Demokratik Cumhuriyet Konferansı’na katılan eski bakan Ziya Halis ile konuştuk: Bizim talebimiz gerçekten demokratik bir Cumhuriyet, Millet İttifakı ise AKP’nin bu süreç içindeki yaptığı hatalar ve yanlışları düzeltmeye dönük, devlete yönelik bir restorasyon yapmak istiyor
Nezahat Doğan
Türkiye’nin seçim sath-ı mailine girdiği bu dönemde partiler de ittifaklarla birlikte seçim çalışmalarına hız veriyor. Bu aşamada Millet İttifakı’nın açıkladığı mutabakat metni kamuoyunun gündeminde yerini aldı. Metinde önemli başlıkları yer alıyor. Ancak demokratik bir cumhuriyet için elzem olan Kürt sorunu ve çözüme yönelik bir başlığın olmaması, anadilde eğitim konusu, erkek şiddetine karşı İstanbul Sözleşmesi’ne yer verilmemesi çok temel eksiklikler… Bu eksiklikler, Millet İttifakı’nın siyasal hedefinin yeni bir anayasa ile birlikte demokratik bir cumhuriyeti yeniden oluşturmak yerine var olan sistemi revize etmeye yönelik olduğu yorumlarını beraberinde getirdi. Oysa bu tarihi seçim, demokratik bir yeni anayasa ile halkların eşitliğini temel alacak, temel hak ve özgürlükleri hayata geçirecek demokratik bir cumhuriyet yolunda belki de son fırsatı barındırıyor. Hal böyle iken, Millet İttifakı bir yandan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen, tüm iktidarın tek elde toplandığı, otokratik bir rejime karşı, güçlendirilmiş parlamenter sistemle Türkiye’nin demokratik değişimini ve dönüşümü hedeflediğini ifade ediyor. Diğer yandan Alevilerin sorunlarını, kadınların sorunlarını, Kürt sorununu görmezden geliyor; emekçileri teğet geçiyor. HDP ve diğer sol demokratik parti ve yapıları yok sayıyor. Elbette bu çelişkili hal, Millet İttifakı’nın demokratik cumhuriyet konusundaki iradesini zedeleyen önemli bir unsur olarak belirginleşiyor.
Bu aşamada HDP hafta sonunda önemli çalışmayı hayata geçirdi ve Demokratik Cumhuriyet Konferansı düzenledi. Yoğun bir katılım olduğu ve çok güçlü başlıkların yer aldığı konferansta, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar uzanan değişimler; devlet yapısının Kürtleri ve ezilenleri yok sayarak, milliyetçiliği esas alan, otoriter bir yapıya evrilmesi süreci ve nedenleri sorgulandı. Demokratik bir cumhuriyet için izlenmesi gereken yol ve gereksinimler değerlendirildi. Konferansa pek çok katılımcı önemli fikir ve analizlerle katkı sağladı. Konferansta, Kürtlerin olmadığı bir yerde demokratik güçlendirilmiş parlamenter sistem olamayacağı da bir kez daha vurgulandı. Biz de konferansı ve Millet İttifakı’nın açıkladığı mutabakat metnini eski bakan ve milletvekili Ziya Halis ile konuştuk.
- Seçim sürecine giderken ne görüyorsunuz?
Özellikle 2015’en sonra AKP yönetimi MHP ile koalisyon kurarak Türkiye’de tam bir faşizan dönem yaşattı. Bu aşamada ülkemiz son derece kötü bir döneme girdi. Demokrasimiz yerlerde sürünüyor. Toplumumuzun daha fazla zarar görmemesi için bir kere her koşulda AKP’nin öncelikle cumhurbaşkanlığı seçiminde yenilmesi ve iktidarına son verilmesi gerek.
Burada Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı’na son derece önemli görevler düşüyor. Ancak Millet İttifakı’nın mutabakat metninde bir restorasyon görüyoruz sadece.
