Salih Yılmaz
Ne var ki bizler eski zamanları değil kendi zamanımızı yaşıyoruz. Eskiden konsept temelinde yaratılan psikolojik ortam ve oluşturulan siyaset on yıllar boyunca etkili oluyorken, günümüzde bu düzeyde etkili olamıyor. Bunun örneği AKP-MHP’nin başına gelenlerdir. Bir de toplumun başına getirilenleri eklemek ve unutmamak gerekir. AKP ve MHP Kürt düşmanlığı üzerinde uzlaşıp bir araya geldi ve bir savaş konsepti oluşturuldu
Türkiye’nin en temel siyasi konusu olan Kürt meselesi yeniden gündemin baş köşesine oturmuş bulunuyor. Meclis’e taşınan ve onaylanan tezkereden sokakta daha yüksek sesle yapılan siyasi sohbetlere kadar tüm bunların konusu Kürt meselesi olmaktadır. Kürt gerçekliğini ve mücadelesini ortadan kaldırmak için oluşturulan yeni konseptler devreye konulduğunda Kürt toplumu ve Türkiye kamuoyu üzerinde sert bir baskı kurularak Kürt meselesinin tartışılmasının önü kesilmektedir. Oluşturulan her yeni konseptin başlangıcında bu yönteme başvurulur. Konsept Kürt varlığını ortadan kaldırmayı hedeflediğinden, Kürt demek devlet katında büyük bir suç olarak görülür ve kovuşturmaya konu olur. Yürütülen özel savaşla bu durum Türkiye toplumuna da taşırılır ve böylece toplum içerisinde de Kürtlükten, onun varlığından bahsetmek tehlikeli olur. Belki de devletin yarattığı korkunun daha büyüğü toplum içerisinde oluşur ve yayılır.
Kürtlük ya da Kürt gerçekliğini dile getirme devlette kovuşturmaya konu olurken, toplum içerisinde linç ve ölümle sonuçlanan saldırılarla sonuçlanmaktadır. Böyle olunca hem siyaset alanında hem de toplum içerisinde Kürt gerçekliğini dillendirmek tehlikeli olur ve Kürt olsun olmasın herkes bundan ya sakınır ya da bir şeyler yapacaksa başına gelebileceklere karşı önceden bazı hazırlıklar yapmak durumunda kalır. Çünkü böylesi dönemlerde bunu yapmak konsepti karşısına almak, yani üstte görünen resmi yapıdan altta görünmeyen ve toplum içerisine yayılmış yapılarına kadar tüm devlet sisteminin düşmanı olmak oluyor. Bu da kolay bir şey değildir. Bundan dolayı eskiden Kürt gerçeğini dolaylı da olsa dile getiren, ima yoluyla değinenler bile Kürtler içerisinde büyük insanlar olarak görülürlerdi ve onlara saygı gösterilirdi.
Biraz edebiyat şivesiyle anlatırsak, Kürtlerin kahramanları pek uzakta olmayan, kendine epey benzeyen ama nasıl olduysa cesaretini toplayıp gerçeği bir şekilde ağzından çıkaran insanlardır. Doğru yapıp yapmadığı bile tartışma konusudur, bundan dolayı hemen peşi sıra ardından yürüyen yığınlar olmaz. Bundan dolayı Kürt kahramanlar ya da Kürdün kahramanları çoğunlukla yalnız insanlardırlar. Devlet karşısında açıkça sahiplenmezler. Fakat cesaret gösterip gerçekleri söylediklerinden dolayı kahraman olarak görülürler ve övülürler. Kahramanlar da zaten gerçeği dile getiren cesaretli insanlar değiller midir? Yani gerçekte aksiymiş gibi görünen bir durum yoktur. Kahramanlar her zaman ve her yerde aynı kahramanlardırlar.
