Son günlerde Kürt illerinde Kürt kadınlara ve kız çocuklarına yönelik tecavüz haberleri artmış durumda. Bunların çoğunluğunun faili de uzman çavuş, polis ve korucu gibi devlet görevlileri. Yine birileri tarafından yönlendirildiğine inanılan kişiler. Böyle pervasızca saldırılar içerisine girmeleri devlet himayesini akla getiriyor. Ya da bu tecavüzde bulunanlar devlet himayesi göreceğini düşünüyorlar. 1990’lı yıllarda, hatta şimdi de terörizme karşı mücadelede zayıflık ortaya çıkar diye asker ve polislerin işledikleri suçlara göz yumulmuştur. İnsan hakları örgütleri, polis ve asker tarafından işlenen cinayetlerin cezasız kaldığını söylemekteler. Çünkü cezalandırılarak asker ve polisin terörizme karşı mücadelede şevkinin kırılması özel savaş merkezi tarafından istenmiyor.
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik tecavüz haberleri Kürt kadınlarına yönelik yoğun tutuklamalarla birlikte düşünüldüğünde bunlar arasında nasıl bir bağ var, sorusu akla geliyor. Gerçekten de AKP-MHP iktidarı Kürt kadınlarının iradesini kırmak için bir saldırı kampanyası başlatmış durumda. Acaba AKP-MHP iktidarının Kürt kadınlarına yönelik bu politikasından bazıları kendilerine bir vazife mi çıkardılar? Bu tecavüzcüler belki de Türk askeri ve polisine destek olsun diye böyle bir kötülüğe yönelmişlerdir. 1970’li yıllarda MHP’nin ülkücülerinin devrimcilere saldırısı devletin polisine yardım etmesi olarak değerlendirilmişti. Bu tecavüzler hangi yönlendirme ve saikle yapılmış olursa olsun kadınları tutuklayanlarla aynı amaçları güttükleri açıktır.
Şırnak’taki saldırıda halk ayağa kalktı; fail olduğu söylenen uzman çavuş gözaltına alındı. Yine Batman’da uzun süre bir uzman çavuş tarafından alıkonulan ve tecavüz edildiği iddia edilen kadın intihara teşebbüs ediyor. Sonrasında sözü edilen uzman çavuş da gözaltına alınıyor. Bu uzman çavuşların Kürdistan’da hangi psikolojiyi yaşadıkları biliniyor. Kendilerini düşmanla çevrili bir coğrafyada hissediyorlar. Halkı teröristlere destek verenler olarak görüyorlar. Psikoloji ve bakış bu. Böyle bir bakış silah elde bu insanlara her şey yaptırabilir. Eğer her gün Kürt şehirlerinde onlarca genç, yaşlı, kadın ve çocuk tutuklanıyorsa böyle bir yere tabi ki kuşkuyla bakarlar. Hele içişleri bakanı kadınları hedef gösterir ve arkasından kadın tutuklamaları gelirse, terörizme karşı mücadele verdiğini söyleyen bu kişiler Kürt kadınına nasıl bakar? Kadınlara yönelik tecavüzlerde kadınlara yönelik tutuklama ve işkence uygulamalarının payı yok mudur? Bu politikalar Kürt kadınını hedef haline getirmiyor mu? Kadın hedef haline getirilirse burada terörizme karşı mücadele ettiğini söyleyenlerin buradaki kadınlara yapacağı ilk saldırı taciz ve tecavüz olmaz mı? Bu açıdan her politika ve söylemin toplum üzerinde yarattığı algılar vardır; asker, polis ve uzman çavuş üzerinde yarattığı algılar vardır.
Eğer politika ve uygulamalar nedeniyle birileri o coğrafyaya işgal ettiği toprak gibi bakarsa sonuçları ne olur? Devlet Bahçeli, Ayasofya için kılıç hakkı, demedi mi? Acaba Kürt kadınları da kılıç hakkı görülüyor olmasın! Bu açıdan politikacıların, özellikle sorumlu mevkide olan insanların söylemlerine dikkat etmeleri lazım. Herkes de kabul eder ki, bu uzman çavuşlar Giresun’da, Çankırı’da, Kütahya’da, ya da Niğde’de böyle bir şeyi zor akla getirirler. Ya da ancak ağır psikolojik sorunları olanlar buralarda bu tür davranışlara girebilir.
Kürt kadınlarına yönelik bir tutuklama kampanyası var. Süleyman Soylu’nun PKK’nin eylemlerine, mitinglerine en fazla kadınlar katılıyor, demesi tabi ki Kürt kadınını her türlü saldırıya hedef yapar. PKK’nin mitinglerine en fazla Kürt kadınları katılıyorsa, o zaman bazıları da bu kadınlara her türlü kötülük yapmayı hak olarak görür. Süleyman Soylu bazı kişiler için yargı bir ceza vermeden ceza kesmiştir. Bu kişilerin paramparça edilmesi anlamına gelecek sözler söylemiştir. Ortada bir suçlu da olsa bir bakan böyle söyleyemez. Söylerse polis karakollarında kadınlara yapılan işkenceler bu söylemin sonucu olarak görülür.
Eskiden polis ve asker kolay kolay tecavüz gibi bir suça cesaret edemezdi. Çünkü Kürtlerde toplumsal ahlak ve değerler çok güçlüdür. Özellikle kadın tüm toplumun değeri olarak görülür. Bir kadına yapılmış saldırı tüm topluma yapılmış olarak bilinir. Bu nedenle isyanlara yol açar. Nitekim bir kadına sarkıntılık ettiği düşünülen bir askerin ya da polisin bulunduğu karakolların halk tarafından kuşatıldığı ve taşlandığı tarihe geçmiş olaylardandır. Hatta Dersim’de direnişe bir askerin bir kadına yönelik yaptığı kötülüğün yol açtığı söylenir. Kürlerde tarih boyu böyle bir hassasiyet görülmüştür.
Kapitalizm toplumsallığı, toplumsal değerleri dağıttı, insanlar bireycileşti, bu nedenle kendine yönelik olmadıkça kıpırdamaz, denilebilir. Kapitalizmin toplumu dağıttığı, çürüttüğü ve toplumsal değerleri ortadan kaldırdığı doğrudur. Ancak binlerce yılda oluşmuş değerleri tümden bitirmek mümkün değildir. İşte bir Kürt kadınına yönelik tecavüze karşı Şırnak gençliğinin ve halkının tepkisi bunun kanıtıdır. Kapitalizmin şu anki merkezi ABD’de bir siyahinin işkence ile öldürülmesinden dolayı toplum ayağa kalktı. Demek ki, kapitalizm ne kadar toplumu dağıtırsa dağıtsın, tarih boyu oluşmuş kültür ve toplumsal ahlakı tümden bitirmek mümkün değil.
Eğer Kürt kadınına yönelik bu politika bırakılmazsa, toplumsal değerleri güçlü olan Kürtler de ayağa kalkar. Nitekim, Şırnak’ta bu tutum gösterilmiştir.