Cezaevlerinde giderek yayılan salgın tehdidine dikkat çeken insan hakları savunucuları, iktidarın salgına karşı önlem almadığını belirtti. İHD’li Onaran, bazı tutukluların ‘Kürt değil misin, öl’ söylemlerine maruz kaldığını vurguladı
Koronavirüs (Kovid-19) salgını gerekçesiyle AKP ve MHP grupları tarafından hazırlanıp, Meclis’te kabul edilen yeni infaz Yasası ile cezaevlerinde bulunan binlerce adli tutuklu salıverilirken, muhalefetin ve insan hakları örgütlerinin tüm girişimlerine rağmen siyasi tutuklular kapsamı dışında bırakıldı.
Salgın tehdidi altında olan cezaevlerine ilişkin önlemlerde yetersiz kalındığı eleştirileri yapılırken, 28 Nisan’da açıklama yapan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 4 ayrı cezaevinden 120 tutuklu ve hükümlüye Kovid-19 tanısı konulduğunu paylaştı. Bu rakama son olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından salgına yakalandıkları açıklanan Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan 44 tutuklu ve hükümlü eklendi.
Salgından kaynaklı cezaevlerinde ciddi hak ihlallerinin yaşanmaya devam ettiğini dile getiren Marmara Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER) Yöneticisi Deniz Yılmaz, alınmayan önlemler nedeniyle salgının her an Tekirdağ 1 No’lu F Tipi, Bandırma 1 No’lu T Tipi ve Kandıra 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevlerinde sıçrayabileceği uyarısında bulundu.
7 kişilik koğuşta 20 kişi kalıyor
Birçok cezaevinde önlemlerin hala alınmadığını, temizlik ve hijyen uygulamalarının yapılmadığını dile getiren Yılmaz, bundan ötürü cezaevlerinden yeni vaka haberlerinin geldiğini belirtti. Tutukluların ölümle baş başa bırakıldıklarını söyleyen Yılmaz, “Genel olarak bütün cezaevlerinde dezenfektan uygulaması yapılmıyor. Maske, eldiven ve diğer temizlik malzemeleri birçok yerde yine ya verilmiyor ya da kısıtlı olarak veriliyor. Mesela kolonya verilmiyor. Bir bardak içinde çamaşır suyu ve sıvı sabun veriliyor. Bunun ötesinde normal şartlarda 7 kişilik koğuşlarda 20 tutuklu kalıyor. 10 kişinin kalması gereken L tiplerinde 30 kişi kalıyor. Bu durumdan dolayı ciddi endişeler taşıyoruz. Bu durum yaşamlarını tehlikeye sokuyor” dedi.
‘Ölümün eşiğine gelmeden müdahale yok’
Yılmaz, salgın tehdidinin yanı sıra Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan hasta tutuklularının tedavilerinin yapılmadığını da belirtti. Bu cezaevinden tahliye olan bir tutuklunun kendilerine aktarımlarını paylaşan Yılmaz, şunları söyledi: “Cezaevinde kronik rahatsızlıkları bulunan Rezak Çiçek adındaki bir tutuklunun hastalığının şiddetlenmesi nedeniyle etrafını dağıtıp kırıyor. Bu duruma müdahale eden birkaç tutukluya da zarar veriyor. Tutuklular bu durumu gardiyanlara bildirip Çiçek’in tedavi edilmesi ve ilaçlarının verilmesini talep ediyorlar. Ancak gardiyanlar bunu reddedip, ‘Ne zaman birinizden biri ölürse ya da ölüm eşiğine gelirse o zaman müdahale ederiz’ demişler.”
İçeride de dışarıda da önlem yok
Bandırma 1 No’lu T Tipi ve Kandıra 1 No’lu T Tipi’nde de benzer durumların yaşandığın ekleyen Yılmaz, iki cezaevinde de yemek sorununun yaşandığını anlattı. Düzenleme sonucu adli tutukluların salıverilmesiyle birlikte kapalı cezaevinde bulunan tutuklulara konserve yemek verilmeye başladığını kaydeden Yılmaz, salgına karşı tutukluların bağışıklık sistemlerinin bu nedenle çok zayıf düştüğünü ifade etti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu Üyesi Hatice Onaran ise, iktidarın salgına karşı dışarıda olduğu gibi içeride de önlem almadığını vurguladı. Cezaevlerinde yaşanan ihlallerin boyutunun ağır olduğu bilgisini paylaşan Onaran, “İktidarın gerek normal yaşam boyutunda gerekse cezaevlerinde insanların sağlıklarını koruma gibi bir derdi yok” dedi.
Irkçı saldırı
Cezaevlerinde özellikle Kürt tutuklara yönelik ırkçı uygulamaların daha çok görüldüğünü ifade eden Onaran, “Kürt değil misin, öl gibi insanlık dışı yaklaşım ve söylemlerle karşılaştık. Yaşam hakkın korunması hangi koşullarda olursa olsun temel haktır. Devlet ne olursa olsun yurttaşın bu hakkını korumak zorundadır” diye konuştu.
Kaynak: MA