Ağızlarından köpükler saçarak sürekli olarak Kürt kadınlarına düşmanlık edenlerin bunca tahammülsüzlüğün nedeni onlara her koşulda direnen ve asla baş eğmeyen Kürt kadın iradesinin gücüdür.
Her gün görevi adaleti tesis etmek olan hukuk sisteminin yargı eliyle nasıl yok edildiğini gösteren nice örnekle karşılaşıyoruz. Nutkumuzu kesmesi gereken, insani ve vicdani hiçbir duygunun kabul edemeyeceği hukuksuzlukları sosyal medyanın baş döndürücü akışı içerisinde bir çırpıda okuyuverip çabucak da unutuveriyoruz çoğu zaman. Yaşadığımız dijital çağda her tür bilgiye kolayca erişme kolaylığı aynı hızla unutmayı da getiriyor beraberinde. Yaşanan büyük felaketler ve insanlık trajedileri büyük bir duygusallıkla tartışılıp birkaç gün içinde hızla düşüyor gündemden. Yine her gün en az 3 kadının katledilmesiyle adeta bir kadın kırımına dönüşen vahşet durumu, ülkeyi yöneten iktidar temsillerinin sürekli olarak mafyatik ilişkiler ve yolsuzlukla gündeme gelmesi aynı hızla sıradanlaştırılıyor mesela. Tüm bunlar kamu vicdanını yaralayan hadiselerde sorumluların hiçbir hesap verme gereği duymadan ellerindeki iktidar gücüyle görevlerine pişkince devam etmelerine neden olabiliyor.
Öncesi de çok iç açıcı olmayıp özellikle rejim değişikliğiyle beraber yargı mekanizmalarının tamamen keyfiyet üzerinden işletilmesi, talimatla uzaktan kumanda edilmesi ve iktidarın siyasi sopasına dönüşmesi pek çok kesimde ciddi mağduriyetler yaratıyor. Bunun yanında iktidar eliyle hayata geçirilen algı operasyonlarıyla türlü hukuksuzluklar toplumun normalleri arasına hızla yerleştirilmeye çalışılıyor. Hele ki hedefe konanlar Kürtlerse ana akım medyadan ana muhalefete uzanan çok elden normalize etme ve görmezden gelme çabası elbirliğiyle işleyiveriyor.
Evladını 7 yıl önce kaybeden bir babaya torba içerine konmuş kemiklerin verilmesi karşısında yetkililerin bırakalım hesap vermeyi, hiçbir açıklama yapma gereği bile duymaması yukarıda bahsetmeye çalıştığım durumlarla yakından ilintilidir. Hemen sonrasında hukukun zerresinin bulunduğu hiçbir ülkede yaşanması mümkün olmayan bir şekilde Amed halkının iradesini temsil eden Milletvekilimiz Semra Güzel’in işkenceyle gözaltına alınmasına Kürtler ve dostları dışında tek itiraz olmamasını da aynı şekilde değerlendirmek durumundayız.
Olay ve olgulara etik-ahlak- vicdan ölçülerinde yaklaşmak, evrensel hukuk normları üzerinden değerlendirmekten ziyade, devletin bekası söylemi, vatan millet Sakarya edebiyatıyla olası tepkileri dağıtma gayreti mevcut iktidar gerçekliği içinde bizler için şaşırtıcı değil elbette.
Buradaki temel sorunlardan biri de kendini anti-demokratik bulduğu AKP-MHP iktidarına karşı konumlandırdığını ifade eden Millet İttifakının ikircikli yaklaşımıdır. Güçlü parlamenter sistem diyerek yola çıkan 6’lı Masa dokunulmazlıklar meselesinde olduğu gibi iktidarın Kürt düşmanlığına ortak olarak, halihazırda Meclis vekili olan Amed Milletvekilimiz Semra Güzel’e karşı yapılan itibar suikastını görmezden gelerek mi koruyacak Meclis iradesini diye sormak zorunda kalıyoruz her defasında.
