Ali Sinemilli
TBMM’de yeni ‘yasama’ yılının açılış töreninde konuşan Erdoğan ‘Kürt sorunu denilen meseleyi bütün boyutlarıyla çözdük’ dedi. Kendisi dediğine ne kadar ikna bilinmez ama, bu açıklama bize sıradan bir soru sorma hakkı veriyor: Madem ki, Kürt sorunu çözüldü, o halde sizin bu çözülüşünüzün nedeni ne? Eğer bu ülkenin en temel sorunu olan Kürt sorunu çözüldüyse sizin bu dağılmış haliniz ne?
Devam edelim! Türkiye’deki tüm sorunların anası kabul edilen Kürt sorunu çözüldüyse, siz neden bu kadar takatten düşmüş haldesiniz ki, ayakta olduğunuzu göstermek için ‘zinde’ görüntüler paylaşıyorsunuz.
Sorularımızı tersten soralım. Madem ki, Kürt sorunu çözüldü, o halde neden Kürt çocukları hala anadilinde eğitim almıyor? Neden Kürtler kendi kimlikleriyle siyaset yapamıyor? Kürt coğrafyası hangi gerekçeyle işgal altında? Dikkat ederseniz, Kürtlerin kendilerini yönetmelerinden bile söz etmiyoruz. Ki bu da en doğal hakları.
Biz meselenin abc’sinden başlamak istiyoruz. Bulunduğumuz aşama -devlet açısından düşünülürse- bunun ötesinde değil de ondan.
Özcesi, Erdoğan’ın son açıklaması ile sahadaki gerçekler birbiriyle uyumlu değil. Toplumun soluduğu hava ile Erdoğan’ınki belli ki aynı değil. Bundandır ki, yapılan açıklamayı duyan-izleyenler garipsedi ve bir şaşkınlık yaşadı.
Elbette, bir süredir iktidar cenahı bu söyleme yakın bir söylem kullanıyor. Fakat ilk defa bu kadar net bir biçimde sorunun çözüldüğü dile geliyor.
Peki! Hangi zeminde bu söylem geliştiriliyor. CHP’nin ‘Kürt sorununu Mecliste HDP ile konuşarak çözeceğini’ söylediği bir zeminde. O CHP ki, birkaç yıl önce AKP ‘Kürt sorununu çözme’ iddiasıyla ortaya çıktığında iktidara destek vermeyen bir pozisyondaydı. Şimdi roller değişmiş gibi. Bu defa CHP bir adım atıyor AKP karşı duruyor.
Açık ki, bu tartışma daha çok sürecek gibi. Kürt tarafının ön açıcı değerlendirmelerinden de anlaşılacağı üzere, Kürt sorununa dair yeni bir tartışma sürecine girmiş durumdayız.
Hiç kuşkusuz, bu süreç kimin ne düşündüğünü, nasıl bir gelecek öngördüğünü, meseleye dair somut projesinin ne olduğunu açıklığa kavuşturacaktır.
CHP bu konuda ne kadar ciddidir, hesabı nedir, milliyetçi İyi parti ile ne tür bir ortaklık içindedir? Çok uzun sürmeden belli olacaktır. Kendileri bu konuda açık olmasalar da, Kürt halkı yılların deneyimi ile bu güçlerin politik perspektifini öğrenmeyi bilecektir. Buna kuşku yoktur.
Bu süreci yaşıyoruz- yaşayacağız. Fakat tarihsel tecrübelerimizden hareketle daha şimdiden bazı şeyleri söylemekte sakınca yok.
Kürt halkının özgürlük ve demokrasi yürüyüşü kırk yılı geride bırakmış durumda. Bu kırk yıllık süre zarfında, Türk devleti askeri zor başta olmak üzere Kürt halkına yönelik her türlü toplum kırım uygulamasını devreye koydu ve nihayetinde gelinen aşama tam bir fiyaskodur.
Kuzey Kürdistan’da, Türkiye metropollerinde Kürt toplumuna dönük yapılan kamuoyu araştırmalarında halkın ezici çoğunluğunun HDP etrafında bir araya geldiği, kendisini HDP’de gördüğü ifade ediliyor. Bütün baskı ve zora rağmen, açık-gizli özel savaş saldırılarına rağmen Kürt halkının ekseriyeti kararlı bir biçimde direnişten yana tercihte bulunmakta, mücadeleden yana tavır koymaktadır.
Geçen bu 40 yılda, onlarca iktidar Kürt sorununu çözmediği için yıkıldı ve tarih sayfalarında hak ettiği yeri aldı. Yakın zaman deneyimimiz, Kürt sorununu çözmeyen iktidarların gidişine ilişkin fazlasıyla örnek barındırıyor. AKP-MHP iktidarı bu akıbete doğru yol alan son iktidar oluyor. Gerçeklik böyle olmasa, mevcut iktidarın başka herhangi bir gerekçeyle yıkımın eşiğine gelmesi imkan dahilinde değildi. Bu noktada tekrarda olsa altını çizmekte fayda var: AKP-MHP iktidarını dağılmanın eşiğine getiren temel neden, Kürt sorununda izlenen savaş politikalarıdır. Ülkenin tüm var’ının savaşa harcanması ve neticede her alanda yaşanan dağılmadır.
O halde, Kürt sorununu çözeceğim iddiasıyla yola çıkanların da bu tarihten gerekli dersleri çıkarması önemli oluyor. Ki, hatırlatmakta fayda var: Yeni gelenlerin gidenler kadar zamanı da yok. Kürt halkı, AKP örneğinde çok ciddi bir tecrübe biriktirdi. Egemenler belki dün Kürt halkını bir nebze kandırabiliyor, bir biçimde yönlendirebiliyorlardı. Fakat bugün böylesi bir şansları hemen hemen kalmamıştır.
Kim ne diyor, ne için diyor, hedefi nedir? konularında Kürt halkı oldukça bilinçlenmiş durumdadır. Dikkat edilirse, HDP kitlesi değerlendirilirken hep, çok örgütlü, çok bilinçli olduğu söyleniyor, HDP kitlesinin en kararlı kitle olduğuna vurgu yapılıyor.
Hal böyle olunca, soruna gerçekçi yaklaşım daha fazla önem kazanıyor. Açık ki, çözülen bir Kürt sorunu değil Çözülen bir iktidar vardır. Sorun tüm ağırlığıyla ortaya durmaya devam ediyor. Kürt cephesi çözüm yönünde açık tutum sahibi oldu. Beklenti aynı tutumun devlet cephesinde de gösterilmesidir.