Kürt coğrafyasını adeta yok etmeye girişen iktidar, baraj ve HES’lerle doğa yıkımını aralıksız sürdürüyor. Doğanın yanında kültürel ve tarihi yapılar da hedef alınırken, Hasankeyf ile birlikte binlerce yıllık tarih sulara gömüldü
İktidarın 20 yılı aşkın süredir ortaya koyduğu politikalarla, doğa, tarih ve kültür yok edilerek her değer sermaye yararına yok oluşa sürükleniyor. Özellikle Kurdistan ve Türkiye coğrafyasında doğada ağır tahribatlar yaratan ve bu alanları ranta açan iktidarın sicili hayli kabarık. İktidarın Türkiye kentlerinde doğayı yok etme amacının başında rant öne çıkarken, Kurdistan’da ise “güvenlik politikaları” başı çekiyor. Yanan-yakılan, kesilen ormanlar, maden ocakları, barajlar, enerji santralleri, karakol-kalekollar ve daha birçok saldırı ile doğa talanını geleneksel hale getiren iktidarın yakın dönem eserleri arasında sular altında kalan Heskîf ve yıkıma uğratılan Kazdağları bulunuyor. Doğayı hedef alan bu politikalarla, kültürel ve tarihi miraslar da payını düşeni alıyor. Bu politikaların şimdiki hedefi ise Geliyê Godernê…
Barajlar canlılığı yok ediyor
İnşa edilen yüzlerce HES ve barajlarla doğal denge alt üst edildi. Akarsuların bentler ardına hapsedilmesiyle birlikte birçok canlı türü yok olurken, santraller ve barajların inşa sürecinde çevre kirliliği büyük boyutlara ulaştı. Tarımda kullanılan suyun HES nedeniyle kesilmesi sonucu tarım yapılmaz hale gelmeye başladı. Yapılan barajlar sonucu buharlaşma nedeniyle bölgede iklim değişimi olurken, suyla buluşamayan toprak tuzlanıyor, bu da tarım arazilerinin yok olmasına neden oluyor. Tüm bunların yanında, değişen iklimin etkisiyle yağış rejimi değişikliğe uğrayıp kısa sürelerde çok yoğun yağışlar yaşanması sonucu sel ve heyelan gibi afetlerin artışa geçmesi HES ve barajların sonuçları arasında yer alıyor.
İnsansızlaştırma politikaları
90’lı yıllarda köylerin yakılmasıyla gerçekleştirilen insansızlaştırma politikaları şimdilerde barajlar, özel güvenlik bölgeleri, yangınlar, üretimin sınırlandırılması ve sınırlarda inşa edilen büyük duvarlarla sürüyor. Yine yüzbinlerce hektarlık alanların sularla kuşatılması hem hayvanlar hem insanlar için bu bölgeleri yaşanılmaz hale getiriyor. Bu politikalar karşısında topraklarını terk etmek istemeyenler kalmakta direnirken, kimileri de metropollere göç etmek zorunda bırakılıyor. 2009 yılından itibaren “güvenlik barajı” adı altında Colemêrg (Hakkari) ve Şirnex’te (Şırnak) 11 barajın yapımına başlandı. Bölgedeki insan varlığını azaltmak ve bölgeyi askerileştirmek için yapılması planlanan bu barajlar Devlet Su İşleri’nin (DSİ) 2007 yılı faaliyet raporunda, “2007 yılında yatırım programına etüt-proje kapsamında sınır güvenliği sebebiyle alınan Su Şişirme Bentleri adı altında 11 adet barajın kati proje yapımı ihale edilmiştir” sözleriyle yer buldu.
Kürdün tarihine saldırı
İnşa edilen barajlar nedeniyle birçok değerin sular altına gömüldüğü yerlerden birisi de Heskîf (Hasankeyf). Medeniyetin beşiği olarak bilinen ve Verimli Hilal olarak nitelenen Yukarı Mezopotamya’nın kalesi olan Heskîf, çevresindeki 6 bine yakın mağara ile binlerce yıllık önemli bir yerleşim yeriydi. 1950’li yıllarda konuşulmaya başlanan, 1954’te proje haline getirilen, 1982’de Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında karar altına alınan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali (HES) 1997’de yatırım programına alındı. Bu projeye karşı yerelde ve finansal destek sunan şirketlerin yer aldığı Avrupa ülkelerinde protestolar gelişti. Bunun sonucunda 2002 yılında proje durdurulmasına karşın 2005’te tekrar gündeme girdi. 7 Şubat 2018 tarihinde ise barajın açılışı gerçekleştirildi
Heskîf
Dinamitle kayaların parçalanıp mağaraların betonla doldurulmasıyla ilgili Doğal Yaşamı Koruma Derneği (DHKD) hazırladığı raporda, Ilısu Barajı Projesi’nin Heskîf gibi yüzlerce yerleşimi de etkilediği, baraj suyu altında kalmasından dolayı bazı hayvan ve bitki türlerinin besin ve habitatlarının yok edilmesiyle birlikte kitlesel balık ölümleri, iklimde yumuşama ve doğal yaşamda değişim gibi birçok ekolojik ve çevresel etkilerin de açığa çıkacağı vurgulandı. Raporda ayrıca arkeolojik araştırmaların yeterli düzeyde yapılamayacak olması nedeniyle tarihi bazı bilgilerin karanlıkta kalacağı uyarısında bulunuldu. Meydana gelecek iç göçler ve bunların yol açacağı sosyo-ekonomik problemlere de dikkat çekilen raporda, “Ilısu Baraj Projesi kültürel, ekolojik, sosyal, psikolojik yıkımlara sebep olacaktır” denildi.
