Salih Yılmaz
Bir halkın birliğini gerçekleştirmesi özgürlüğe ulaşmanın en önemli aşamasıdır. Birliğini sağlamış bir halkın uzun süre tahakküm ve sömürü altında tutulması mümkün olmaz. Bundan dolayı bir halkın özgürlüğü ve kurtuluşu için birlik kavramı ve olgusu çok değerlidir. Fakat Kürtler için birlik olmanın anlam ve değeri daha fazladır. Çünkü Kürt halkının yaşadıklarının benzerini tarihte ve günümüzde yaşayanlar çok azdır. Gerçekten Kürt halkının maruz kaldığı soykırımcı sömürgeciliğin benzerini yaşayan başka bir toplum yoktur. Elbette Kürtler kadar veya belki de Kürtlerden daha fazla baskı gören ve katliama maruz kalan halklar olmuştur. Kürt halkının ise baskı ve katliamların ötesinde, varlığı inkar edilerek yok edilmesi söz konusudur. İsmi, dili, kimliği, ülkesi yasaklanmıştır. Sadece özgürlüğü elinden alınmamıştır; varlığı inkar edilmiştir. Bir olgu olarak yok sayılmıştır.
Onun için Kürtlerin özgürlük davası ve mücadelesi esasta bir varlık mücadelesidir. Bu, siyaset, sosyoloji ve hatta felsefe açısından yeni bir olguyu teşkil etmektedir. Kürtlükte var olmak ve özgürlük arasında bağ çok güçlü olmaktadır. Belki özgürlük olmadan varlığın fazla bir kıymeti yoktur. Ama böyle de olsa var olunabilir.
Örneğin köle kılınmış bir insanın varlığı gibi. Fakat Kürtler için bu mümkün olmamaktadır. Kürt; özgürlüğünü sağlamadıkça var olamamaktadır. İşte Kürtlerde özgürlük tutkusunun bu kadar yoğun olmasının asıl nedeni budur. Bu çok anlaşılır bir durumdur tabi. Bir olguya duyulan ihtiyaç ne kadar çoksa, o, algı da o derecede yer edinir. Yirmi birinci yüzyılın başında Kürtlerin insanlığın özgürlük mücadelesine katkı sunan ve öncülük eden bir konuma yükselmesi bu durumun sonucudur. PKK liderinin İmralı sürecinde Kürtlere, Ortadoğu halklarına, bir bütün insanlığa ve kadınlara sunduğu zihniyet ve sistem, çağımızın ve geleceğin en çok tartışacağı konular olacaktır.
Kürt halkının yaşamı ve bulundukları konum göz önüne alındığında, bu durum ile belirttiklerimiz arasında büyük bir paradoksun olduğu söylenebilir. Bu doğrudur ama zaten doğadaki gelişmeler paradoksal olmaktadır. Tarihsel ve toplumsal gelişmelerin en belirgin yanı paradoksal olmalarıdır. Kürtler özgürlükten en çok yoksun bırakılan halk olarak insanlığın özgürlük yürüyüşüne düşünce ve mücadele olarak öncülük etmektedir. Kürtlerin özgürlük mücadelesi de böyle olmuştur. Denebilir ki Kürtlerin başına gelen en olumlu musibet yaşadığı ağır sömürünün sonucunda böyle bir çıkış yapmış olmaları, yani böyle bir paradoksu yaratmayı başarmalarıdır.
Peki madem Kürtler dünya insanlığının yürüyüşüne öncülük etmekteler, nasıl oluyor da birliklerini sağlayamıyor, birlik sorunu yaşıyorlar? Bu da önemli bir paradokstur. Yüzyıl önce, belki de daha eskilerden, Ehmedê Xanî’nin dile getirdiği çağlardan beri, Kürtlerin birliğinin önemi için söylenenler bugün için hala doğru, geçerli ve yerine getirilmesi gerekenlerdir. Kürtlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey birliklerini sağlamalarıdır. Birliğin sağlanması konusunda da Kürt halkı çok önemli mesafeler almıştır. Ne yüzyıl öncesinde ne de Ehmedê Xanî’nin zamanındaki gibidir Kürt halkı. Doğu’da, Batı’da, Kuzey ve Güney’de Kürtler mücadele verdiler. Bakurê Kürdistan’daki mücadelenin Kürtlerin birliğine büyük katkısı olmuştur.
Fakat birlik konusunda gelişme var derken, Kürt örgütlerinin bir araya gelmeleri, birliği tartışmalarını kastetmiyoruz. Tam tersine, bu konuda oldukça geri bir durum vardır. Kürt halkı, yüzyıldır verdiği mücadele sonucunda birlik bilincini edinmiştir. Halk olarak Kürtler gerçekte birliklerini sağlamışlardır. Yüzyıl önce Kürtler yok sayılıyordu. Bilinci bulandırmıştı. Kendi gerçeğinin farkında değildi. Şimdi Kürtler öyle değildir ki. Kürtler şimdi demokratik ulus anlayışıyla Ortadoğu’daki birlik problemine bile önemli çözümler geliştirmişlerdir. Kürt insanı eski dar ve dumura uğratılmış bilinçten dolayı oluşan hasımlığı bırakmıştır. Her Kürt kendi dışındaki diğer Kürtle kardeş olduğunu ve beraber yaşaması gerektiğini bilir ve ister. Bunun için herhangi bir şart koşmaz. Bu çok büyük bir gelişmedir.
Ne var ki birlik bilincini edinemeyenler birlik bilincini en ileri düzeyde yaşaması gerekenler olmaktadır. Bu da bir paradokstur ama çok olumsuzundan bir paradoks. Kürtlerin ortaya çıkardığı en kötü paradoks da işte bu olmaktadır. Herhalde birliğin bir gönül işiyle sınırlı olduğu ve bunun ortaya konmasıyla gerçekleşeceği sanılıyor. Bu çok şaşırtıcı bir durumdur gerçekten. Halbuki bu durumu yaşayanlar mürekkep yalamış insanlar olduklarını söylemekteler. Biraz tarihe, ilme bakıldığında özgürlük davalarının büyük duruş ve tutumların sonucunda geliştiği ve başarıya ulaştığı görülecektir. Sadece istemekle, gönül işiyle büyük davalar ideallerini gerçekleştiremezler. Doğru duruş sahibi olunarak ve tutum alınarak gelişme ortaya çıkarılabilir. Kürt örgüt ve partileri bu konuda çok geride kalmaktalar.
Devletin AKP-MHP eliyle Kürt soykırımını sonuca ulaştırmak için topyekün bir karşı savaş başlattığı açıkça ortadadır. Böyle bir durumda Kürt olmanın, yurtsever olmanın en temel ölçüsü ne olabilir? Elbette AKP-MHP’ye karşı olmak, onunla işbirliğini yapanları açıkça kınamak, onlara karşı tutum almak ve mücadele etmektir. Fakat bu yaklaşım ve tutum gelişmemektedir. Bu olmadığı için de yanlışlıkların üzeri örtünmektedir. KDP’nin yaptıklarının üzeri bu şekilde örtülmektedir. Hem de birlik adına bu yapılmaktadır. Böyleyken Kürt birliğinden bahsedilmekte, onun gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu tabi mümkün olmaz. Yanlışa karşı hep beraber durulursa gelişme sağlanır ve birlik de o vakit mümkün olur. Bu konu üzerinde daha fazla durmak lazım.