İstanbulluların da desteklediği İBB’ye bağlı İSMEK’te Kürtçe kurslar açılmasını değerlendiren Kürt Araştırmalar Derneği yöneticisi Eyyüp Subaşı, önemli olanın Kürtçenin eğitim dili olmasını sağlamak olduğunu belirtti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran seçimlerinden önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları’nda (İSMEK) Kürtçe eğitiminin talebe göre açılabileceğini söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da sonrasında İBB’ye bağlı faaliyet yürüten İSMEK’te Kürtçe dil kurslarının hayata geçireceklerini ve Kürt dili mezunlarını orada istihdam edeceklerini kaydetti. Peki İstanbul’da yaşayanlar açılması planlanan bu Kürtçe kurslar hakkında ne düşünüyor?
‘Büyük haksızlık’
Türkiye’de milyonlarca Kürdün yaşadığını dile getiren Abdulhekim Alptekin adındaki yurttaş, Kürtçenin sadece kurslarla öğretilmesinin yetersiz kalacağını söyledi. Alptekin, “Kürtler bu ülkenin vatandaşıdır. Kürt çocuklarına eğitimin hiçbir aşamasında Kürtçe eğitim imkanı tanınmıyor. TBMM’de İngilizce, Fransızca, Arapça konuşuluyor. Fakat Kürt vekiller Kürtçe konuştuğunda ‘bilinmeyen dil’ olarak kayıtlara geçiriliyor. Bu Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürde büyük bir haksızlıktır” dedi.
‘Güvence altına alınmalıdır’
Kürtlerin yoğun olduğu yerlerde Kürtçe eğitim veren okulların açılması gerektiğini belirten Alptekin, “Eğer biz kardeş isek, bunları yapabilmeliyiz. Ben Kürdüm. Kürtçeyi ve Türkçeyi çok iyi bilirim. Neden bir Türk Kürtçeyi bilmiyor? Benim anadilimi neden bilinmiyor?” diye sordu. İktidarın Kürtçe üzerindeki baskılarını hatırlatan Alptekin,”İnsanın ana dili annesinin ak sütü gibi helaldir. Bu hakkı kimsenin elinden alamazsın. Eğitimde de Kürtçe ve Türkçe eşitlenmelidir. Kürtçe anayasal olarak güvence altına alınmalıdır” diye konuştu.
‘Kürtçeyi hazmedemiyorlar’
CHP’nin açıklamalarını olumlu bulduğunu söyleyen Orhan Aydoğdu da, “Düşünceleri varsa hemen faaliyete geçirmeleri gerekir. Kürtçeye karşı olanlar gidip Çanakkale’ye baksınlar. Kürt ve Türk beraber yatıyor. Kültürümüz ve töremiz aynı ve aynı yaşamın içerisindeyiz. Şuan İstanbul’un birçok semtinde İngilizce, Almanca ve Arapça tabelalar var ama bir tane Kürtçe yok. Kürtçeyi hazmedemiyorlar. Benim kızım Türkçe konuşmasını bilmiyor. Biz Kürdüz, önce Kürtçe öğrenecek, sonra diğer dilleri öğrenebilir” dedi. Türk halkı tarafından çok fazla baskı olmamasına rağmen Türk iktidarlar tarafından Kürtçenin hazmedilmediğini belirten Aydoğdu, “90’lı yıllarda bile böyle bir baskı yoktu. Kursların açılması başlangıç için iyi olacaktır ama sadece bunla kalınsa yetersiz olur” ifadelerini kullandı.
Yıllarca bu ülkede yaşamamıza rağmen dilinin tanınmamasından duyduğu rahatsızlığı dile getiren Aydın Duman, “Kürtçe kurslar bir şeylerin düzeleceği konusunda bizi umutlandırır. Birçok adımın atılması lazım ama bu atılacak adım diğer adımların başlangıcı olacaktır. Kürt halkının yükselmesini istemiyorlar” diye belirtti.
‘Kürtçeye tahammül edemiyorlar’
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde açılacak olan kursun sözde değil özde olması gerektiğini sözlerine ekleyen Mehmet Emin Duygun, “Büyükşehir belediyesinin dışında ilçe belediyeleri de bu konuda duyarlı olmalıdır. İstanbul’da milyonlarca Kürt yurttaş yaşıyor. Batı’nın Kürtçe hakkındaki önyargılarının kırılması lazım. 21’inci yüzyılda hala Kürtçeye tahammülsüzlük var. Bu tür adımlar atıldığı oranda Kürtçeye yabancı olanlar, Kürtçeye aşina olur. Şuan Kürtçe üzerinde asimilasyon politikaları uygulanıyor” ifadelerini kullandı.
