KCK Yürütme Kurulu Üyesi Zübeyir Aydar, iktidardan gelen açıklamaları ve ‘süreci’ gazetemize değerlendirdi:
Bu işin pratik altyapısının hazırlanması lazım. Başkan Apo, ‘Ben hazırım’ dedi. Başkan Apo hazırsa, biz de Başkan Apo’yu desteklediğimize göre, Kürt tarafı tümden hazırsa ki hazır, o zaman devlet tarafı da bu durumda gerekeni yapmak durumunda. Çağrılarla yetinmemesi lazım
Hüseyin Kalkan
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın aylar sonra gönderdiği iki cümlelik mesajı hiç olmadığı kadar Kürt sorununu tartışma gündemine taşıdı. Mesaj coşku ile karşılandı ve yeni adımlar atılması beklentisi yarattı. Diğer yanda mesajla ilgili birçok spekülasyon yapıldı. Hala da yapılmaya devam ediliyor. Biz soruların birinci elde yanıtını okuyucularımıza sunabilmek için, sorularımızı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Kurulu Üyesi Zübeyir Aydar’a yönelttik. Aydar, “Örgüt Öcalan’ı dinlemiyor” iddialarını şöyle yanıt veriyor: “Hareket bir bütündür, başkanın çizgisi etrafında birleşiyoruz” diyerek Kürt tarafının net olduğunu kaydetti. Aydar’ın sorularımıza verdiği yanıtlar, aydınlatıcı ve yeni süreç tartışmalarını bir adım ileriye taşıyacak cinsten.
- Aylar sonra PKK Lideri Abdullah Öcalan ile bir görüşmenin gerçekleşmiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başkan Apo ile çok uzun bir aradan sonra bir görüşmenin gerçekleşmiş olması önemli. Başkan Apo’dan, sağlığından, konumundan, durumundan haber almak bizim açımızdan önemliydi. Bu açıdan yeğeni ile yaptığı görüşme bu çerçevede önemli. Ama bir görüşme tek başına bir haber almadır. Bu kimseyi tatmin etmez. Halen özgürlüğü için büyük bir kampanya yürütülüyor. Mutlaka özgürlüğü için hamleyi büyütmemiz lazım. Ve mutlaka özgürleşmesi lazım. Başka bir durum kabul edilemez.
- Kamuoyu ile paylaştığı mesajda tecridin sürdüğünü, koşullar sağlanırsa çözüm için teorik ve pratik güce sahip olduğunu vurguladı. Bu mesajı nasıl okumak gerek?
Yeğeni aracılığı ile kamuoyu ile paylaştığı mesaj çok önemli. Bu süre içinde, yani devlet cenahında, kamuoyu içindeki tüm tartışmalara iki cümlelik bir cevaptır. Ama çok da içerikli bir cevaptır. Devlet, Başkan Apo konuşsun diyor. Buna cevap olarak tecridin devam ettiğini söylüyor. Böyle mesaj var. Tecrit devam ediyor, bu hem bize hem devlet içindeki muhataplarına bir mesajdır. “Benden beklentisi olanlar tecride karşı mücadele etmeli, tecridi kaldırmalı.” Bize yönelik kısmı ‘özgürlük kampanyası’nı yükseltmemiz gerekir. Karşı tarafa yönelik kısmı da ‘Bana yönelik çağrılar yapıyorsunuz ama ben tecrit altındayım. Bu şartlar altında yapabileceğim bir şey yok” anlamına geliyor. Aynı zamanda yapabileceklerini de gösteriyor. Diyor ki ‘Eğer şartlar oluşturulursa, şartlar uygun hale getirilirse, sorunu askeri düzlemden hukuki, siyasal zemine taşıyabilirim. Buna gücüm var. Hem teorik hem pratik gücüm var’ diyor. Bu çok önemli. Bu Başkan Apo’nun, uzun zamandır üzerinde çalıştığı ve on yıllarca önce dile getirdiği düşüncelerinin devamıdır. ‘Bu işi biz siyasi ve diyalog yolu ile çözelim’ diyor. ‘Teorik ve pratik gücüm var’ diyor. Teorik olarak bu konuda detaylı olarak çalışmış, yol haritaları hazırlamış, bu sorunu nasıl çözüleceği üzerinde düşünmüş ve ortaya koymuştur. 32 yıllık bir diyalog tecrübesi var. Bütün bunlar çerçevesinde, tecrübesine dayanarak ben bu işi yürütürüm teorik olarak diyor. Pratik olarak da şunu biliyor. Halkını ve örgütünü tanıyor. Şartlar olgunlaştığında adım atabileceğini biliyor ve dinleneceğini biliyor. Yanı hem halkın, hem örgütün kendisini dinleyeceğinden emin. Yani pratik olarak bu işi yapabileceğini biliyor. Biz de o konuda eminiz. Ha şartlar nedir? Şartlar sağlık ve güvenliğin garanti altına alınmasıdır. Bu işi yapabileceği ortamın kendisine hazırlanmış olması lazım. Yanı rahat hareket edebilmesi, istediği kişilerle diyalog kurabilmesi, basınla, kamuoyu ile diyalog kurabilmesi, örgütü ile ortaklaşabilmesi, müzakere yürütülecekse heyetini rahatça belirleyebilmesi, danışmanlarıyla, akademisyenlerle, farklı çevrelerle, basınla bir araya gelebilmesi gerek. Şartlar budur.