Öte yandan kanıksatılmak istenen hukuksuzluğun çok daha geniş bir yelpazede etkili olduğunu özeleştirel bir mahiyette ifade etmek gerekiyor. Dokunulmazlığın kaldırılmasına konu edilen ve mevcut iktidarın onayıyla servis edilen fotoğrafların kamuoyuna yansıdığı Ocak ayından bu yana kirli propagandayla sürekli bir linç kampanyası devreye konuldu. Bu süre içerisinde verilen tepkilerin seçim hesabı, ekonomik krizi örtme çabası gibi tespitlerle sınırlı kalması, olması gereken toplumsal duyarlılığı azalttığı gibi yüzyıllık inkar siyasetinin de yeterince anlaşılamadığını gösteriyor.
Oysa bu tespitlerden çok daha öte anlam içeriyordu Semra Güzel’e yapılanlar. Çözüm sürecinde barışın geleceği umudunu taşıyan Kürtlerin özlemini ifade eden fotoğraflar nasıl ki toplumsal bir hakikati içeriyorsa Semra Güzel şahsında yürütülen linç kampanyası da resmi devlet ideolojisinin Kürtlere, Kürtlerin siyaset hakkına, Kürt kadınlarının eşitlik ve özgürlük mücadelesine yaklaşımının yüzyıllık değişmez gerçeğini ifade ediyordu.
Bu devletin yarattığı imkanlarla eğitim almış, okullarında okumuş, doktor olmuş ama bunca imkana rağmen Kürtlüğünden vazgeçmemiş, devletine şükredip biat etmemiş, ihanet içindeki bir bozguncudur Semra Güzel onlar için. Asla ayrımcılık içermeyen ve asimilasyondan uzak eğitim sisteminde son derece eşit koşullarda üstelik hiç emek vermesine gerek kalmadan tamamen yüce devletin lütfuyla hekim olmuştur. Yine de kıymet bilmemiş henüz kamuda çalışırken demokrasi, emek, özgürlük, anadil gibi bölücü talepler etrafında oluşan sendika ve hekim örgütlemelerinde yer aldığı için mesleğinden ihraç edilmeyi hakketmiştir! İlk elden KHK ile ihraç edilince aklı başına gelmemiş olacak ki, bir de siyasete girerek Meclis’ten vekil seçilmiştir.
Devletin bir Kürt kadınına çizdiği makbul sınırları aştığı için bugüne dek baş kaldıran, bu düzene itiraz eden, kendi kimliğinden ödün vermeden mücadele eden diğer kadın yoldaşları gibi cezası daha fazla ertelenmeden verilmeliydi. Semra Güzel’in hayat hikayesiyle yazdığımız kısa kronolojide, güncel versiyonuyla yüzyıllık devlet ideolojisinin Kürtlere giydirmek istediği elbisenin ne kadar dar olduğunu bir kez daha görebiliyoruz.
Her gün kirli ilişkileri bir mafya liderinin ifşalarıyla kanıtlı belgeli ortaya saçılıp yüzleri kızarmayanların, halk iradesiyle seçilmiş bir Kürt milletvekilinin işkenceyle gözaltına alınmasını alaycı tarzda hayasızca paylaşıp buradan kendine bir başarı hikayesi çıkarmaya çalışması büyük bir aciziyetle birlikte büyük bir çürümüşlüğü de ifade ediyor. Beslendiği ırkçı zihniyetin devlette yer etmiş kurumsallığından güç alarak ortaya saçılan bu tipoloji, kendine muhalif kimi çevrelerle aynı şerbetten içtiğini bilmenin rahatlığıyla gittikçe pervasızlaşıyor.
Ağızlarından köpükler saçarak sürekli olarak Kürt kadınlarına düşmanlık edenlerin bunca tahammülsüzlüğün nedeni onlara her koşulda direnen ve asla baş eğmeyen Kürt kadın iradesinin gücüdür. Ne ellerinde oyuncak olmuş yargıdan çıkmış yüklü cezalar ne çamur medyasını algı operasyonları ne de kurulan kumpaslar Kürt siyasetçileri haklı mücadelelerinden alıkoyamaz. Onlar da bunu çok iyi bildikleri halde çıkmayan candan umut kesilmez misali her fırsatta Kürt siyasetçilere saldırarak kurtulabileceklerini sanıyorlar ama nafile! Trollerle sanal mecradan yaratılmaya çalışılan algı, Kürdün hakikati karşısında tuz buz olmaya mahkumdur. Tepeden tırnağa kirliliğe batmış bu cinsiyetçi faşist iktidarın gidiş bileti baş eğmeyen Kürt kadınları eliyle kesilecek.
Gülistan Atasoy Tekdemir/HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı