“Dön baba dönelim hacılara gidelim” diye bir tekerleme var. Aynen AKP medyası. “ABD’nin desteklediği PKK uzantısı terörist YPG’ye karşı ordumuz İdlib’de bir düzine kontrol noktası kurdu, ABD’yi kudurttu” diyenler, Afrin’de Rusya’yla birlikte terör yuvasını zaptettik diye nara atanlar, şimdi “ABD Rusya’yı uyardı” diye zil takıp oynuyor. Ve Rusya İdlib’i bombalamaya başlar başlamaz, birdenbire “siviller var” diye çok “insani” gerekçelerle, kısık sesli itirazlarda bulunuyor.
Hele iki yıldır Heyet Tahrir El Şam örgütünü destekleyen bu medya, Erdoğan’ın ansızın bu “kadim müttefiki” “terör örgütü” listesine alması karşısında önce yutkunup, “alçak teröristler” demeye başlıyor.
Bir de şu “normal silahlı örgüt” lafı var ya. Müthiş. Güya ÖSO’dan söz ediliyor. Bunların “silahlı örgüt” oluşu “normalmiş.” AKP tastamam böyle dedi. “Terör örgütüyle normal silahlıları, bunlarla da sivilleri ayırmak gerekirmiş.” Nasıl oluyor bu?
Madem ÖSO “normal silahlı”, “normal silahsız” hale gelsin. İdlib’i terketsin, ya “kendi devletine” yani Suriye’ye teslim olsun, ya da YPG’ye beyaz bayrak çeksin, siviller silahlı unsurlardan uzaklaşıp, İdlib’in güvenli bölgesine çekilsin, Rusya, Suriye ve İran da oradaki “teröristleri etkisiz hale getirsin.” Böylece “insani felaket” de önlensin.
Öyle değil mi?
Şu medya Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Şırnak’da “sivilleri” pek aklına getirmemişti. Bu şehirler tankla, topla yıkılırken “teröristlere ölüm” diye bağırmıştı. Şimdi Rusya ve Suriye Türkiye’den iyi ders almışa benziyor.
Şimdi bağırın bakalım “siviller” diye. Apê Musa yaşasaydı şöyle derdi: Kürdün sivili sivil değil de, Arab’ın sivili mi sivil?
Yeni bir ittifak kurulur
CHP de yerini alır
İnci Hekimoğlu, kafadan sıkma yazı yazan kimi köşe yazarlarından değil. Gazetecilik yapıyor. Kaynağa gidiyor ve soruyor. Yanıtını da yazısının temel taşı yapıyor.
Biz buna gazetecilik diyoruz.
Hekimoğlu’nun çarşambayı perşembeye bağlayan gece Artı Gerçek’te yayınlanan yazısı hem gazeteci, hem de köşe yazarı olmanın ne demek olduğunu çok iyi gösteriyor.
CHP “bu seçim meşru değildir” demişti değil mi?
Tam öyle. Ardından sordular? “Neden meşru değil?” Yanıt yok.
Derken CHP bu yanıtı aradı. Çok ciddi, bilimsel bir araştırma da yaptı. Araştırmayı seçimden iki ayı aşkın sonra CHP PM’ye de götürdü. Ezcümle, bu rapor seçimlerde üç kategoriden (ölülerin oyları, sahte oylar, mükerre oylar) hileli oyların tastamam 2.5 milyon olduğunu kanıtladı. Bu oylar sayesinde AKP-MHP koalisyonu yüzde ellinin altındayken, çoğunluğa geçti.
Rapor ne oldu? Sırra kadem bastı. Basınca, CHP PM üyesi Haluk Pekşen raporu almak istedi. Vermediler. Kamuoyuna da açıklamadılar.
İşte Hekimoğlu bu garabetin peşine düştü. Pekşen’le konuştu. Ne sorduysa Pekşen, “ben de bu sorunun yanıtını merak ediyorum” dedi.
