamına gelmez. Baskı ve zorla iktidarını sürdürebileceği hesabını pekala yapabilir. AKP erimeye devam ederken, baskı daha da artarak sürebilir. Halktan ve demokrasiden iyice kopacak böyle bir rejim ne kadar sürdürülebilinir, ayrı bir analiz konusu. Ama böyle bir rejim Türkiye’de uzun ömürlü olmaz.
Erdoğan, kısmi hak ve özgürlükler konusunda iyileşmelerle yola devam etmeye de karar verebilir. Ki muhtemelen öyle yapacaktır. Ancak bu konuda ne kadar samimi veya sahici olacağı önemli. Sadece iktidarın ömrünü uzatmak için yapılacak göstermelik iyileştirmeler AKP’nin çöküşünü hızlandıracaktır.
Sonuç olarak bu seçim Türkiye’nin sorunlarını demokratik yolda çözebileceğini gösterdi. Bugünden yarına her şey günlük gülistanlık olmayacak. Ama seçmen demokratik gidişata oy vermiştir. Bundan sonrası demokrasiden yana olana partilere, sivil toplum örgütlerine bağlı.