Kimin ağzı açılsa küresel ısınma diye tutturuyor; Ormanlar yanıyor küresel ısınma,tsunami oluyor küresel ısınma,deprem oluyor küresel ısınma, buzullar eriyor küresel ısınma.Bugünlerde ne olsa küresel güçler ya da küresel ısınma ile geçiştiriliyor.Ne menem bir şeymiş bu küresel ısınma demekten alıkoyamıyor insan kendini. Tabii ki bu yaklaşım sorunu doğru işaret etmekten uzak bir tutumdan başka bir şey değil.
Biraz açarsak; son buzul çağı 18,000 yıl önce hava sıcaklıklarının +1 C derece artmasıyla bitmiş. 1750’lerde kömürle çalışan buharlı sanayiye geçişle başlayan karbon salınımındaki artış ile bu süreç bir daha başladı. Son iki yüzyıllık süreçte bile yaklaşık +0,74 C derece artış gözlemlenmiş. Kyoto, Kopenhag, Paris iklim anlaşması gibi sözleşmelerle en fazla 2 C artışı planlanmakta buna göre karbon salınımı ayarlanmaktadır. Tabi bu sözleşmelerin amaçları daha uzun süreli sömürü yapabilmek. Gerçekte de caydırıcı bir hükümleri de yok.
Atmosferde bulunan su buharı, metan ve CO2 gazlarındaki artış ısının atmosferdeki tabakalarca emilmesini önleyerek ısınmanın artmasına neden olur,buna da sera etkisi denir. Yerküre ısındıkça kuraklık; çölleşme,deniz suyu seviyelerinde yükselme, sel, su baskını,heyelan ve dolu yağışında artış ile hortum,orman yangınları gibi canlılar için ölümcül olabilecek doğa olayları ortaya çıkar.Bu doğanın milyonlarca yılda oluşturduğu ekosistemdeki tahribatlara karşı bir öz savunma olarak verdiği cevaptır. Yaşanabilir bir dünya için üç temel anlayış karşımıza çıkar;
Kapitalizmin sürdürülebilirliğine hizmet ettiğinden bihaber bilinçsiz ama iyi niyetli çevreciler. Karbon salınımını karbon ayak izi diye tanımlayıp tüketimde azaltmaya gidilerek yüzeysel bir çözüm bulmaya çalışır. Çöplerin geri dönüşümü, suyun doğru kullanımı,deodorant kullanımı gibi birçok noktada bilinçli tüketici olma çabasındadırlar.
Mistik (Derin) ekolojistlerde insan faaliyetleri diyerek insanı suçlu ilan eder ve insanı virüs ve sapma olarak tanımlamaktır.Bu bakış açısının gittiği yer yakın tarihimizde vegan olan Hitler ve onun a takımının savunduğu üstün ırk kavramını savunan ekolojik faşizme çıkan yoldur.Ya da Malthus’u esas alarak insan nüfusunu kontrol altına alarak çözüm arar.
Toplumsal ekolojistler; onbinlerce yıl doğa ile birlikte barışık yaşayabilmiş, bütünün parçaları olan insan ve insan dışı tüm varlıkların dayanışmacı birlikteliğine inanırlar.İnsanlar 250 bin yıldır doğayla birlikte-barışık yaşamıştır.Bundan sonra da yaşayabileceğine inanır.
Burada suçlu ne doğa, ne küresel ısınma ne de insandır.Temel sebep kapitalizmdir.Kapitalizm insan eliyle tahribatları yapar.Temel çözüm bu gazların salınımında azaltmaya gitmek hatta vazgeçmek.Başlıca neden de fosil yakıt kullanımıdır.Bunlardan petrol ve doğal gazların bir an önce vazgeçilerek endüstriyel olmayan enerji, kent ve yeşil yaşam politikalarına geçilmelidir. En önemli çözümde ormanların korunması ve artırılmasıdır. Ormanlar karbondioksiti fotosentez için alır ve salınımı azaltır. Ve orman yangınlarına verilen bu türden cevaplarda samimiyetten ve çözümden uzaktır.
Sorun her şeyi herkesi meta olarak gören, insanı merkeze alan, insan dışı canlı cansız varlıkları insan için var olarak gören ve kaynak olarak tanımlayan,“Büyü ya da öl’’felsefesinin sahibi olan kapitalizmdir.Aşırı kâr amacını besleyen endüstriyel tarım, kent, su, enerji,toprak politikalarıdır. Bunlar küresel ısınmanın temel nedenleridir. Buradan hareketle kapitalizmin yaşam alanlarını ve yaşamımızı tahrip edip elimizden almasına karşı ciddi bir duruş sergileyip suçlu olarak insan ya da küresel ısınma demekten vazgeçerek sesimizi yükseltmeliyiz.
En kolay ve etliye sütlüye dokunmadan yapılan dikkatsizlik ya da küresel ısınmadır söylemi de asıl sorunu görmezden gelmek ve sorumlu olmaktır.