Mehmet Bayrak, varlığı ve çalışmalarıyla Türk devletini rahatsız eden aydınlardan birisi olmuştur. Devlet en demagog savcılarını, en hızlı hafiyelerini, en eli kanlı polislerini harekete geçirerek Mehmet Bayrak’la uğraşmıştır
Aziz Tunç
Bu ifadeyi yazar Mehmet Bayrak son kitabının adı olarak kullanmıştır. Mehmet Bayrak, kamuoyunun çok yakından tanıdığı, Kürt ve Alevilik konularında sayısız çalışmaya imza atmış değerli bir Kürt-Alevi aydınıdır. Kürtlere, Alevilere ve bütün ezilenlere karşı yapılan haksızlıklara ve zorbalıklara karşı çıkmayı yaşamının temel prensibi olarak belirlemiş ve buna uygun eserler üretmiştir. Yani Mehmet Bayrak, sadece Kürt kimliğinin özgürlüğü için değil, Alevi kimliği ve bütün ezilenler için mücadele etmiştir. Öncelikle bu gerçeğin belirtilmesi gerekiyor.
Dolayısıyla Mehmet Bayrak, varlığı ve çalışmalarıyla Türk devletini rahatsız eden aydınlardan birisi olmuştur. Böyle olunca da Türk devleti bütün zulmüyle ve en demagog savcılarını, en hızlı hafiyelerini, en eli kanlı polislerini harekete geçirerek Mehmet Bayrak’la uğraşmıştır. Devletin Mehmet Bayrak’ı durdurma ve engelleme mesaisinin temel nedeninin bu olduğu açıktır.
Böyle olunca da Mehmet Bayrak yazmış; devlet, dava açmış. Mehmet Bayrak bir daha yazmış, devlet, tutuklamakla tehdit etmiştir. Mehmet Bayrak yazmaya devam etmiş, devlet tutuklamıştır. Kürtlerin, Alevilerin ve ezilenlerin mücadelesi devam ettiği için bu döngü devam etmektedir.
Çünkü yazar Mehmet Bayrak’ın Kürt kimliği ve Alevi kimliği için sürdürdüğü mücadele bütün Kürtlerin, Alevilerin ve ezilenlerin yüz yıldan beri sürdürdüğü mücadelenin bir parçasıdır. Kürtlerin ve Alevilerin Cumhuriyet’le birlikte yaşadıkları baskılar, katliamlar, soykırımlar asimilasyon uygulamaları, aynı zamanda Mehmet Bayrak’ın yaşamının da bir parçasıydı.
Dolayısıyla bu uygulamalara ve politikalara karşı mücadele etmek, Mehmet Bayrak’ın kendi varlığına ve kimliğine göstermek zorunda olduğu asgari öz saygının sonucu ve gereği olarak ortaya çıkmıştır. Bu durumda araştırmacı-yazar Mehmet Bayrak, bütün ezilenleri savunan aydınların yaptığı gibi bir “özgürlük savaşçısı” olarak yaşamını sürdürmek zorunda kalmış ve her daim devletle “başı derde” girmiştir.
Araştırmacı-yazar Mehmet Bayrak, yayınladığı kitap ve yazılarda Kürtlerin ve Alevilerin varlığına ve demokratik haklarına değindiği, Kürtlerin Alevilerin varlığını ve ulusal demokratik haklarını savunduğu için bu baskılara maruz kalmıştır. Tıpkı bugün aynı nedenlerle ve aynı suçlamalarla binlerce Kürt’ün yargılandığı ve cezalandırıldığı gibi.
Yazar Mehmet Bayrak Türk devletinin kendisine yönelik yıllardan beri sürdürdüğü bu baskıları, “Kürt Kimliği Mücadelem” adlı bir kitapla kamuoyuna sunmuştur.
Mehmet Bayrak devletin kendisine yönelik geliştirdiği baskıları anlattığı bu çalışmayla Türk devletinin Kürt, Alevi ve yurtsever-demokrat devrimci aydınlara karşı izlediği faşist, baskıcı-zorba tutumu, kendi yaşamı üzerinde ortaya koymuş, okuyucuyla paylaşmıştır.
Mehmet Bayrak’ın Türk devletiyle karşı karşıya gelmesine yol açan bu mücadelenin özü Kürtlere ve Alevilere yönelik sürdürülen katliamcı soykırımcı politika ve uygulamalardır. Bir Kürt-Alevi aydını olarak Mehmet Bayrak, inkâr edilen ve bütün hakları gasp edilen Kürtlerin ve Alevilerin haklarını savunmuş, devletin yok edici politikalarına karşı tavır almış, bu haksızlığın giderilmesi için mücadele etmiştir. Zaten o nedenle de kitabın adını “Kürt Kimliği Mücadelem” olarak koymuştur.
Şüphesiz bu baskıları bütün muhalif aydınlar, sanatçılar, siyasetçiler yaşamaktadırlar. Ne yazık ki bu baskıcı sistem bütün özellikleri ve aparatlarıyla değiştirilmediği, demokratik bir toplumsal-siyasal ortam oluşturulmadığı sürece, bu zulümler devam edecektir.
Ancak, her yaşanmışların ders çıkartılacak özgünlüklerinin bulunduğunu unutmamak gerekiyor. Bu nedenle bu kitabın da özgün ve öğretici birçok özelliğinin olduğunu belirtmeliyiz. Ayrıca yazar Mehmet Bayrak’ın Kürtler ve Kürdistan’la ilgili mücadele sürecinin anlatıldığı bu kitap, yaşanan baskıların unutulmaması için de anlamlıdır. Bir başka boyutu da Kürtlerin özgürlük mücadelesinin nasıl bir seyir izlediğinin görülmesi açısından da bu çalışma önemli bir kaynak olmaktadır. Araştırmacı Mehmet Bayrak bu çalışmasıyla bizlere tek başına “Kürt” ve “Kürdistan” sözcüklerinin yargılama konusu yapıldığı günlerden geldiğimizi bir kez daha hatırlatmaktadır.
