Erdoğan Altan / Hewler
Kürtlerin yaşadığı dört parçada, ulusal kazanımları bertaraf etmek için yerel devletler, uluslararası güçlerle ortak hareket ediyor. Federe Kürdistan ve Kuzey Suriye’de yoğunlaşan faaliyetler karşısında Kürt güçlerinin birlik kuramaması ağır sonuçlara gebe. Son günlerde artan arayışlar ise umut oldu
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde Mayıs ayından beri sürdürdüğü ‘Pençe’ harekatı, özelde PKK’ye karşı başlatılmış olsa da genelde Suriye, İran ve Irak’taki Kürtlerin durumuyla da ilintili. Suriye’deki şiddetli savaş nedeniyle Irak’ın özel konumu çoğu zaman göz ardı edilse de birçok devletin doğrudan buraya müdahalesi söz konusu. “Halkların Baharı” ile Suriye’de 2011 yılında başlayan savaşa birçok uluslararası güç, yerelde oluşturdukları güçlerle dahil olmasıyla ayyuka çıkan kargaşanın benzeri Irak’ta da yaşandı. Hatta bu kargaşanın Suriye’deki savaş ile ‘at başı’ sürdüğü, gündemin daha çok Suriye üzerinde yoğunlaştığından kaynaklı buradaki güçlerin çıkar savaşlarının görünmediği dillendiriliyor. Son zamanlarda görünmeye başlamasının nedeni ise Türkiye’nin Kürt karşıtı politikası.
ABD ve İran arasındaki karşılıklı tehdit ve tartışmaların yanı sıra İran üzerindeki siyasi ve ekonomik ambargoların nedeni olarak nükleer silahlanma gösterilse de esas meselenin Irak’taki hakimiyet savaşı olduğu yorumları yapılıyor. Zira her iki güç de Irak’ı bir üs haline getirmek istiyor. Mezhepçilik üzerinden Arap ülkeleri Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de başarılı sonuçlar elde eden, eğitip donattığı silahlı milislerle buradaki savaşta başarılı olan İran, ambargo ve tehdit yoluyla dizginlenmeye çalışılıyor.
Çin de sahneye çıktı
Yine Ortadoğu’daki durumu anlamak için dünyanın yeni devi olma yolunda hızla ilerleyen Çin’in ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi de göz ardı edilmemeli. Çin, Suriye’de başlayan savaştan iki yıl sonra 2013 yılında yeni İpekyolu projesi olan “Bir Kuşak Bir Yol” ile hem deniz yolu ticareti hem de karadan Çin’den Avrupa’ya ve İran üzerinden Ortadoğu’ya açılmayı hedefliyor. Bu projenin yayılma anahtarı ise Ortadoğu’dan geçmekte. Bu projeyi yüzyıllık proje olarak dünya kamuoyuna açıklayan Çin, her ne kadar ekonomi ve ticareti birincil amaç olarak belirtilse de asıl meselenin stratejik olduğu belirtiliyor. Tüm ülkelerin iştahını kabartan bu proje kartını İran da Amerika ve koalisyon karşısında kullanmak istiyor. Çin nasıl ki son bir yılda Suriye’deki varlığını açık ettiyse, şimdi de yeni yeni Irak’ta kendini göstermeye başladı. Çin bu proje kapsamında Irak’taki ticari şirketlerini daha da büyütme arayışında.
Irak çekişme sahası oldu
Irak merkez hükümetinin siyasi durumu ise hiç iç açıcı değil. İran ve ABD arasında ikiye bölünen Irak’ta Şii ve Sünni bloklar arasındaki çelişkiler de giderek büyüyor. Yeni kurulan hükümette geleneklere uygun şekilde her bir makam-bakanlık alınan kürsü sayısına göre paylaşıldı. Demokratik olarak lanse edilmeye çalışılan seçimlere rağmen, hükümetteki iktidar aynı güç ve anlayış. Komşu olması itibariyle en fazla etki sahibi İran rejimi olurken, Irak ve Ortadoğu’da etkisini güçlendirmeye çalışan ABD, özellikle son yıllarda Tahran’ın stratejik denilebilecek bölgeler üzerindeki etkisinden kaynaklı Irak üzerinden yeni taraftar arama arayışında. Suriye’den çekilme kararı alma nedenlerinden biri de, bölgedeki asker gücünün bir kısmını Irak’taki üslerine dağıtan ABD’nin bununla İran’ın en çok hakim olduğu yerlere yakın olacağı mesajı verme kaygısıydı.
