İçeriden/Hüseyin Aykol
Adana-Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde bulunan gazeteci arkadaşlarımızdan İbrahim Karakaş, 7 Temmuz 2022 tarihli faks mesajından şöyle diyor: “Başta İmralı Cezaevi’ndeki tecrit ve baskı politikaları ve buna paralel olarak tüm zindanlara yayılan hak ihlalleri ve keyfi uygulamalar had safhaya ulaşmış durumda. Bulunduğumuz cezaevinde de bu uygulamalar giderek bir psikolojik işkenceye dönüştürülmekte. Tüm hukuki girişimlerimize ve diyalog yoluyla en yasal haklarımızı çözme konusundaki ısrarımız ne yazık ki Cezaevi 1. Müdürü ve Savcısı tarafından dikkate alınmayarak sorunların ve uygulanan işkencenin dozu her geçen gün arttırılmakta. Kendini mevzuat ve genelge üstü gören ve tamamen siyasi saiklerle düşmanca davranan bir yaklaşımla karşı karşıyayız.
Daha önce basın yoluyla taleplerimizi ve yaşanan hak ihlallerini ayrıntılı bir biçimde sizler aracılığıyla kamuoyu ile paylaşmıştık. Aşağıda bir kısmını sıraladığımız taleplerimizin karşılanması ve yasalarca bizlere tanınan hakların sağlanması ve İmralı Cezaevi’ndeki tecridin son bulması talebiyle 14 Temmuz tarihinden itibaren 5’er günlük ‘süreli-dönüşümlü açlık grevi’ eylemine başlıyoruz. Taleplerimizin kabulü için bu uyarı amaçlı eylemimiz karşılık bulmazsa bir üst safhaya çıkararak ‘süresiz-dönüşümsüz’ açlık grevine başlayacağımızı belirtiyoruz.
Taleplerimiz: İmralı Cezaevi’ndeki tecridin son bulması; Anayasal hakkımız olan ve ağız içi arama uygulaması ile fiilen engellenen tedaviye erişim hakkımızın sağlanması; Üstü tel örgülerle kapalı ve mevzuata aykırı haldeki odalardan çıkmak; Oda değişim taleplerimizin karşılanması; Yasalarca bizlere tanınan sosyal faaliyetlere katılmak; tüm baskı ve tecrit politikalarının son bulması…
Yukarıda bir kısmını paylaştığımız taleplerimizin karşılanması amacıyla belirttiğimiz tarihten itibaren eylemimize başlayacağımızı sizler aracılığıyla kamuoyuna duyuruyoruz.”
* * *
Tarsus 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Dr. Ayhan Kavak, 27 Haziran 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Yeni mekâna tam alışmak üzereyim derken, buradan da -odamızdan ve diğer odalardan- arkadaşları başka yerlere paket ettiler. Odamızdan Soncan Gedik ve Mervan Sungur’un şu ana değin nereye götürüldüklerini öğrenmiş değilim. Sanırım diğer odadan da iki arkadaş daha paketlenmiş. Meğer burası da son durak değilmiş:) Kimin nerede gözünü açacağının belli olmadığı demlerdeyiz. Bakalım ileride hangi kuşatılmış karanlık mekânda gözümü açarım? Hep bir belirsizliktir dayatılan. İşin ilginci de bir zindanda kantinden aldığın malzemeler (defter, kalem, silgi, ataç, sekreterlik vb) burada verilmiyor. Başvurulardan da bir sonuç alınamıyor.
