Bir yazarın, karakterleri ile kurduğu yatay ve demokratik ilişki sadece kurgusal bir dünyada asılı kalan bir ilişki biçimi değildir. Kurgusal karakterler, belki de yaşamımızdaki gerçek karakterlerden çok daha fazla kişilerin, toplumların yaşamını etkilemiştir. Edebiyat, tiyatro, sinema gibi kurmaca dünyası tanrının, devletin, babanın en güçlü şekilde yaratıldığı, buradan topluma aktarıldığı ve erkeklik ve iktidarın tahkim edildiği alanlar olmuşlardır. Demokratik gelişmeler yaşandığında, erkek egemenliği ve iktidarcılık sarsıldığında, meşruiyet kaybettiğinde erkekliğin imdadına yetişen ve onu yıpranmış biçimlerinden kurtararak yeniden ve daha güçlü biçimde üreten yine anlatı dediğimiz bu ideolojik aygıt olmuştur. İnsanlık tarihinin sözlü yahut yazılı kültürel aktarım dünyasına baktığımızda bir bütün devletçi sistem boyunca insanlık tarihinin nasıl evrildiğini, tarih metinlerinden değil edebi kurgusal metinlerden takip etmek çok daha öğretici olacaktır. Tüm bu yüzyıllar boyunca tanrı, kral, devlet, baba ve yazar aynı şeylerdir.
Bir yazarın, özellikle de bir erkek yazarın, kadın karakterlerini kurgu içerisinde nasıl hareket ettirdiğine, nasıl bir duruş içerisinde gösterdiğine, onlar için nasıl bir son tahayyül ettiğine ve onları nasıl konuşturduğuna bakarak yazarlığına kaynaklık eden motivasyonu görebilirsiniz. Ve ne yazık ki edebiyat ve sanat dünyası bu anlamda, imtihanı çok nadir geçebilmeyi başarabilmiştir. Bütün kurgu ve anlatı dünyası bize nasıl hareket edeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı, nasıl duygulanacağımızı, nasıl sevineceğimizi ve sonumuzun ne olacağını söyleyen tanrı-yazarlar ve yazara itiraz etmeyen iradesiz hikâye karakterleri ile doludur.
Kimi yazarlar vardır ki yazdıkları öyle okuyunca birdenbire sizi çarpmaz. Öyle “Bir kitap okudum, bütün hayatım değişti” dedirtmez size. Bilginize, bilincinize, duygunuza, ruhunuza usul usul sokulur yazdıkları. Usul usul yerleşir yaşam alışkanlıklarınızın, sevme biçimlerinizin, öfkelenişlerinizin, vazgeçişlerinizin ve yeniden başlangıçlarınızın içine. Size bütün bu durumlar karşısında ne yapacağınıza, nasıl davranacağınıza dair öğütler vermez, reçeteler sunmaz asla. Öykülemesinde, kurgusunda “Hayat böyle yaşanır” yahut “Böyle yaşanmamalı bir hayat” demez. Yaşamlarını, acılarını, kederlerini, çıkmazlarını, sevinç ve umutlarını bizim ruh ve yargı dünyamıza taşırken, karakterleri bize anlatırken bu karakterleri kendisi yaratmış olmanın ve onlara istediği şeyi yapabilme hakkının kendinde olduğu kibriyle hareket etmez. Karakterleriyle hiyerarşik değil, yatay ve rızaya dayalı bir ilişkisi vardır.
Yazar; tanrı, devlet ya da baba değildir. Karakterlerine istedikleri gibi buyurma, hayatlarının istikametini kendi gönüllerine göre yönlendirme hakkını kendilerinde bulmazlar. Yazar var olan durumlar üzerinden yaptığı analizler ve çıkarımlarla, yaşam deneyimlerini paylaşır yalnızca karakterlerle. Yaşamlarının nereye evrileceğine karakterlerin kendisi karar verir. Yazar burada sadece bir aktarıcı, bir anlatıcıdır. Ve sadece bir kere okunarak anlaşılmaz bu yazarlar. Siz onları ömrünüzün farklı zamanlarında, farklı yaşanmışlık iklimlerinizde, vardığınız farklı istikametlerde okuduğunuzda her seferinde yaşamınıza nasıl tesir ettiğini, bilgi dayatan ve buyuran değil duygu ve bilgi paylaşan metinler olduğunu görürsünüz.
Bütün bu yazdıklarımı bana yazdırtan şey, yirmi yıl aradan sonra tekrar okuduğum “Kürk Mantolu Madonna” romanıydı. Sabahattin Ali, ne edebi yeteneği ve birikimi ne karakterleri ile kurduğu demokratik yatay ilişki ne tanrıya, devlete, baba ve kocaya rağmen kendini var edebilen kadın karakterleriyle yeterince gün ışığına çıkarılabilmiş ve hakkınca değerlendirmeye tabi tutulabilmiştir. Romanın yazıldığı 1940’lı yılların dünyası göz önüne getirildiğinde “Kürk Mantolu Madonna” karakteri, erkek dünyası karşısında bu kadar güçlü bir kadın duruşuna sahip olması ve erkekler ile ilgili yaptığı analizlerle insanı hayrete düşürüyor. Bir kadın olarak romanın ana karakteri olan Maria Puder’in, Kürt kadın hareketinin, sevmek, erkeklik, kadın erkek ilişkileri üzerine söylediklerine ne kadar çok benziyor kadın karakterin söyledikleri.