Bundan iki ay önce ABD, Körfezdeki gelişmelerden kaynaklı memur ve ABD vatandaşlarına tüm işleri bırakıp Irak’tan çıkmaları çağrısında bulundu. Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde askeri eğitim veren Alman askerleri sorumlusu da eğitimleri durdurdukları açıklamasını yaparken, onları Hollanda izledi. ABD’nin bu uyarısından sonra Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Kuveyt de vatandaşlarına çağrı yaparak Irak’ı terk etmelerini istedi. ABD’nin bu hamlesini kendisine yönelik tehdit sayan İran rejimi ise karşı hamle yaparak Dışişleri Bakanı aracılığıyla Bağdat’la temasa geçti ve bu konuda tarafsız olmaları yönünde beyan vermelerini sağladı.
Türkiye faydalanmak istiyor
AKP/MHP ittifakı ise S-400 nedeniyle ABD ile arasının açılması, yine iç siyasi ve ekonomik krizden doğan yoğun tepki, milliyetçi kesimin basıncını dindirmek için uzun zaman üzerinde çalıştığı fikirleri hayata geçirmeye çalışıyor. Bu bloğun “Osmanlı topraklarıdır” dediği, Kuzey Suriye ve Federe Kürdistan Bölgesi topraklarının da içinde olduğu Halep, Musul ve Kerkük’e yerleşme adına “Misak-ı Milli” projesini gerçekleştirmek, en önemlisi de Kürt karşıtı politikasını daha güçlü yürütebilmek için İran ve Amerika arasındaki çelişkiden rol kapma arayışına girmesi artık bir sır değil. Son dönemlerde Kuzey-Doğu Suriye ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde Kürt güçleri arasında ‘iyi polis’ – ‘kötü polis’ politikası yürüten ABD’nin, hem Kürt güçlerini hem de bir NATO gücü olan Türkiye’yi kendine bağlı kılma adına, “Pençe” operasyona izin verdiği belirtiliyor. Aynı zamanda başından beri yapılmak istenen Ulusal Kürt Birliği-Kongresi’ne karşı çıkan ve bu birliğin oluşmaması için her türlü müdahaleyi yapan Türkiye başta olmak üzere ABD, İngiltere ve İsrail, KDP ve YNK’yi bölgede Ankara’ya destek vermeye zorluyor.
Türkiye Kerkük’ü karıştırıyor
Dış güçlerin siyasi ve askeri baskıları ise Kerkük’teki kaosu derinleştirirken, Kerkük’te yaşayan halk müdahaleleri reddediyor. Kerkük’te 2003’ten bu yana devam eden sorunlar, dış müdahaleler ve Kürdistan Bölgesi ile Irak arasındaki sorunlardan dolayı kaos ortamı derinleşiyor. Dış güçlerin arasındaki baskılar nedeniyle Kerkük’teki etnik yapılar üzerindeki tehlike artıyor. Kürtler 16 Ekim 2017’de kendi kontrolleri altındaki bölgelerin çoğunu kaybetti. 16 Ekim olaylarından bu yana Kerkük Valiliği’ne Vekaletten Rakan Ciburi atandı. YNK Kerkük Valiliği’ni bir kez daha elde etmek istiyor. KDP ise Cumhurbaşkanlığı görevini YNK aldığı için Kerkük Valiliği görevini istiyor. KDP ve YNK arasındaki siyasi anlaşmazlıklar, Kerkük’te yeni bir valinin seçilmesine engel oluyor. Kerkük’teki Kürt halkı ise, vekaletten gelen Kerkük valisi tarafından Kürtlere karşı yasa dışı uygulamaların gerçekleştirildiğini belirtiyor. KDP, 16 Ekim olaylarından sonra Kerkük’e geri dönmedi. Kerkük’ü işgal edilmiş bir vilayet olarak adlandırıyor. Siyasetçiler KDP’nin bu tavrını, KDP ile YNK arasındaki anlaşmazlıklara bağlıyor. Türkiye ise Türkmenler aracılığıyla Kerkük’teki varlığını güçlendirmek istiyor. Irak medyasında, Ankara’nın Türkmenler dışında bazı silahlı gruplara yardım etmesiyle ilgili birçok belge yayınlanırken Türkiye’nin Kerkük’teki huzuru bozmaya çalıştığı yorumlarına da sıkça rastlanır oldu.
