Efe’den, Mihraç’tan bu yana değişen hiçbir şey olmadı. Yaşasalardı kardeşlerimiz, çocuklarımız ya da yeğenlerimizle yaşıt olacak olan bu çocuklar büyüyemedi. Kimi 7 yaşında kaldı kimi 5 kimi de 11. Sadece yüzlerini değil ama arkalarında adalet namına verilen cezaları da unutmayın
Medine Mamedoğlu
“Her şey bittikten sonra, “çocuklara moral diye” kurşunlanmış duvarlara gülen yüzler çizmekle kapanmıyor ne yazık ki yaralar. Kürt çocuklarının, hayatında en çok gördüğü araçların, akrep, toma veya zırhlı olduğu gerçeği ayan beyan ortadayken, salt “çocuklar artık ölmesin” sözleri dahi yetersiz kalıyor bu topraklarda. Zira her şey bittikten sonra Nazım’ın dediği gibi, “Büyümez ölü çocuklar..” Zırhlı araçlar veya patlamalarla hayatını kaybeden Ceylan, Hogir, Havin, Fatih, Efe, Mihraç, Furkan, Erdem ve sayısız Kürt çocuğuna…
İnsan Hakları Derneği(İHD) Amed Şubesi, son 15 yılda zırhlı araç ile asker ve polislerin kullandığı araçların çarpması sonucu 21’si çocuk toplam 44 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Efe Tektekin, Muhammed ve Furkan Yıldırım kardeşler, Eyüp Kırtay ve Mihraç Miroğlu. Bu çocukları hatırladınız mı? İsimleri ya da hikâyeleri size tanıdık geldi mi? O zaman hem hikâyelerini hem de sonrasını yazıp size hatırlatayım. Kürdistan’ın farklı farklı şehirlerinde yaşayan bu çocuklar çok değil son birkaç yılda uyudukları evde, ekmek almak için çıktıkları sokakta ya da elma toplamak için gittikleri ağaç dibinde zırhlı aracın çarpması sonucu katledildi. Son olarak dün Gever’de ranger tipli zırhlı aracı kullanan bir uzman çavuş 5 yaşında ki Erdem Aşkan’a çarparak ölümüne neden oldu Her birinin ayrı ama tek bir hikâyesi var. Bir dönem herkesin tanıdığı ama unuttuğu bu isimlerden geriye sadece birkaç fotoğraf karesi kaldı.
Bu isimlerden sonra herkesin aklına yine aynı klasik cümle geliyor dimi, çocuklarımız için bile “Coğrafya kaderdir.” Hayır, coğrafya kader değildir, Kürdistan tarihinde yaşanan diğer ölümler gibi bu katliamlarda kaderden değil. Amed’te, Cizre’de, Silopi’de, Gever’de yaşanan bu çarpmalar kader değil. Furkan ve Muhammed kardeşlerin evlerinde uyurken evlerine giren panzerin altında kalıp katledilmeleri kader değil. Bizim düşünmemiz gereken o panzerlerin iki çocuğun uyuduğu evin sokağında ne işi olduğu, ekmek almak için evinden çıkan Efe Tektekin’in sokağında ne işi olduğu. Hani onu da soramıyorsak, Kürt çocuklarının yaşadığı sokaklarda gezen bu zırhlı araçların bir çocuğu 50 metre sürükleyecek kadar neden hız yaptığı. Ben soruyorum.
İki çocuğunu kaybeden Nesima Yıldırım soruyor, kaybettiği oğlunun bilirkişi raporunda oğlunun yanında bulunmadığı için asli kusurlu bulunan Efe’nin babası soruyor. Elma toplamaya giderken kutlamadan dönen askeri aracın metrelerce sürüklediği Eyüp Kırtay’ın dedesi soruyor. Bunları öylesine değil yukarıda ismi geçen her çocuğun ailesiyle görüşen, davalarını takip eden bir gazeteci olarak yazıyorum. Ne onları ne de arkalarında kalan o fotoğrafları unutmadım ben. Ölümlerin arkasından başlatılan soruşturmalardan tek bir kişi ise ceza almadı. Açılan soruşturmalar hazırlanan bilirkişi raporları veya iddianamelerde suçlu bulunan ya yolda yürüyen çocuk ya da çocukların aileleri ya da zırhlı aracın tekerlekleri oldu. Hatta İdil’de bisiklet sürerken katledilen Mihraç Miroğlu için mahkeme trafik kurallarına uymadığı için kendisini asli kusurlu buldu. Yüksek bir hızla insanların yaşadığı mahallenin arasında dolaşan zırhlı araç veya sürücüsü değil, 7 yaşında ki çocuk küçücük bisikleti ile kendi mahallesinde gezerken suçlu bulundu. Haklılar tabi yolda olması veya ne yaptığı çok önemli değil bazıları için, doğarken Kürt kimliği ile doğması bile suç onlar için.
Kürt çocuklarını yaşadıkları sokaklarda katledip yoluna devam edenler cezasız bırakıldı. Uykularında katledilen Muhammed ve Furkan Yıldırım kardeşlerin faillerine verilen 19 bin TL’lik ceza üzerine anne Nesima Yıldırım, “Rahat uyuyorlar mı?” diye soru sormuştu. “Devlet adına oradaydım, terörle mücadele de çalışıyorum” diyerek adli kontrol veya takipsizlik alan faillerden tutalım, savcısı, hâkimi, bilirkişi raporu hazırlayan uzmanları herkes rahat uyuyor. Çünkü onlara göre karşılarında ki 5 ya da 7 yaşında ki bir çocuk değil bir Kürt. Efe’nin, Eyüb’ün ya da ismini sayamadığım diğer bütün çocukların bakışları da annelerin adliye koridorlarında haykırdığı sözleri de hala aklımda. Siz de hatırlayın istedim hiç unutmayın. Efe’den, Mihraç’tan bu yana değişen hiçbir şey olmadı. Yaşasalardı kardeşlerimiz, çocuklarımız ya da yeğenlerimizle yaşıt olacak olan bu çocuklar büyüyemedi. Kimi 7 yaşında kaldı kimi 5 kimi de 11. Sadece yüzlerini değil ama arkalarında adalet namına verilen cezaları da unutmayın. Mesela Ahlat’ta askeri aracın çarptığı Eyüp Kırtay’ın soruşturmasına aracı kullanan “kusursuz” denilerek takipsizlik verildi, Mihraç’ı katleden polis ifadesi alınıp bırakıldı, Erdem Aşkan’a çarpan uzman çavuş “suç ben de değil çocuktaydı” diyerek serbest bırakıldı. Unutmayın! Erdem ilk değildi unutmayın!