- Devlet, Devlet Bahçeli üzerinden her hafta mesajlar veriyor. Umut hakkı ve Meclis’te konuşması yönünde mesajlar verildi. Siz bu mesajları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz de takip ediyoruz. Önemsiyoruz da. MHP gibi bir partinin başkanının en azından Başkan Apo’yu muhatap alarak kendisine göre de olsa sorunun çözümüne yönelik farklı yollarla bir çağrı yapması önemli. Çağrının içeriği başka bir olay. Ama ortada bir farklılık var. MHP’de bir çizgi değişikliği var. Şimdiye kadar çözüm süreçlerine karşı durmuş olan MHP’den, Başkan Apo’yu muhatap alarak yapılan bir çağrı var. İçeriğine katılmıyoruz. Ama bu bir müzakere meselesidir. Fakat tek başına bu konuşmalarla bu iş bir yere varmıyor. MHP iktidar ortağıdır. Cumhur İttifakı’nın bir parçası ve Cumhur İttifakı’nın elinde çok imkân var, çok olanak var. Başkan Apo’ya çağrı yapılıyor ama İmralı kapıları açılmadıktan sonra, kendisine imkân tanınmadıktan sonra senin yaptığın çağrılar lafta kalır. Öbür tarafta Bahçeli, biraz kendi ortağı üzerinde çalışmalı. R. Tayyip Erdoğan, Bahçeli’ye güzellemeler yapıyor ama, sorunun çözümü için bir tavır ortaya koymuyor. Ketum davranıyor. Farklı durumlar gelişiyor, baskılar gelişiyor işte Rojava’ya operasyonlar yapılıyor, kayyımlar atanıyor. Tehditler yapılıyor. Bu tutumlar birbiri ile uyumlu değil. Evet bir tartışma var. Bir tartışma yapıldı. Bu konunun gündeme gelmesi, tartışılması önemli ama Kürtler, Başkan Apo, bizler somut adım bekliyoruz. Bu böyle basın yoluyla, çağrılarla olacak bir mesele değil. Çok büyük bir meseledir. Çok çetrefilli bir meseledir. Çok ağır bir meseledir. Barışta da savaşta da büyük sonuçları olacak bir meseledir. Öyle sıradan bir çağrı ile hemen sonuç alınacak bir mesele değil. Bu saatten itibaren bu işin pratik altyapısının hazırlanması lazım. Başkan Apo, ‘Ben hazırım’ dedi. Başkan Apo hazırsa, biz de Başkan Apo’yu desteklediğimize göre, arkasında durduğumuza göre, Kürt tarafı tümden hazırsa ki hazır, o zaman devlet tarafı da bu durumda gerekeni yapmak durumunda. Çağrılarla yetinmemesi lazım.
- Bu açıklamalara kayyım ataması eşlik etti. Diğer yandan Rojava’ya yönelik de tehditler dile getiriliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu işi farklı yollarla çözelim, iç cepheyi tahkim edelim, kardeşlik ruhunu ilerletelim, Kürtler-Türkler kardeştir, bu sorunu kardeşçe oturup tartışalım derken bir tarafta da tehdit dili devam ediyor, kayyım atamaları yapılıyor. Bir tarafta da Rojava’ya operasyonlar yapıldı/yapılıyor. Güney’e yönelik operasyonlar yapılıyor. Her tarafta operasyonlar her şekilde sürüyor, bunun yanında tehdit dili, yani yakarız yıkarız, yok ederiz dilli kullanılıyor. Bunlar birbiri ile çelişen durumlardır. Kürtlere çağrı yapacaksın, Kürt temsilcilerine barış için çağrı yapacaksın, ‘iç cepheyi tahkim edelim, ülke tehdit altında, vatan tehdit altında, ortak vatanı birlikte koruyalım’ diyorsan o zaman Kürtleri tehdit etmekten de vazgeçeceksin. O zaman Kürdün iradesine saygı göstereceksin. Kürdün seçtiği insanların yerine memur atayarak belediyeleri yönetmeye çalışmayacaksın. Bu kabul edilemez. Operasyonları durduracaksın. Hem iç cepheyi tahkim edeceksin hem birlikte olacaksın, bin yıllık kardeşlik ruhunu yeniden canlandıracağız diyeceksin, bir taraftan da nerde bir Kürt gücü varsa saldıracaksın. Bunlar birbiri ile çelişen durumlar. Bu herkeste kaygı ve şüphe uyandırıyor. Söylediğin şeylerle yaptığın şeyler birbirine uymuyor. Millet şimdi yorum yapıyor. Herkes sanki bilmece çözer gibi tahminlerde bulunuyor. Kimse karnından konuşmasın, çözüm konusunda açık konuşun. Biz rahatız. Her şeyi ifade edebiliriz. Pratikte de ona göre davranabiliriz. Mesele bu kadar açık.
