Türkiye’nin saldırılarını değerlendiren DEM Parti Milletvekili Sinan Çiftyürek, Türkiye iki arada bir derede kalmışsa, uluslararası arenada bile bu açmazı derinden hissederken Kürdistan Bölgesi’nde de aynı şeyi denemeye kalkması Türkiye’yi yine aynı çıkmazla yüz yüze bırakacaktır
Selman Çiçek
Türkiye’nin KDP ortaklığında Federe Kurdistan Bölgesi’ne dönük saldırıları devam ediyor. Türkiye saldırılarla birlikte bölgede köy boşaltmalarına devam ederken, birçok Kürt oluşum ve hareket KDP ve YNK’nin Türkiye’ye karşı net tutum alınmasını yönünde çağrı yaptı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Wan Milletvekili Sinan Çiftyürek, bölgede yaşanan gelişmeleri gazetemize değerlendirdi.
- Türkiye’nin Federe Kurdistan topraklarına askeri olarak yerleşmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle Türk hükümetine çağrımızdır: Kürdistan Bölgesi’nde sürdürdüğü savaşın yeni olmadığını biliyoruz. Bazen çok daha güçlü kara ve hava harekatlarıyla saldırıyor ama rutin olarak kırk yıldır bu savaş politikası devam ediyor ve bir çözüm getirmedi. Dolayısıyla giderek daha net açığa çıkıyor ki; esasında bölgeyi ilhak etmek istiyor. Bu ilhak politikaları hem Kürdistan Bölgesi’ne dönük hem de Rojava’ya dönük kullanılıyor. Misak-i Milli sınırları içerisinde görüyor ve bunu zaman zaman dışa vuruyorlar. Artık bunun adını koymaları gerekiyor; çünkü bu bir ilhak politikasıdır ve bu durum çıkmazdır. Dünya kamuoyuna, Kürdistan hükümetine ve Irak hükümetine çağrıda bulunuyoruz: bu ilhak politikasına karşı çok net tavır alın.
Türkiye hükümetine bir şey hatırlatıp kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Türkiye’nin Suriye’de yüzleştiği açmazla Kürdistan Bölgesi’nde de zaten yüzleşilmiş ve bu açmaz derinleşti. Türkiye bu açmazla Kürdistan ve Rojava’da -son iki aydır- kalmak istiyor ama kalamıyor, çıkmak istiyor ama çıkamıyor, açmaz bu ve bütün dünya kamuoyu gördü ve duydu. Türkiye iki arada bir derede kalmışsa, uluslararası arenada bile bu açmazı derinden hissederken Kürdistan Bölgesi’nde de aynı şeyi denemeye kalkması Türkiye’yi yine aynı çıkmazla yüz yüze bırakacaktır. Buradan Türkiye’ye çağrımızdır; bu politikalardan vazgeçin.
- Türkiye’nin Federe Kurdistan’a dönük saldırılarında KDP’nin verdiği desteği nasıl yorumlamalıyız?
Türkiye hükümeti, Kürdistan Bölgesi’nin sömürgeci kıskaç nedeniyle yüzleştiği açmazı fırsat bularak, Nisan 2024’te Erbil ve Bağdat hükümetiyle yapmış olduğu antlaşma üzerinden kendisini işbirliğine zorluyor. Türkiye hükümeti şunu bilsin ki; bugün yüzleştiği açmaz nedeniyle belki onlara yol verebilir ama uzun vadede ne Kürt halkı ne de Kürt siyaseti asla ve asla Türkiye’nin oradaki ilhak siyasetine razı gelmeyecektir ve desteklemeyecektir. Hele hele ‘Kürtler benim kardeşimdir’ gibi bir demogoji söylemi altında Kürdistan Bölgesi’ni açık bir şekilde ilhak etmeye kalkması asla kabul edilemez. Türkiye, İran’ın sıkıştırmalarıyla KDP’nin yüzleştiği çıkmazı biliyoruz. Ama hiçbir sıkıştırma ve açmaz KDP’nin ve sayın Barzani’nin Türkiye’nin oradaki ilhak politikasına göz yummasına ya da yol vermesine asla gerekçe olamaz. Buradan çağrımızdır; bu ilhaka karşı net tutum almaları lazım.