Amed Gêl
Amed’in inanç ve kültür turizminin merkezlerinden olan Gêl (Eğil) ilçesi, pek çok kral ve peygamberin mezarına, tarihi yapılara, mağaralara ev sahipliği yapmasıyla biliniyor. 1986 yılında başlanan ve 30 Aralık 1997’de bitirilen Dicle Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Asurlara ait yerlerin sular altında kalmasına neden oldu. Baraj altındaki “batık kent” olarak bilinen ve mağara evleri, gizli geçitler, hamam, kral mezarlarının yanı sıra çok sayıda insan eli ile kazılmış mağaraların bulunduğu bölgeye, dönem dönem dalışlar da yapılıyor. Öte yandan 13 Aralık 2018’de biriken fazla suyun tahliyesi için açılan baraj kapaklarından birinin kopması nedeniyle nehir yatağı boyunca konumlanmış yerleşim yerlerini su bastı.
Geliye Godernê
Amed’in Pasûr (Kulp), Farqîn (Silvan), Licê ve Hezro ilçe sınırları içinde yapımı devam eden ve büyük çoğunluğu bitmiş olan Silvan Barajı nedeniyle Süryani, Ermeni ve Kürtlere ait tarihi alanlar ile doğa harikaları sular altında kalacak. GAP kapsamında 2009 yılında planlanmış olan Silvan Barajı’nın yapımına 2010 yılında başlanmıştı. Yapımının tamamlanması ile sular altında kalacak doğa harikalarının biri de Geliyê Godernê. Hem çevre illerden hem de farklı bölgelerden her tatil sezonunda ziyaretçi akınına uğrayan Geliye Godernê’nin yanında binlerce hektarlık tarım arazisi de sular altında kalacak.
Suya gömülen höyükler
Riha’nın (Urfa) Xelfetî ilçesine bağlı Bilesur (Savaşan) köyü, Eski Xelfetî’de olduğu gibi 2000 yılında Birecik Barajı’nın inşa edilmesiyle sular altında kaldı. Sular altında kalmış olan caminin suyun üstünde kalan minaresiyle bilinen köy, sular altında kalmadan önce Fırat Nehri karşısında kurulmuş bir köydü. Taş evleri ile bilinen köyden tek kalan ise köyün sular altında kalan camisinin minaresi oldu.
Lidar Höyük
Lidar Höyük, Riha’nın kuzeybatısında, Hewag (Bozova) ilçesinin 23 kilometre kuzeyinde yer alıyor. Atatürk Baraj Gölü suları altında kalan Lidar köyünün kısmen güneybatısında bulunan höyük, bölgenin en önemli ve büyük höyüklerinden birisiydi. Höyük, su altında kalmadan önce 200 x 240 metrelik bir tepeydi. Fırat üzerinde Gritille Höyük ve Samîsat Höyük’e yakınlığıyla bilinen Lidar Höyük kervan ve ticaret hattı üzerinde bulunan önemli bir yerleşim yeriydi. Höyük, Aşağı Fırat Havzası Yüzey Araştırması Projesi kapsamındaki çalışmalar sırasında 1979 yılında tespit edildi. Aynı yıl başlayan kazılar, Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul Şubesi ve Heidelberg Üniversitesi adına Prof. Dr. Harald Hauptmann başkanlığında, höyüğün Atatürk Baraj Gölü altında kalacağı 1987 yılına kadar sürdürüldü. Kazı sonuçlarına göre höyük, MÖ. 3 bin yıllarından MS. 13. yüzyıla kadar kesintisiz olarak iskan edildi. Ancak bu kazıyla ilgili olarak Kazı Sonuçları Toplantıları’nda sunulmuş bir bildiri bile maalesef yayımlanabilmiş değil.
Semsûr Tille Höyük
Semsûr’daki (Adıyaman) Tille Höyük, Karakaya Barajı su toplama alanında kalan, arkeolojik değerleri araştırmak amacıyla yapılan yüzey çalışmaları sırasında 1977 yılında bulundu. 1979 yılında çalışmalarına başlanan höyükte Roma dönemine ait kaya mezarlıkları da bulunmakta. Kolik (Kahta) ilçesi Eskitoz köyünün doğusundaki Fırat Nehri vadisinin yamaçları boyunca kayalara oyulmuş pek çok mezar ise Atatürk Barajı suları altında kaldı.
Kaynak: JinNews