Ne var ki bizler eski zamanları değil kendi zamanımızı yaşıyoruz. Eskiden konsept temelinde yaratılan psikolojik ortam ve oluşturulan siyaset on yıllar boyunca etkili oluyorken, günümüzde bu düzeyde etkili olamıyor. Bunun örneği AKP-MHP’nin başına gelenlerdir. Bir de toplumun başına getirilenleri eklemek ve unutmamak gerekir. AKP ve MHP Kürt düşmanlığı üzerinde uzlaşıp bir araya geldi ve bir savaş konsepti oluşturuldu. Bu konseptin temel amacı daha önceki konseptlere benzer şekilde Kürt mücadelesini tasfiye etmek ve Kürt varlığını ortandan kaldırmaktı. Eski konseptlerden farkı daha kapsamlı ve ağır olmasıydı. Denebilir ki gelmiş geçmiş en gelişkin askeri, ideolojik ve psikolojik savaş araçları devreye konarak, bu konsept uygulanmak istendi. Bundan dolayı eski dönemleri anımsatan, hatta bazen aratan durumlar ortaya çıktı. Fakat bu göreceli bir durumdu. Uygulanan konseptin ağır ve sert olmasının yanında Kürt toplumu içerisinde özgün kimi durumların ve mücadele süreci içerisinde yaşanan kimi eksikliklerin de bunda payı vardı. Bunlar demokratik siyasi mücadele alanında yaşanan ve Kürt toplumunun rahatsız olduğu ve tepki duyduğu kimi durumlardır. Fakat bugün Türkiye’de Kürt meselesine ilişkin tartışmalar görünür hale gelmiş bulunuyor. Konseptin başlangıcında yaşanan sessizlik neredeyse tuzla buz oldu. Gittikçe herkes Kürt meselesinden bahsettiği ve kamuoyunda kabul görüldüğü oranda siyasette ve başta medya olmak üzere diğer alanlarda etki sahibi olabilir. Çünkü AKP-MHP’nin Kürt düşmanlığına dayalı oluşturduğu ve yürüttüğü konsept çöktü.
AKP-MHP iktidarının hala bu konsepti yürütmenin, bunun için içeride ve dışarıda yeni destekler bulmanın arayışı ve çabası içerisinde olmasına rağmen umduğunu bulması ve muradına ermesi zordur. Cin şişeden bir kere çıktı mı onu geri koymanın imkanı yoktur. Hatta geri koymaya çalışmak tam tersiyle sonuçlanır. Onu daha fazla büyütür. Şimdi Kürt meselesiyle ilgili olumlu olumsuz her türlü konuşma Kürt gerçekliğinin görünür kılınmasına ve Kürt meselesinin çözümüne hizmet eder. Elbette olumlu dile getirenler, Kürt meselesinin çözümünü isteyenlerin yeri ile Kürtlere karşı savaş ve imhayı isteyenlerin yeri ayrı olacaktır.
Türkiye’de Kürtlere düşmanlık yapmanın, Kürt varlığını kabul etmeyip Kürt meselesini hakkaniyetle çözmek için değil de bunu bastırarak ortadan kaldırmanın çabası içerisinde olanların sonu kesinlikle hüsrandır. Bundan gerekli dersler ne kadar geç çıkarılırsa ve aksi yaklaşım sürdürülürse bu hüsranı yaşayanların sayısı artacaktır. Fakat bizi ilgilendiren esas olarak bu hüsranı yaşayanlar, onların yenilgilerini dile getirmek değildir. Bu artık görünür bir durumdur. Türkiye’de parlamentoda Kürtlere karşı savaş öngören tezkereye CHP onay vermedi. CHP’nin bu tutumu Kürt düşmanı konseptin çökmesinin sonucudur. Tezkereye onay veren başka güçlerin de bu konseptin başarılı olacağına inancı yoktur. Çeşitli siyasi dengelerden dolayı böyle davranmaktadırlar. Önemli olan Türkiye’nin demokratikleşmesine ve Kürt meselesinin çözümüne dayanmadan Türkiye’de gelişme yaratılamayacağı gerçeğini anlamaktır. Çünkü Kürt meselesinin çözümsüzlüğü ve Kürtleri bastırma siyaseti Kürtlere ve tüm Türkiye toplumuna kaybettiriyor, zarar veriyor.