PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılmasıyla Kürt meselesi başta olmak üzere birçok sorunun çözülebileceğini vurgulayan Ahmet Türk, iktidara çağrı yaparak ‘Kürtler diyaloga hazır. İnkâr ve sindirme politikalarıyla sorunlar çözülmez’ dedi
Küresel güçlerin içerisinde yer aldığı 15 Şubat 1999’da gerçekleşen uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilip İmralı Adası’na hapsedilen PKK Lideri Abdullah, buraya konulduğu günden itibaren ağır tecrit koşulları altında. 34 aydır ailesi ve avukatları ile görüştürülmeyen Öcalan’a uygulanan tecrit, Kürt meselesinde çözümsüzlüğü daha da derinleştirmenin adımı olarak devreye konuldu.
Buna karşı uluslararası düzeyde başlatılan “Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” kampanyası ile Kürt meselesinde çözümün kapıları yeniden aralanmaya çalışıyor. Kampanya kapsamında cezaevindeki siyasi tutsaklar da Öcalan için 27 Kasım’dan bu yana açlık grevinde.
PKK lideri ile İmralı’da gerçekleşen ilk görüşmede yer alan Kürt siyasetçi Ahmet Türk, Öcalan’a yönelik tecrit ile buna karşı başlatılan kampanya kapsamında cezaevlerinde süren açlık grevi eylemini Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ahmet Kanbal’a değerlendirdi.
Kürtlerin talepleri içselleştirilemedi
“Bir halkın hakkını, hukukunu içselleştirmeseniz, o halkın hukukunun, dilinin, kültürünün, yaşadığı topraklarda bir hakkının olduğunu içselleştirmeseniz o meseleyi çözemezsiniz” diyen Türk, şöyle devam etti: “Ama bugüne kadar gerçekten Kürtlerin bir halk olduğunu, bir hakkının olduğunu, talebinin doğru olduğunu içselleştiren bir siyaset anlayışıyla karşılaşmadık. Ne iktidardan ne muhalefetten. Her zaman Kürtler meselesi olunca milliyetçi damarları yükseliyor. Aslında burada milliyetçilikle ırkçılığı birbirinden ayırmak lazım. Bugün milliyetçi olduğunu söyleyenler ırkçı bir anlayışla meseleye bakıyor.”
‘İnancı vardı ama temkinli davranıyordu’
Ahmet Türk, yaptıkları görüşmede Abdullah Öcalan’ın barış konusunda umutlu olduğunu, belli başlı bazı şeylerin gelişeceği ve çözüleceğine inancı olduğunu kaydetti. Türk, “Ama temkinli davranıyordu. Her zaman bazı olumsuzluklar olabilir, bazı gelişmeler olabilir, bu sonuçlanmadan da bu mesele farklı bir noktaya da taşınabilir gibi endişeleri vardı. Bunu da ifade etti. ‘Evet, biz bunları yapıyoruz, var gücümüzle her şeyimizle, inanarak bu meseleyi çözmeye çalışıyoruz. Ama sonuçta devletin nasıl bir yaklaşım göstereceği zaman içinde belli olacak’ diye ifade etmişti” dedi.
İktidarın hesapları tutmadı
Erdoğan’ın “baldıran zehri içerim” sözlerinden bugün savaşta ısrar eden bir çizgiye gelmesini de değerlendiren Türk, şunları söyledi: “Kürtlerin hak, adalet mücadelesi büyüdükçe, devlet bunun önünü kesmeye yönelik bir strateji izliyor. Bu bir devlet politikasıdır. Yani Kürtleri potansiyel tehlike gören bir mantık, bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu nedenle bu süreç sona erdirildi. Bu nedenlerden biri. İkinci olarak da 7 Haziran seçimlerinde iktidarın hesapları tutmadı. Kendisi bu süreçten yararlanacağını düşünürken, HDP yüzde 10’lardan yüzde 13’lere çıktı. Bu da Kürtlerin lehine gelişen bir durum. Bu da masanın devrilmesine neden oldu.”
‘Kürtlerin talepleri ortadan kalmayacak’
Toplumun değiştirilmesi ve dönüştürülmesi gerektiğini vurgulayan Türk, demokrasi için mücadele edenlerin güçlü olduğu bir Türkiye’de ancak sorunun çözülebileceğinin altını çizdi. Türk, şu anki devlet politikasının ise Kürtlerin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu söyledi.