Yazar Mehmet Bayrak, bu kitapta anlattığına göre ilk olarak 1979 yılında Demokrat Gazetesi’nde yayınlanan “Halk Şiirinden Toplumsal Olaylar ve Başkaldırmalar” adlı yazı dizisiyle devleti rahatsız etmiş ve devlet bununla ilgili yazar Mehmet Bayrak hakkında dava açmıştır. Çünkü devlet, halkların zulme karşı geliştirdiği başkaldırıların meşru olduğunun ortaya konmasını ve halkın ürettiği sanat eserlerinin incelenmesini bile suç saymıştır.
Yazar Mehmet Bayrak, 1980 faşist darbesinden sonra yazın faaliyetlerini, Aralık 1988 yılından başlayarak 1989 yılında yayınlanan, sahibi ve yayın yönetmeni olduğu “Özgür Gelecek Dergisi”nde sürdürmeye başlamıştır.
Mehmet Bayrak, “Özgür Gelecek Dergisi”nde 1989’da Nâzım Hikmet’in Kürt Türk kardeşliğini savunduğu bir şiirini ve bu şiirle ilgili bir değerlendirme yazısı yayınlamıştır. Devlet hemen harekete geçmiş, bu yazıyı yargılama konusu yapmış ve Ocak 1989’da Mehmet Bayrak’ı tutuklamıştır. Devletin baskısı bununla kalmamış, “Özgür Gelecek Dergisi”nin yayınlanabilen her sayısı dava konusu yapılmıştır. Bu durumu yazar Mehmet Bayrak kitabında, “Duruşmalara gele gide DGM bizi, biz DGM’yi tanımışızdır” diye izah etmektedir. (s. 110)
Bütün bu baskılar ve zorbalıklar Mehmet Bayrak’ı doğru bildiklerini yapmaktan alıkoymuş mudur? Elbette hayır. Araştırmacı-yazar Mehmet Bayrak, bütün saldırılara ve baskılara rağmen demokrasiyi savunmaya, Kürtlerin, Alevilerin ve bütün ezilenlerin sorunlarına değinmeye devam etmiştir. Tabii devlet de Mehmet Bayrak’ı izlemeyi ve yargılamayı aralıksız sürdürmüştür.
Mehmet Bayrak ikinci defa Ağustos 1989’da “Kürtçülük ve bölücülük” yaptığı iddiasıyla tutuklanmıştır.
Bu kitaptan öğreniyoruz ki yazar Mehmet Bayrak hakkında, yayınladığı kitaplardan ve yazılardan dolayı yaklaşık 20 defa dava açılmış. 1979 yılında başlayan bu yargılama ve suçlama süreci, farklı biçimlerde devam etmiştir.
Bütün bu zorbalıklara karşı yazar Mehmet Bayrak, özgürlük ve demokrasi mücadelesini sürdürmekten bir milim bile şaşmamıştır.
Araştırmacı-yazar Mehmet Bayrak, Ağustos 1989’da DGM savcısına verdiği ifadede bu tutumunu şöyle ortaya koymuştur: “Ben yazarım… Türkçede demokrasi ve insan haklarını gündeme getirmek anti demokratik ilkelerin ortadan kaldırılmasını ve bu çerçevede Kürt sorunun demokratik ilkelere uygun olarak milletler arası anlaşma ve sözleşmelere uygun olarak” gündeme getirdiğini ifade etmiştir. (Kürt Kimliği Mücadelem, s. 40).
Yazar Mehmet Bayrak, aynı tutumunu 4 Mayıs 1993’te Ankara DGM’de verdiği savunmada şöyle ifade etmiştir. “Sayın yargıçlar, savcılar bizim ırkçı olduğumuzu iddia ederek yargılanmamızı talep ediyorlar. Dünyanın en mazlum ve en mağdur halklarından biri olan Kürt halkı ve onun yurtsever aydınları böyle bir nitelendirmeye ve suçlandırmaya layık görülebilir mi? Onlar Kürt soyunun üstünlüğünü mü yoksa bugüne kadar red ve inkâr edilmeye çalışılan ulusal kimliklerini mi savunuyorlar? Onlar bir ‘Kürt dünyaya bedeldir’ mi diyorlar?” diye soran Mehmet Bayrak, “Bu haksız nitelemeyi ve suçlamayı yüzlerce, binlerce kez reddediyoruz” diyerek devletin politikalarına karşı mücadelesini sürdürmüştür. (Kürt Kimliği Mücadelem, s. 259).
Türk devletinin baskıcı ve soykırımcı politikalarının son kırk yıllık uygulamalarından birisi olarak bu kitabın yazılmış olması bir değerdir, bunun için Mehmet Bayrak’a çok çok teşekkür etmeliyiz.
Ayrıca yazar Mehmet Bayrak’ın 719 sayfalık “Kürt Kimliği Mücadelem” adlı kitabının çok fazla bilgi içerdiğini, özellikle belirtmek gerekiyor. O nedenle bu kitabın alınıp okunması, incelenmesi, okutulması, tavsiye edilmesi bir görevdir. Çünkü bilmek mücadele eden insanları güçlendirir. Bizim ise faşizme karşı mücadeleyi büyütmeye, bunun için de bilmeye ihtiyacımız var.