ABD ve İran da müdahil
Kerkük’e müdahalede bulunan bir diğer ülke İran da Haşdi Şabi milisleri yoluyla kente yerleşti. Geçtiğimiz günlerde İranlı yönetici ve askeri sorumlulardan bir heyet Kerkük’ü ziyaret etti. Edinilen bilgilere göre ABD de güçlerini Kerkük’e yerleştirdi. Siyasetçiler, ABD’nin Irak federal polislerinden Kerkük’teki askeri karargahları boşaltmalarını istediklerini ifade ediyor. Yalnızca söylemde kalan iddialar hiçbir resmi kurum tarafından onaylanmıyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın Irak ziyaretinden sonra, ABD’nin Irak’taki hareketliliği arttı.
Neden sonuç alınamıyor?
Kürt halkının en çok sorduğu soruların başında bölgede uzun yıllardır birçok alanda mücadele eden Kürt güçlerin neden birlik olmadıkları geliyor. Bunun sadece dış güçlerin müdahalesi olarak ifade edilmesinin inandırıcılığını yitirdiği şeklinde yorumlar da yapılmaya başlandı. Dış güçlerin müdahalesi sonucunda birçok kez Kürt güçleri arasında iç savaş yaşandığı, 1978’den bu yana birçok iç savaşta binlerce kişinin yaşamını yitirdiği, bölgede özellikle Türk devleti ve İran rejiminin Kürtler arasında karışıklık yaratarak iç savaş çıkardığı biliniyor, ancak buna rağmen Kürt güçlerinde halen bekleme halinin olması kabul görmüyor. Bu birliği sağlama görevini üstlenen KNK’nin, tarihi bir dönemden geçilen süreçte, cevaplaması beklenen sorular var;
- Kürt halkının ısrar ettiği ulusal birliğin oluşmasındaki engel, sadece dış güçlerin müdahalesi mi?
- Söz konusu engel bilinmesine rağmen ortadan kaldırılması için ne gibi çözüm yolları-yöntemlere başvuruldu?
- Partilerin Kürt halkının ulusal birliği istediğine ikna olmaları için “referandum” yapılması mı isteniyor? Bunun için KNK’nin bir çalışması var mı?
- Mesela PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın önerisi üzerine 2014 yılında yapılan ve neredeyse sonuç alacak düzeye gelen kongrenin sonradan bozulmasının nedeni nedir? Gerçekten belirtildiği gibi sadece partilerin katılım delegelerinin eşit bölüşülmemesi gibi basit bir gerekçe miydi? Yoksa başta sinsi Ortadoğu oyunlarıyla meşhur İngiltere başta olmak üzere ABD, İsrail, Türkiye, İran gibi dış güçlerin müdahalesi mi vardı? Varsa neden teşhir edilmiyor?
Kürtler birleşir mi?