‘Adil ve demokratik bir çözüm mümkün hale gelir’
Komeleya Lêkolînen Kurdî yani Kürt Araştırmalar Derneği Yöneticisi Eyyüp Subaşı ise, açılması düşünülen kursların içeriği konusunda bilgi sahibi olmadıklarını ifade etti.
Subaşı, “Nasıl yapılacak? Kursların açılması mutlak çözüm müdür? Bunun tartışılması ve açığa çıkartılması gerekir” dedi. Kürtçenin yaygınlaştırılması gerektiğini sözlerine ekleyen Subaşı, mutlak çözümün nasıl olacağına değindi. Subaşı, “Kürtçe eğitim, sağlık ve hizmet alanında yaygınlaşır ise adil ve demokratik bir çözüm mümkün hale gelir” diye konuştu.
‘Önemli olan anadilde eğitim sağlanmasıdır’
Açılması düşünülen kursların, Kürtlerin ihtiyacını yeterli oranda karşılayamayacağını dile getiren Subaşı, “Sadece kurslarla bu mesele çözüme kavuşmaz. ‘Biz kurslar açıyoruz, Kürtler gelsin dilini öğrensin’ mantığı yanlıştır. Kürtler iyi kötü dillerini konuşabiliyorlar. Sorun ne o zaman bu durumda? Elbette Kürtçe okumak ve yazmak hedeflenmelidir” diye vurguladı. Kürtçenin önündeki yasakların kalkmadığını hatırlatan Subaşı, “Mesele Kürtlerin Kürtçe öğrenmesi değil. Önemli olan Anadilde eğitimin sağlanmasıdır” diye konuştu.
‘Ciddiyetle yaklaşılmalıdır’
Kürtçe eğitimin verilmesine ciddi yaklaşılması gerektiğini belirten Subaşı, “Ekrem İmamoğlu yarın öbür gün ben böyle bir şey yapmıyorum diyebilir. Ama İstanbul genelinde çok dilli hizmet çalışmaları yapılabilir. Bu durumda kreş, kurs, broşür, bültenler çıkarttıklarında Kürtçeyi de dahil edeceklerdir. Böylece Kürtçe alanlarında da istihdam alanları açılacaktır. Kürtçenin önü açılacaktır. 3-5 ilçe ve mahallede Kürtçe kursunun açılması, Kürtçe meselesini çözüme kavuşturmayacaktır. Bu demokratik ve adil bir çözüm de olmayacaktır. İstanbul’da 6 milyon Kürt var. Kürtçe okuma-yazma düzeyinde öğretilebilecek durumda ele alınmalıdır. Belediye Kürtçe kurs açacaksa bunu göz önünde bulundurmalıdır” dedi. Subaşı, Kürtçe ve Türkçe eğitim verilmesinin eşitlenmesi gerektiğini belirterek, “Hiçbir Türk İSMEK’e gidip Türkçe öğrenmiyor. Çünkü kendi dilini okuyup yazabiliyor. Kursları açtıktan sonra Kürtlere ‘gel dilini öğren’ dersen, bütün Kürtlerin geleceğine inanmayı bekleyemeyiz. Bizim de meselemiz budur; Kürtçe okumak ve yazmak. Bu atılan adım önemlidir ama yeterli değildir. Birkaç ay sonra belediye, ‘Kurs açtık ama Kürtler öğrenmeye gelmedi’ diyebilir. Sonrasında ‘Kürtler Kürtçeyi istemiyor’ propagandası yapabilirler” ifadelerinde bulundu.
‘Kürtçe resmi olarak tanınmalıdır’
Kısa süreli ve geçici çözümlerin üretilmesini, Kürtlerin Türkiye’de resmi anlamda tanınmıyor olmasına bağlayan Subaşı, “Cumhurbaşkanı ya da Başbakanlar ‘Kürtler kardeşimizdir’ diyebilir. Fakat Türk devleti Kürtleri tanımıyor. Eğer sen bir halkı tanımıyorsan aslında onu yok etmek, ortadan kaldırmak istiyorsundur. Örneğin bugün Kürtçe tabelalara izin verilebilir ama yarın yasaklaya da bilir. Bunu yaşadık. Siyasi atmosferin gidişatına göre Kürtçe konuşmamız bile yasaklanabilir. Resmiyette açılmayan bir kurs yarın kapatılabilir. CHP’den sonra gelen başka bir parti için Kürtçenin sorun olma ihtimali var. Resmi ve hukuksal anlamda garantiye alınmalıdır” diye belirtti.