- Türkiye bu saldırılarla Kürtleri ve statüsünü mü hedef alıyor?
Türkiye hükümetinin politikası tıpkı Rojava’da olduğu gibi, Kürdistan Bölgesi’nde de herhangi bir partiyi hedef almıyor, Kürt halkının iki parçadaki statüsünü doğrudan hedef alıyor. Türkiye hükümeti şunu bilsin ki İran, Suriye, Irak’ta 50 milyon Kürt var ve bunların yüzde yüzü kendi dilini, tarihini, kültürünü biliyor ve davasına sahip çıkıyor. Yani Türkiye’nin, kendi varlığını Kürt halkının yokluğu üzerine kurduğu strateji yürümez, karşısında 50 milyon Kürt var ve haklı bir dava peşindedir. Kürt varlığının istediği statüdür, kendi kaderini tayin etmek istiyor. Türkiye’yi bu siyaseti terk etmeye çağırıyoruz.
- Türkiye de KDP de Kalkınma Yolu’nun dışında tutuluyor. KDP ve Türkiye savaş ortaklığı, bu Kalkınma Yolu’na kendilerini dahil etme ortaklığı mıdır?
Kalkınma Yolu politikasının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değil. Hindistan’ı Avrupa’ya bağlayan enerji hattına alternatif olarak Türkiye dışlandığı için o Türkiye tarafından gündeme getirildi. Irak da şunu çok iyi biliyor ki, Türkiye’nin amacı Kerkük-Musul üzerinden Türkmenistan haritasını çıkarmaktır. KDP çok iyi biliyor ki o hat iki Kürdistan parçası arasına sokulmuş yeni bir hançerdir. Aynı zamanda Musul-Kerkük üzerinden Kürt halkının tarihten gelen varlığı, Kürdistan kimliği hedef alınıyor. Bu göz yumma yarın KDP’ye, Kürdistan halkına çok daha fazla tahribata neden olacaktır. Kendi topraklarının ilhak edilmesine net tutum alsınlar. Kardeş kanı dökülmesine izin vermeyeceklerine inanıyoruz ve Kürt halkı yeni bir bırakujî’yi istemez
- Bölgesel Yönetim’le bir temasınız oldu mu? Bölgesel Yönetim ile görüşecek ve temaslarda bulunacak bir heyet oluşturma çabası var mı?
Bilgi alıyoruz, Kürdistan Komünist Partisi’nin tutumunu önemsiyoruz. Onlar çok net bir tuttum aldılar, miting yaptılar, halkı aldıkları tutuma çağırdılar. O tutumun büyütülmesi gerektiğine inanıyoruz, KDP-YNK’nin de tutum almalarını istiyoruz. Zaten Kürdistan Komünist Partisi’nin de çağrısı bu yöndedir, onlar da bizimle aynı tutum, kaygı içerisindedirler. YNK, dün ilk kez açıklama yaptı; ‘biz karşıyız’ diye. Düne kadar bir sessizliğe bürünmüştü. ‘KDP yıpransın’ diye bir düşünce varsa yıpranan KDP değil, Kürt halkının ta kendisidir. Sadece Güney’deki Kürt halkı değil dört parçadaki Kürt halkından söz ediyoruz. Bir heyet oluşturulması gerekiyor, bu iklimi kaldırabilecek, taşıyabilecek bir heyetin bizce de oluşmasında yarar var. Avrupa ve Berlin ile görüştük. Orada da bir çaba var, Kuzey’de de benzer bir heyetin mutlaka bir an önce oluşturulması gerekiyor. Soğutucu bir çaba olmalıdır. Devletin istediği, hedeflediği, amaçladığı şey birbirimize girmemizdir. Birbirimize girdiğimiz zaman daha rahat bir kırılma yaşayacağımız için bu bir devlet politikasıdır. Başta DEM Parti’ye, bütün Kürt halkına çağrımızdır; bir heyetin oluşması, bu heyetin Güney Kürdistan’da görüşmelerde bulunması gerekiyor.
- Türkiye’nin Esat ile görüşme olasılığı var, buna aracılık eden KDP’li Irak Dışişleri Bakanı. KDP, Rojava’da Kürtlerin statüsünü yok sayan bir çizgide hareket etmiyor mu?