- Hareketiniz Sayın Öcalan’ın baş müzakereci olduğunu ve perspektifini uygulayacağını açıkladı. Ancak iktidar cephesi sizin Sayın Öcalan’ı dinlemediğinizi de iddia ediyor bir yandan. Sizin açınızdan durum nedir, net olarak söyler misiniz?
Devlet veya onun adına konuşanlar bir şeyler söylüyorlar. Ondan sonra basında kendilerine göre haberler yayınlatıyorlar. İşte ‘Örgütte farklı başlar var, farklı kesimler var, Başkanını dinlemiyor, bu çağrılara her biri farklı cevaplar veriyor’ bunun gibi şeyler yayıyorlar.
Şimdi biz çok açık ve netiz. Baştan belirteyim, Başkan Apo’dan bize ulaşan şunu yapın veya şunu yapmayın diye bir talimat bir mesajı yok. Dolayısıyla ortada dinleyip dinlememe gibi bir durumun oluşması mümkün değildir.
Başkan Apo bu hareketin kurucu lideridir. Bu hareketin yıllar önce şöyle bir kararı var. ‘Müzakerelerde, çözüm müzakerelerinde Başkan Apo baş müzakerecidir ve biz onun arkasındayız.’ Son çağrıda da Başkan Apo bunu bilerek dedi ‘Benim pratik, teorik gücüm var, bunu yapabilirim.’ Örgütüne-halkına güveniyor. Ve o yaptığı çağrıdan sonra da örgütün bütün birleşenleri, yanı kim konuştuysa Başkan Apo’nun içinde olduğu süreç, onun yürüttüğü sürece biz her düzeyde katılıyoruz, her düzeyde destekliyoruz, her düzeyde içindeyiz. Bu çok net ortaya konuldu. Buna rağmen belli çevrelerde hükümetin direktifi ile basında bazı kalemler, bazı kişiler yorumlar yazıyorlar. İşte örgüt başkanını dinlemedi, dinlemiyor. Bunlar doğru değil. Başkan Apo cezaevinden çıktı da biz mi engelledik? Bütün şartlar hazırlandı, basınla, kamuoyu ile görüştürüldü biz mi istemedik? Kimse şuraya buraya çekmesin, hareket bir bütündür. Başkan Apo ve örgütü birliktedir. Halkı ile birliktedir. Tüm özgürlük hareketi burada bir bütündür. Bu çerçevede kafası karışık olan, farklı sesler çıkaran, karnından konuşan, ne dediği tam anlaşılmayan karşı taraftır. Biz burada çok açığız ve netiz. İstiyorlarsa deneyebiliriz. Geçmişte de denediler. Bu çerçevede kimse kamuoyunu farklı biçimde yönlendirmesin. Kimse kafaları karıştırmaya kalkmasın. Hareket bir bütündür, Başkan’ın çizgisi etrafında birleşiyor, çözüme, diyaloga, müzakereye her düzeyde hazırdır, ama tabi bunun şartlarının oluşması lazım. Bu söylenmiştir. Bütün hareketin Başkan Apo’nun iki cümlelik mesajının arkasında durduğunu beyan etmesi herkese verilmiş en iyi cevaptır. Ancak, Başkan Apo’ya verilen sözde disiplin cezaları var. Devlet Bahçeli her hafta çeşitli vesilelerle Başkan Apo’ya çağrı yapıyor. Bence Devlet Bahçeli bu çağrıları kendi ortağına yapması lazım. O çağrı yaptıkça Başkan Apo’ya disiplin cezaları geliyor. Bir çağrı yaptı, üç ay aile görüşü yasaklandı. Bir çağrı yaptı altı ay avukat görüşü yasaklandı. Sebebi nedir? Buna dair bir açıklama da yapmıyorlar. Bu tutum Bahçeli’yi açığa düşürüyor. Başkan Apo zaten dedi ‘Ben tecrit altındayım’. Tecrit altında tutulan biri ne yapabilir ki? Bahçeli’nin bu sorulara cevap araması lazım. Ortağına çağrı yapması gerekiyor.
YARIN: Yeni bir sürecin koşulları, son süreçte devletle bir temas oldu mu?, İsrail-Kürt ilişkileri gibi sorularımızın yanıtlarını bulacaksınız.