Ortadoğu altüst oluş sürecindedir. Yaşananlar değişim ve dönüşümün sancıları olarak vuku buluyor. Demokratik uygarlıkla devletçi uygarlığının yani, keskinleşmiş tarihsel iki çizginin mücadelesinin zirvesidir günümüz. Bu iki çizgi veya yaşam mücadelesinin geçmişi beş bin yıllık olumlu-olumsuz birikimidir. Bunun kavramsallaştırılması 3. Dünya Savaşı’dır. Yani beş bin yıllık kangrenleşmiş insanlığın temel düğümünün çözümünü dayatıyor. O yüzden savaş karmaşık bir hal almış, iç içe geçmiş, ilişki ve yaşamlar kompleks karakteri derinleşmiştir. O açıdan anlama, anlamlandırılması güçsüzleşiyor. Hani denir ya, “at izi it izine” karışmış; öyle bir durumdur.
Bu tarihin en derin Gordion düğümüdür. Düğüm en gelişkin savaş teknolojileriyle çözülemez. Ancak iç içe geçmiş yaşam ve ilişkilerin ayrışması, yeniden yapılanmasıyla çözülebilir. Demokratik modernitenin kapitalist modernizmi yenmesiyle düğüm aşılabilir.
Ortadoğu’da son 200 yıldır zora dayalı ve kapitalizmin önceliklerine uygun yapılandırılması sorunların asıl kaynağıdır. Bölgemize kapitalizm hegemonyasını askeri zorla dayattı. Böl-parçala-yönet stratejisi bölgemizi kana buladı. Soykırımlar yapıldı; hala da çok sayıda etnik, inanç soykırım tehdidi altındadır.
Kuşkusuz 200 yıl önce de bölge güllük-gülistanlık değildi. Osmanlı egemenliği altında zulüm ve katliamlar yapıldı. Ancak kapitalizm şartları altında onlara göre sıradan kalır. Yine inkâr yoktu ve bölgeye özgü feodal yaşamı halkların yaşamına yedirme olanaklarına sahip değildi İmparatorluk. Bölgede inşa edilmeye çalışılan ulus-devlet modeli ve onun ideolojisi milliyetçilik ve dincilik emperyalizminin işbirlikçisi türetme burjuva eliyle kuruldu. Sosyolojik olarak bu işbirlikçi yapılar, batının ajanları rolündedirler. Ruh, düşünme biçimleri bölge gerçekliğine yabancı, üstenci ve kibir abideleri, batı taklitçileridir. Yok demekle toplumsal hakikatlerin yok olacağını düşünecek kadar zıvanadan çıkmışlardı.
Araplar 22 devlete bölündü. Her devletin başına geçen diğer Arap toprağını babadan kalma mirası gördü. Böylece “kardeş” düşmanlar yaratıldı ve savaşa zeminler yaratıldı. Saddam’ın Kuveyt işgali, Filistin meselesi, günümüzde Yemen’de devam eden savaş miras kavgalarıdır, bir yanıyla. Emperyalizm, yarattığı bu kaotik ortamda Arapların yeraltı ve üstü zenginliklerini sömürmeye devam ediyor.
Kürdistan dörde parçalandı. Kürt’ün varlığı inkâr edildi. Türkleştirme, Araplaştırma ve Farslaştırma yoluyla özümseyip kültürkırım yapıldı. Adeta Kürtlere bölge merkezine pimi çekilmiş bir bomba rolü yüklendi. Kürt toplumsal yapısı en kılcal damarına kadar paramparça edildi, ya tam teslim olma ya da tepkisel isyan ve yenilgi kıskacına alındı. Türkiye, İran, Irak ve Suriye Kürt kapanına bağlandı. O devletler, “Kürtler ülkemizi bölecek” korkusuyla antidemokratik militarist yapılara dönüştüler.
Ancak umut yeşerdi. Kürt hem tarihsel hem de güncelde demokratik modern yaşamı başarabilecek gücü açığa çıkardı. Kuzey ve Doğu Suriye bunun somutlaşmış halidir. Modelin bölgeye yayılma potansiyeli var. Ancak kolay değil, beş bin yıllık düğüm çözülecektir. Zorluklar çok fazladır.
Tarihin bu momenti Kürtlerin önüne hakikati başarma görevi koymuştur. Yalnız Kürtlerin tek eksikliği vardır. O da ulusal birliği kurmaktır. Halk birliği kurmuştur. Tek yapılması gereken çatı örgüt olan Ulusal Kongre’dir. Kongre kurulacak, halkların demokratik ve özgür yaşamı gerçekleşecektir.