Söz konusu Kürtlerin kazanımları olduğunda başta Türkiye’de birbirine muhalif olan kesimler, uluslararası ve bölgesel güçler birleşirken, Kürt güçleri ve partilerinin Kürt halkının büyük beklentisi olan Kürt Ulusal Kongresi çatısı altında bir araya gelme arzusu ise 40 yıldır gerçekleşmiyor. Bir birine düşmanlık güden devletlerin dahi çıkarları söz konusu olduğunda masaya oturup diyalog kurduğu bir dönemde ciddi tehdit altındaki Kürtler, tek vücut olmakta güçlük çekiyor. Dört parçaya bölünen Kürtler, tüm güç ve yapıların birleşmesi yönünde çağrılar yaptı. Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) bu çağrılar üzerine 27 Temmuz’da Brüksel’de toplandı. KCK, KDP, YNK ve diğer Kürdistani güçlere çağrıda bulunularak Kürt düşmanlığı karşısında bir araya gelinip net tutum sergilenmesi istendi.
Olumlu adımlar atılıyor
Bu çağrılara KCK’den birlik olunması için her türlü fedakarlığa hazır oldukları açıklaması yapılırken, hem KDP hem YNK ve hem de Goran Hareketi gibi bölgedeki büyük partilerin konu ile ilgili tartışmaları devam ettiği yönündeki açıklamaları olumlu bir beklenti yarattı. Hem YNK hem de KDP’ye yakın Diyarbakır’daki parti ve kurumların da KNK’nin çağrısını desteklemeleri büyük bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Yine aynı şekilde KNKRojava komitesi öncülüğünde Kuzey Suriye’de faaliyet yürüten 28 siyasi parti ve bağımsız isim Qamişlo’da bulunan Özerk Yönetim Dış İlişkiler Bürosu merkezinde bir araya gelerek, iç işleyiş sistemini öngören tüzük taslağı ve ulusal birlik konulu konferans düzenlenmesi önerisi ele alınması Kürt yapılarının ortaklaşmasına önemli örnekler oldu.
İran Türkiye’ye ortak mı oluyor
Türkiye’nin 27 Mayıs tarihinde başlattığı ‘Pençe’ operasyonuna ilk başlarda İran da havan atışlarıyla destek vermeye çalışırken, daha sonra bu desteğe uzun bir ara verildi. Bölgede yaşanan karmaşadan kaynaklı İran tam açıktan olmasa da alttan alta keşif uçakları ve helikopterler ile Kandil ve Süleymaniye’ye kadarki bölgede devriye atarak, taraflara mesaj vermeye çalıştı. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Tahran ziyareti ardından İran’ın da yapılan operasyona destek vermek amacıyla planlama yaptığı iddia edildi. Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimin kabul ettiği plan başarılı olması halinde İran’ın Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) güçlerine yöneleceği ileri sürüldü. Bölgeden alınan bilgilere göre, Türkiye ve İran’ın, öncelikle PKK’nin denetiminde olan stratejik geçiş hatları tutulacak. Planın başarıya ulaşması halinde ise İran devletinin PJAK’a karşı kapsamlı bir operasyon başlatacağı belirtiliyor. Ortak plan çerçevesinde, KelaşinXakurk-Bradost ve Kandil alanlarının birbirinden kopartılması; Metina, Amediyê hattının birbirinden koparılarak, kontrol altına alınması, Amediyê, Bradost ve Barzan hattının kesilmesi, Bradost ve Mergesor hattının Kandil’den koparılarak, yine Barzan mıntıkasına düşen Çemço karşısında bulunan Şerin Dağına Topçu birlikler konumlandırıp alan hâkimiyetini tamamlanmasının planlandığı belirtiliyor. Askeri yönelimlerin yanı sıra ekonomik olarak da bölgenin birbirinden koparılmaya çalışıldığı plana göre, Federe Kürdistan ile Doğu Kürdistan’ın (İran Kürdistan’ı) Piranşar vilayetini birbirine bağlayan önemli ticari geçiş hattı olan Haci Ümran Sınır Kapısı’nın 10 kilometre güneyinin tutulması düşünülüyor. Planın son aşamasında ise, İran İslam Devleti kapsamlı bir operasyonla PJAK güçlerine yönelecek. İran operasyonuyla eş güdüm hareket edecek Türkiye ise, Süleymaniye’nin Ranya ilçesine bağlı Pışder alanına kadar askeri olarak yerleşmeyi deneyecek.