Anadil günü yaklaşırken, Kürt şiir külliyatına 4 divan ve Kürtler için dil marşına dönüşen ‘Zimanê Kurdî’ şiirini bırakan Şikoyê Hesen’i anmak yerinde olur
Rêdûr Dîjle/Diyarbakır-MA
Yıllarca sömürü, imha, inkar, şiddet, göç ve yoksulluklara maruz kalan bir coğrafyanın şiiri ve şairi olmak hem çetin hem de bir o kadar büyük bir sorumluluk. Çünkü karakteri, özelliği ve eylemselliği gereği sanatta özerk bir disiplin olan şiir, başlı başına büyük bir sorumluluktur.
Hassas, tarifi zor; tıpkı su gibi. Nasıl ki binlerce yıldır felsefeciler ve bilim insanları suyun tanımında mutabık değiller, her şairin kendine göre bir şiir anlayışı olduğundan, şiir için de mutlak bir tanımdan söz etmek zordur. Zira su, tüm tatların, renklerin ve kokuların muhassalasıdır. Yaşam kaynağıdır. Şiir de, bu yaşam kaynağının manevi öğesi olup umudun kapısını aralar, yaşama isteğini artırır, yürek gücüne güç, dünyaya anlam katar, söylenemeyeni işaret eder… Toplumun, insanlığın bu yaşam desteğini sağlayan ve şiirleriyle düşünen şair ise tarih ve dünya hakkında olanı kendi toplumsal imbiğinden geçirir.
Toplumun deruni duygularını, milli şuurunu diri tutma sorumluluğuyla şair, sesine, sözcüğün ve ilk dizenin gücüne güvenen; sözcüğe devrim gücünde eylemlilik katan ve sözcüğün gölgesinde içsel özgürlüğe yol açan, esareti ve sömürüyü reddeden, karanlıkta Minerva’nın baykuşu olup zaman kiplerinin tümünde devrimci bir gerçeği yaratır.
Bu çetin, tarifi zor olan özerk disiplini dert edinen ve yaşam desteğini sözcükleriyle sağlayan şairlerden biri de, Aram Tîgran’ın ağzından dilden dile dolaşan “Bi xemil, rewş e / Şîrin û xweş e / Zimanê kurdî… Beyta Feqî ye / Sewta Xanî ye / Zimanê kurdî” ezgisinin şairi Şikoyê Hesen’dir. Bir 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü daha yaklaşırken ve milyonların konuştuğu Kürtçe hala homojenleştirme, tekçi ve katı asimilasyon politikalarına maruz kalırken, toplumunun acılarına, sevinçlerine, zamanına tanıklık eden ve Kürt edebiyatı şiir külliyatına dört koca divan ve Kürtler için bir dil marşına dönüşen “Zimanê Kurdî” şiirini bırakan Şikoyê Hesen’i anmak yerinde olacaktır.
Kars’tan Ermenistan’a
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeni-Kürt-Êzidî katliamlarından kurtulmayı başaran Kürt aileler, Kars ve Van gibi yörelerden Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan gibi Kafkas ülkelerine yerleşir. Bu ailelerden biri de Şikoyê Hesen’in ailesidir. Hesen’in babası Ahmedê Hesenê Mido, Kars’ın Şatiroxlî köyünden Ermenistan’ın Axbaran nahiyesinin Camûşavana köyüne göç eder. Hesen, 17 Haziran 1928 yılında bu köyde dünyaya gelir. Daha 5 yaşındayken babası Mido hastalanır ve 25 yaşında ölür. Babasının ölümünden sonra, amcası Sofî onu yanına alır ve okutur.
Şiire ciddiyetle yaklaşır
İlkokulu Camûşavana köyünde okuyan Hesen, Elegez’de de ortaokulu okur. 1948 yılında Erivan Üniversitesi Doğu Bilimleri Bölümü’ne yerleşir ve 1953 yılında mezun olur. Öğrencilik yıllarında hocası Hraçya Açaryan’ın etkisinde kalır ve hocasını kendisine model alır. Açaryan da Hesen’deki cevheri görür. Doğu Bilimleri Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1954-57 yılları arasında Garga (Axbazî) nahiyesinin Baxnar köyünde Ermeni Dili ve Edebiyatı derslerini verir. Kendi dilinin aşığı olan ve şiire ciddiyetle yaklaşan Hesen, 1959 yılında Erivan’a döner ve Erivan Radyosu’nun Kürtçe servisinde editörlük, çevirmenlik yapar ve edebi çalışmalara katılır. Bununla yetinemeyen Hesen, bu kez 1961 yılında doktora sınavlarına girer ve Kurdoloji Bölümü için Leningrad’a gider. Eskerê Boyîk’ın “Çanda Kurdên Sovêtê” adlı çalışmasında, Hesen’in maddi sıkıntılardan dolayı doktora eğitimini tamamlamadan 1965 yılında Erivan’a döndüğü söylenir. Fakat 1971 yılında yayınlanan Hesen’in “Meremê Dilê Kurda” şiir kitabına önsöz yazan E.Y. Bekoêva’ya göre ise Hesen doktora çalışmasını tamamlayıp dönmüştür.