Kronik rahatsızlıklarımdan dolayı uzman doktor raporlarına dayanan ortopedik yastık, bel yastığı, bileklik, korse, elyaf yorgan vesaire de verilmedi. İlgili yerlere yazdım ama şu an için bir sonuç almış değilim. Hasılı her mekân kendine göre bir uygulamayı dayatıyor. Dayatma sonucunda da hiçbir raporun geçerliliği olmuyor. İlla buradaki hastaneden alacaksın deniliyor. Hastaneye gidiyorsun, bileklerini sıkan kelepçe yetmezmiş gibi ikinci bir kelepçeyi takmak istediklerinden kabul etmeyip, gerisin geri geliyorsun. Ne kadar kemik erimesi var, bileklerde eksi kırık var, ikinciyi kaldıramıyor desen de para etmiyor. Neticede hastane tedavi de engellenmiş oluyor. Durum böyle işte. Galiba en garibi de siyah kalemin yasak olması. Hep siyahla yazıyorken, bundan sonra mavi kaleme kuvvet vereceğim vesselam:)”
* * *
Tekirdağ 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan kadim mahpuslardan Kasım Karataş, 7 Temmuz 2022 tarihli kartında şöyle diyor: “Sağlığım zorlasa da günleri saymaya devam ediyorum. Gün derken daha bir yılın altına düşmedi. Bir yılın artan günlerini sayıyorum yani:) Bugün aldığım bir mektupta, bir arkadaşın hatırlatmasıyla müddetnamemde hem gözaltı süresinin 11 gününü eksik yazmışlar hem de 32 yılın şubat aylarından kaynaklı 8 günümü düşmemişler. İlgili kurumlara dilekçe yazdım. Bakalım sonuç nasıl olacak. Uzun yıllar olduğundan, hesaplama gereği duymamıştım.
En son A. Rezzak Elçiçek ve Ahmet Aygün arkadaşları 25 gün arayla tahliye ettik. İki arkadaş da 30 yıllıktı. Bu yıl 30 yıllık dört arkadaş daha var tahliye olacak. Kampüsün genelinde ise daha fazla arkadaş var. Benim söylediğim sadece 2 nolu F Tipi’nden. Sağlık derken iki hafta önce yine anjiyo oldum. Sorun var ama neden kaynaklı olduğunu tespit edemiyorlar. Bu dördüncü anjiyo oldu.”
* * *
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Elif Akkurt, 26 Haziran 2022 tarihli faks mesajında şöyle diyor: “Daha önce de size yazmıştım. Koğuş arkadaşım Sibel Balaç tam 190 gündür Ölüm orucunda. Adalet istiyor! Tam 6 aydır adil yargılanmadan hüküm verildiğini haykırıyor. Dijital delil, gizli tanık, itirafçı beyanlarıyla tutuklananların serbest bırakılmasını istiyor. Hasta tutsakların serbest bırakılmasını, disiplin cezalarının kaldırılmasını, sohbet hakkının sağlanmasını, kitap yayın hakkının sağlanmasını istiyor. Aynı şekilde Tekirdağ 1 nolu F Tipi’nde bulunan Gökhan Yıldırım da 184. gününde… Talepleri kabul edilebilir taleplerdir. Haklı taleplerdir. Adalet Bakanlığı susarak, sorunu çözmeyerek ölümleri hızlandırıyor ve çoğaltıyor. Bakanlığa ‘neyi bekliyorsunuz. Gökhan ve Sibel’in ölümünü mü, bekliyorsunuz’ diye sormanızı istiyoruz.”
TEŞEKKÜR: Cezaevindeki yol arkadaşlarımdan Adnan Öztel üretmeye devam ediyor. Çoğu cezaevi kaynaklı birçok hastalığı olan ve hastalıklarının tedavisi kaldığı cezaevlerinde doğru dürüst yapılmayan Adnan Öztel, görme kaybı tehlikesi altında yine çok zorlu bir çalışmaya imzasını atmış. Adnan Öztel’in kaleme aldığı “Hümanist Metafiziğe Giriş – Berrin Taş Poetikası” isimli eseri yayınlayan ve bana da okumam için ileten İnsancıl Yayınları’nın yönetici ve emekçilerine çok teşekkürler…
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Elif Akkurt – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Özlem Seyhan – Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi
İbrahim Karakaş – Kürkçüler F Tipi Cezaevi
Ayhan Kavak – Tarsus 2 nolu T Tipi Cezaevi
Kasım Karataş – Tekirdağ 2 nolu F Tipi Cezaevi