Yazıyı Artı Gerçek sitesinden bulup okuyun.
Bu yazıda Hekimoğlu, bu garabetin sebebini açıklıyor: CHP, Saray’ın kurduğu Ergenekoncu, Susurlukçu, Ağarcı ittifakın, bunu ben tarif edeyim, “bir parçasıdır.”
Cemaatten boşalan yeri bunlar doldurdu ve İsmet Paşa’nın ünlü tabirinden esinlenerek söyleyelim: “Yeni bir ittifak kuruldu CHP de bu ittifakta yerini aldı.”
Mevcut rejime CHP’nin Meclis’ten çekilmeyerek sağladığı “meşruiyetin” sırrı da böylece ortaya çıktı.
Hiç kuşkusuz CHP tabanının çoğunluğu ve CHP içinde hala önemli bir güç olan gerçek demokratlar bu ittifakın içinde değildir. Ama yönetim artık Saray’ın basit bir uzantısı olarak, “resmi muhalefettir.”
“Resmi muhalefet” muhalefet olmadığına göre “ana muhalefet” kimdir?
HDP’dir.
Cumhuriyet
tabutunun başında bir Moskovacı ile Pekinci
Önce eski TKP MK üyelerinden Cumhuriyet’in ombudsmanı Güray Tekin Öz “vay Ahmet Altan’ın yazısının Cumhuriyet’te işi ne” diye bir tweet attı. Bir de açıklama yazısı yazdı.
Gazetenin ekinde Ahmet Altan’ın edebi bir yazısı yayınlanmıştı. Gazetenin başında Aydın Engin vardı. Bu tweetten az sonra Aydın Engin firaklı bir yazıyla “izne” ayrıldı. Muhtemelen midesi bulandı. Büyük ihtimalle Cumhuriyet serüvenine kendi eliyle son verdi.
Arkasından Cumhuriyet’in “en önemli yazarı” eski TİİKP üyesi, yani Perinçekçi, eski Maocu Orhan Bursalı gazete yönetimini hedef alan bir yazıyla devreye girdi. “Ahmet Altan yazacaksa kırk çeşit gazete var orada yazsın, ne işi var Cumhuriyet’te” demeye getirmişti.
İyi mi?
Eski Moskovacı Güray ile eski Pekinci Orhan aynı cephede.
Diyeceksiniz ki bunlar “eski”.
Yenisi de var: Aydınlık yazarı Rıza Zelyut bu ikiliye destek çıktı: Cumhuriyet’in gerçek Cumhuriyet’le bir ilgisi yok deyiverdi. Yazı taze: İki gün önce.
Cumhuriyet’e karşı “devlet” operasyonunu Alev Coşkun ve Balbay yönetiyor. Elbette görünüşe göre.
Olay nedir?
Nasıl ki Erdoğan tüm medyanın yüzde doksanını ele geçirdi ise…
Ergenekon da geride kalan yüz onluk medyanın yüzde ellisini temsil eden Cumhuriyet’i “havuzluyor.”
Yakında Cumhuriyet Aydınlık’ın biraz grisi, Sözcü’nün de az bir şey “özcüsü” olacak gibi görünüyor.
Doğan Grubu’na el konması nasıl çok ciddi bir operasyonsa, Cumluriyet Gazetesi’ne karşı başlatılan operasyon da o kadar ciddidir.
Bu operasyonun özü, CHP içindeki gerçek anti-faşistleri temizleme, CHP’de Ergenekoncuların tam hakimiyetini sağlama operasyonunun medya ayağıdır.
Bu da gerçekleşir ve CHP Ergenekon partisine dönüşürse tablo tamamlanacak; İslamcı Saray, Susurlukçu MHP ve Ergenekoncu CHP koalisyonu kurulmuş olacak.
Bundan sonrası “buyurun Cenaze merasimine” olacak. Kimin cenazesi? Elbette Türkiye’nin.