- Mutabakat metnindeki eksikler neler?
Kadın sorunlarından bahsetmiyor, İstanbul Sözleşmesi’nden sadece dolaylı olarak bahsediliyor. Aleviler yok, Kürt sorunu yok, bunlar büyük eksiklikler. Ama buna karşın dolaylı olarak bir takım açıklamalar var. AB diyor, kayyumlar diyor ve benzerleri… Bazı ışık tutucu noktaları da var. Bizim için değerli olan şudur. İki ittifakın bir şekilde birleşerek Tayyip Erdoğan zulmünden bizi kurtarmasıdır. Mutabakattaki eksiklikleri önemsemeyebileceğimiz durumlar da var ama en önemlisi de bu iktidarın gitmesidir.
- Millet İttifakı’nın mutabakat metninde HDP’nin 2021’de açıkladığı tutum belgesinde yer alan bazı başlıklar da var. Ancak içinde Kürt meselesinin çözüm adımı olmayan bir demokratik açılım olabilir mi?
CHP çok çekingen ve ürkek bir politika izliyor. Bütün bu hatalara rağmen Türkiye’nin öncelikle bu iktidardan kurtulmanın yolunu, birlikteliğini bulması ve aynı hedefe nişan alması gerekiyor
CHP çok çekingen ve ürkek bir politika izliyor. Bütün bu eksikliklere ve hatalara rağmen Türkiye’nin öncelikle bu iktidardan kurtulmanın yolunu, beraberliğini, birlikteliğini bulması ve aynı hedefe nişan alması gerekiyor. Hedef, bu ülkeyi Tayyip Erdoğan’dan kurtarma hedefidir.
- Millet İttifakı’na baktığınızda parti başkanlarının tutumunda ne görüyorsunuz?
Çok şey söylenebilir ama biz şu an bir karanlıktayız. Şimdilerde belki bir alacakaranlık görebiliyoruz. Alacakaranlığa gelmiş olmak demokrasi mücadelesi verenler, demokratik cumhuriyet mücadelesi verenler için bir kolaylık sağlayacaktır. Bu onların bize bir lütfu değil, zaten olması gereken durum budur. Bizim talebimiz gerçekten demokratik bir cumhuriyet, onlar ise AKP’nin bu süreç içinde yaptığı hatalar ve yanlışları düzeltmeye dönük, devlete yönelik bir restorasyon yapmak istiyor. Ben AB sürecini son derece önemsiyorum ve ülkemiz açısından çok yararlı, mücadelemiz açısından da çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Ama bakın nereden nereye geldik? Tayyip Erdoğan’ın ilk yıllarında AB süreci için gitmediği, görüşmediği, uçmadığı ülke kalmamıştı. Artık öyle bir süreç kalmadı. Şimdi Millet İttifakı AB sürecine de atıfta bulunuyor, yargı ile ilgili, yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle ilgili açılımları ifade ediyor. Ama bunlar bizim için yetmez.
- Yetmesi için ne olmalıydı? Eksik olan ne?
Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de demokratik cumhuriyet kurulamaz. Aleviler ve kadınların sorunları ülkenin hayati konuları. Bizim Kürt olarak, Alevi olarak ‘üvey evlat’ olmaktan çıkmamız lazım
Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de demokratik cumhuriyet kurulamaz. Aleviler ve kadınların sorunları çok önemli ve ülkenin hayati konuları. İstanbul Sözleşmesi’nden bahsetmiyor ancak dolaylı olarak şöyle diyor; “uluslararası sözleşmelerde kesinlikle tek imzayla olmaz, mutlaka parlamentonun kararı sağlanacaktır.” Bunu ben şöyle anlıyorum; eğer Millet İttifakı iktidar olursa ve bunda da demokrasi güçlerinin katkısı olduğu anlaşılırsa, İstanbul Sözleşmesi cumhurbaşkanının yetkisiyle nasıl bir günde kaldırıldıysa tekrar bir günde yürürlüğe girer diye düşünüyorum. İptal kaldırılmazsa Millet İttifakı da verdiği söze ihanet etmiş olur. Madem ki uluslararası sözleşmeler parlamento kararıyla olacak, o zaman bunu parlamentoya getirmeleri lazım. Getirmezlerse büyük hata…
Bunun dışında birçok tutuklu var. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi. Serbest bırakacaklarını açıkça söylüyorlar. Bizim “ya hep ya hiç” gibi bir lüksümüz yok. Demokratik cumhuriyet meselesi bir süreç işi, bugüne kadar biz gerçekleştirmeyi bırak, geri geri gitmişiz. Bir seçimle biz bunları hemen bugün kazanalım, bunları sağlayalım dersek hayalci davranmış oluruz. Objektif düşünerek, bu sürece hepimizin destek olması gerek.
- Seçimler yaklaşırken Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı açısından dengeler ya da ortaklaşmalar nasıl değişkenlik gösterir? Temel ilkelerde bir adım sağlanır mı?
Ben bu anlaşmanın zımnen yapıldığını düşünüyorum.
- Nasıl?
Millet İttifakı mutabakat metni aynı zamanda bir seçim beyannamesidir. Yerel özerklikler, yerel yönetimlerim güçlendirilmesi, kayyumların kaldırılması, yargı süreci, Anayasa Mahkemesi kararları, İnsan Hakları Mahkemesi kararları; bunların hepsi bizim yaptıramadığımız ve bu iktidarın da yapmadıklarıdır. Cumhurbaşkanı adayı belirlendikten sonra mutlaka Emek ve Özgürlük İttifakı’yla oturup konuşacakladır. Bundan hiç şüphem yok. Birinci turda sorunun çözülmesi daha kolay görünüyor. Bizim seçimi ikinci tura bırakmamamız lazım. Benim CHP ve bu ittifakla hiçbir bağlantım yok. Ben bağımsız olarak değerlendiriyorum. Ben CHP’nin üyesi bile değilim. Yirmi yıl önce CHP’den ayrıldım, CHP’nin beni siyaseten tatmin eden bir kurum olmadığını gördüm ve ayrıldım. Hala dönüp bakmıyorum. O başka bu süreç, bu durum başka…
Seçimde birinci turda tek aday üzerinde uzlaşılması lazım… Türkiye’nin ve halkımızın içinde bulunduğu sıkıntıların ve sorunların kısmen de olsa çözülmesi için bu iki ittifakın bir arada olması gerekiyor.
Gönül istiyordu ki HDP yani Emek ve Özgürlük İttifakı da o masanın bir bileşeni olsun. Ama onlar bunu yapmaktan imtina ediyorlar. Kendilerine göre bir açıklamaları var; İyi Parti’nin tutumu..
- Diğer partilerin tutumu İyi Parti’nin tutumundan farklı diyebilir miyiz?
Evet… İyi Parti bu açılımı engelliyor. Bakın Ali Babacan burada çok cesurca davrandı. Kısmen de olsa, bu açılımından ötürü hayranlık duyduğumu söyleyebilirim. Seçim süreci yaklaşırken her türlü yeni gelişmelerin olabileceğini, siyasetin ilkeleri çerçevesinde her an her şeyin değişeceğini de unutmamak ve bu sorumlulukla hareket etmek gerekir.
- Ziya Halis’in derdi nedir?
Bizim Kürt olarak, Alevi olarak “üvey evlat” olmaktan çıkmamız lazım. Bu ülkenin demokrasiye kavuşması ve demokrasiyle bütünleşmesi lazım… Cumhuriyet’e meşruiyetini yukardan bir güç değil, halk ve toplum veriyor. Eşit yurttaşlık temelinde bir çözüm gerekiyor. Eğer başarabilirsek ben bu çözümünün bu ülke için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim derdim bu.