Makus talihinin kurbanı
Leningrad’tan döndükten sonra maddi sıkıntılar yüzünden çocuklarına bakamaz duruma gelir. Yoksulluktan dolayı bir çocuğu ölür ve çaresizlikten Erivan’dan Gürcistan’ın Tiflis şehrine göç eder. Bu yıllarda eserlerini de yayınlayamaz duruma gelir. O dönem, basım-yayımı tekelinde tutan ve bu alanda egemen olan kişiler, kendi eş dostlarının kitaplarını basar, Şikoyê Hesen gibi maddi sıkıntıları olan şair ve yazarların kitaplarını ise basmazlar. Çünkü o dönem, Sovyet’lerde matbaa devletin elindeydi ve devletin izni olmadan kitaplar basılamazdı. Kitapları basılan şair ve yazarlar tiraja göre para alırdı. Fakat mevcut yaşam koşulları ve maddi sıkıntılardan dolayı yaşamını idame ettirecek durumda olmayan Hesen, 1976 yılında 48 yaşında intihar eder. Ancak, Hesen hayattayken kitaplarını yayımlamayanlar, ölümünden sonra onun şiir üslubunu ve tekniklerini örnek alıp yazmaya başlar. Hatta ölümünden sonra birçok kişinin evine gidip şiirlerini parayla aldığı ve kiminin de şiirlerini çaldığı ve kendi adlarına yayımladığı iddia edilir.
Qalçîçek, Tembûrê Kurda…
Kafkasya’da Fêrikê Ûsiv ve Mikaêlê Reşîd gibi şiire yeni pencereler açan Hesen, daha öğrencilik yıllarında şiire büyük bir ciddiyetle yaklaşır. Şiirleri ilk önce üniversitenin gazetesinde ve daha sonra Rya Teze gazetesinde yayımlanır. Birçok şiiri de Leningrad, Tiflis ve Erivan’da Rusça, Gürcüce ve Ermenice’ye çevrilir. 1961 yılında yayımlanan ilk divanı “Qalçîçek”, o dönem üslubu, biçimi ve muhtevasıyla dikkatleri üstüne çeker ve şair-araştırmacı Emînê Evdal gibi birçok kişi Rya Teze’de makaleler yazar. İkinci divanı “Tembûrê Kurda” 1965’te yayımlanır ve bir öncekinin daha da ötesine gider ve birçok makalenin konusu olur.
‘Meremê Dilê Kurd’
“Tembûrê Kurda”dan sonra Hesen, 1971’de “Meremê Dilê Kurd” isimli üçüncü divanını yayınlar. Diğer iki divanına nazaran, bu divanda farklı bir üslup, metafor ve imgeler dener. Bu divanında daha çok Ekim Devrimi, Komünizm, Sovyetlerde yaşam koşulları, Kürt halkının özgürlük mücadelesindeki direnişi gibi konulara değinir. “Meremê Dilê Kurd”e önsöz yazan E.Y. Bekoêva, Hesen için şöyle diyor: “Şair, Kürt cemaati için sabah horozu gibi ötüyor.” Kendi toplumunun ve dilinin içine düşürüldüğü müşkül durumdan ötürü ana mekanından uzak diyarlarda yaşamından çalınan ve makus talihinin kurbanı olan Hesen’in ölümünden sonra, dördüncü kitabı “Perwaza Weten” 1977 yılında yayınlanır. Rusça, Gürcüce ve Ermenice birçok çevirisinin olduğu ve birçok eserini de yaktığı söylenir. Tosinê Reşîd editörlüğüyle 2008’de Avesta Yayınevi’nde yayımlanan “Payîz û Ba” şiir seçkisi dışında şu ana kadar Hesen’in eserlerinin Kiril alfabesinden Latin alfabesine transkripsiyonu yapılmamıştır.