Demokrasi, adalet ve eşitlik mücadelesinde ağır bedeller ödense bile halkın taleplerinin ortadan kalkmayacağına dikkati çeken Türk, “Bugün Filistin olayına baktığımızda 22 bin insan öldürülmesine rağmen Filistin davası bitmeyecek ki. Kürtler üzerinde ne kadar baskı da olsa sonuçta bir halktır. Bu halkın talepleri asla ortadan kalkmayacaktır. Bu talepler elbet her zaman gündeme gelecektir. Tarihe baktığımızda da bunu görüyoruz. İşte Seyit Rıza olayı, Şeyh Said olayı… Ama bütün bunlara rağmen, idamlara rağmen bu bitmedi, daha güçlü bir şekilde, daha örgütlü bir şekilde bugün demokrasi, özgürlük, adalet mücadelesi yürütülüyor” diye konuştu.
‘Tecrit altında olmasaydı çözüm çağrısı yapardı’
“Bugün Sayın Öcalan tecrit altında ise, bu devletin sorunu çözmeme kararlılığından kaynaklanıyor” diyen Türk, devamında “Devlet çok iyi biliyor ki, Sayın Öcalan eğer tecrit altında olmasaydı, rahat bir ortam içinde olsaydı çözüm konusunda gerçekten Türkiye halkını da Kürt halkını da rahatlatabileceği bir strateji ile bu meseleyi yeniden gündeme getirirdi. Bu konuda çağrılarını yapardı. Ama bugün dediğimiz gibi; bütün bu gelişmeler göz önünde tutularak, Kürtleri sindirmeye, susturmaya çalışan bir politika var” ifadelerini kullandı.
‘Kürtler diyaloga hazır’
İnsani ve siyasetçi olarak sorunların diyalogla çözüleceğine inandığını, Kürtlerin de diyaloğa hazır olduğunu dile getiren Türk, şunları söyledi: “Ancak devlet bu diyalog yolunu kapatan bir yaklaşım içinde. Her düşüncesini dile getiren, fikirlerini söyleyen Kürt siyasetçiyi veya insanı cezaevlerinde. Bir diyalog yolunun açılması konusunda devletin ve iktidarın yeniden düşünmesi gerekiyor. Çünkü tarih de bize gösterdi ki inkâr politikası veyahut sindirme politikalarıyla bastırma politikalarıyla sorunlar çözülmez. Diyalog yollarının ve kapısının açık olması gerekir. Aslında hep bu arayış içindeyiz. Bugün de böyle bir diyalog ortamının oluşması konusunda partimiz de arkadaşlarımız da çaba gösteriyor. Ama bu tek taraflı olacak bir şey değil. Yani iki tarafın da buna açık olması lazım. Bugünkü koşullarda bu diyalog talebimiz, diyalog arayışlarımız çok da yerini bulmuyor. Adresini bulmuyor. Ama umut ediyorum ki herkes artık bu işin böyle bastırmayla, inkârla çözülmeyeceğini görecektir.”
‘Kürtlere yaklaşım Türkiye’nin menfaatine’
Ahmet Türk, sorunun çözümünde daha örgütlü, daha güçlü, Kürt halkını ikna edecek bir yaklaşım içinde güçlü bir siyaset anlayışının ortaya konulması gerektiğini de vurguladı.
Türk, “Eğer bunu başarabilirsek bence siyasetteki rolümüz, oynadığımız rol, gücümüz daha fazla ortaya çıkacaktır. Burada yeniden bir diyalog ortamının yaratılmasını beraberinde getirecektir. Aslında zaman zaman bunu söylüyoruz. Yürüttüğünüz siyaset sadece Kürtlere zarar vermiyor. Türkiye halkına da zarar veriyor. Halklarımızın mağduriyetine sebep oluyor. Halklar arasındaki gerginliğin artmasına neden oluyor. Bir ayrışma politikasının büyümesine neden oluyor. Bu yanlış bir politikadır. Bu politikanızı yeniden gözden geçirin. Kürtleri kucaklayacak ve Kürtlerin adalet, özgürlük ve eşitlik taleplerini gözden geçirecek ve bunu içselleştirecek bir yaklaşım içinde olmanız gerekir diyoruz. Bunun Türkiye’nin menfaatine olduğunu söylüyoruz. Elbette ki barışçıl bir ortam, demokratik bir Türkiye hem Kürtlerin yararınadır hem de Türkiye halkının yararınadır. Ama maalesef bunu görmekten uzak bir siyaset anlayışıyla karşı karşıyayız” dedi.
İktidara çağrıda bulunan Türk, son olarak şunları söyledi: “Yürütülen siyaset hiçbir şeyi çözmeyecek, yürütülen siyaset acıların büyümesine neden olacak. Ama kucaklayıcı bir siyaset Türkiye’nin ve bu bölgenin, bu coğrafyanın demokrasiye kavuşması ve halkların kardeşliği, halkların ortak değerler etrafında buluşmasını beraberinde getirecektir. Bunu hep ifade ediyoruz, bu çağrıyı bugün de yapıyoruz.”
AMED