Türkiye’nin Suriye politikası çıkmazdadır. “Türkiye ben bölgede kapsamlı bir barış hedefliyorum” dedi; kapsamlı bir savaşa dönüştü, dönmek zorunda kaldı. İşin içinden çıkamıyor. Çıkabilmesi için ön referansların ortadan kaldırılması lazım, Suriye’den, Rojava’dan kayıtsız şartsız çıkması lazım. Mesele o zaman çözümlenir. Sözünü ettiğimiz esas arabuluculuğu Putin yapıyordu. Rusya sıkıştırıyordu, Rojava’yı Suriye ile Türkiye kıskacına alma politikasını esas alıyordu. Rusya bir nevi sıkıntıya girdi; sanki o rolü bilerek Irak hükümetine devrettiler. Irak hükümetinin Dışişleri Bakanı’nın Rojava’yı Türkiye ve Rusya kıskacına alma politikası izleyeceklerine inanmıyorum. Onlar da şunu çok net söyleyecekler; önce buradan çıkmalı. Buradan çıkmadığı sürece hiçbir şey çözüm değildir. Suriye hükümetinin tarihi bilinci varsa, on yıl öncesi 2011’de Kürtler de silahlarını Suriye hükümetine çevirselerdi, DAİŞ Suriye’nin yüzde 80’ini işgal ettiği zaman Esat diye baskıcı bir rejim olmayacaktı.
Bunu biz biliyoruz ama Esat bilmiyor mu? Kürtlerin kendisine silah çevirmediğini, Türkiye’nin Kürtleri yanına almak istediklerini, Salih Müslim’i Türkiye’ye çağırdığını; “gel birlikte Esat rejimini devirelim” dediğini ama Kürtlerin bunu kabul etmediğini gayet iyi biliyor. Sadece onu bilmekle yetinmiyor, bugüne kadar bütün zorluklara rağmen Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava Yönetimi asla ve asla devlete tek bir mermi sıkmamıştır. Suriye hükümeti şunu gayet iyi biliyor. 2011 öncesine dönüş yoktur. Onlar şunun arayışındalar: ‘Bir devlette iki orduyu nasıl çözeceğiz?’ Hakikatten bu dünyada ilktir, bir devlet içerisinde iki ulusal ordui Irak’ta da bu ilktir, Suriye’de de bu ilktir. Bu nasıl çözümlenecek? Bu şekilde sürgit olmaz, bir şekilde bunun çözülmesi gerekiyor. Suriye ordusunun bir ordu kolu mu olur başka bir çözüm yolu mu bulunur, yeni bir federal sistem bulunabilir, askeri gücü olur, kendi statüsü olur, mevcut hal geçicidir. Bu bakımdan ben Irak hükümetinin arabulucu politikasının başarılı olacağına inanmıyorum. Çünkü Batılı güçler başta Amerika şu anda İdlib meselesinin çözülmesini istemiyor. Rusya’nın perspektifinde Suriye meselesinin çözülmesini istemiyorlar. Suriye meselesinin batı karşıtı bir pozisyonda çözülmesini istiyorlar.
İdlib meselesi çözülmeden, Türkiye oradan çekilmeden Suriye meselesi çözümlenemez. Bence Türkiye bu savaşı uzun süre sürdüremeyecek. Gördüğüm kadarıyla Türkiye onların tabiri ile; “biz halkayı tamamlıyoruz” diyor ama ortada halkanın tamamlandığına dair bir şey söz konusu değil ve Türkiye yakında bu savaşı sonlandıracaktır. Savaş devam ederse hem Bağdat’ın hem de Kürdistan hükümetinin ilhak politikasına karşı bir tutum alma konusunda gitgide zorlanacağına inanıyorum. Çünkü İran bunu kabul etmiyor, bölge denklemi bunu kabul etmiyor, Arap coğrafyası bunu kabul etmiyor, İran kabul etmiyor ve en önemlisi Kürtler bunu kabul etmiyor. Bölgenin kendi dengeleri var, bu yüzden bunun değişeceği kanaatindeyim. Çağrıda bulunuyoruz Kürdistan hükümetine; zaman geçirmeden karşı tutum almalarını bekliyoruz.